Materyalist bakış açısı beden ve ruha nasıl bakmaktadır?
Değerli kardeşimiz,
Materyalist bakış açısı, tüm varlıklar gibi, insanı da bir madde külçesi olarak görür ve yaklaşık 40 trilyon hücreden oluştuğunu bildiğimiz beden dışında hiç bir şeyin varlığını kabul etmez. Yani temel yapı taşı olarak bir avuç toprak neyse, insan da odur. İnsan da tüm maddî varlıklar gibi sırf madde (veya enerji)’den oluşur ve fizik kanunlarına tâbidir. Zaten determinist felsefenin temel dayanağı da bu bakış açısıdır. Ölüm sonrası bu hücrelerin dağılıp toprağa karışması ile de insan yok olur.
Beyin aslında bedenin kontrol merkezidir, aynen pilot kabinin bir uçağın koca gövdesinin kumanda merkezi olması gibi.
Ölmüş bir insanla canlısı arasındaki her fark –hayat, görme, işitme, akıl, şuur, bilgi, irade, sevgi, haz alma ve ızdırap çekme, hayal etme, rüya görme, benlik, hırs gösterme, cömertlik, sanat anlayışı, adalet hissi ve ebedi yaşama arzusu gibi– madde dışıdır. Madde-dışı ve dolayısı ile zaman ve mekân üstü olan bu sıfatların toplamına mana veya ruh denir. Maddeci bakış açısı bu manayı maddenin etkileşimleri (her ne demekse) sonucu oluşan geçici tezahürler olarak görür.
Manayı yani ruh öz ve esas varlık, maddeyi ise kabuk veya elbise olarak ele alanlar, Ölümü de bu gerçek insan varlığının beden kılıfını terk etmesi olarak değerlendirirler:
“(Ruh) müddet-i hayatta, tedricî cesed libasını değiştiriyor. Mevtte ise birden soyunur. Gâyet kat'î bir hads ile belki müşahede ile sabittir ki, cesed ruh ile kaimdir.” (Nursi, B. S. Sözler. s. 642.)
Varlığı maddeden ibaret görenler ve dolayısıyla ruhun varlığını reddedenler de beden ile beraber bedene nüfuz eden bir mananın varlığının ve onun madde-üstü özelliklerinin farkındadırlar. Ancak onlar kolaycılığa kaçıp ruhun tercih etmek ve emir vermek gibi tüm özelliklerini beyne vermektedirler. Bunun sonucu olarak da, yapısı bir parça etten pek de farklı olmayan beyne idrakte zorlandığımız adeta ilahlık derecesinde bir harikalık vermek zorunda kalmaktadırlar. Beyin aslında bedenin kontrol merkezidir, aynen pilot kabinin bir uçağın koca gövdesinin kumanda merkezi olması gibi. Uçağın tüm parçaları vücuttaki sinir ağı gibi iletkenlerle pilot kabinine bağlıdır ve tüm komutları oradan alır. Ama uçağı sevk ve idare eden kumanda merkezi değil, uçağın cinsinden olmayan ve şuur, görme, işitme ve irade gibi uçağın malzemesinde bulunmayan özelliklere sahip olan bir pilottur. Pilotlar greve gidince uçaklardan hiçbir şey eksilmez, ama tüm uçaklar yerde hareketsiz kalır. Pilotun (veya uzaktan kumandalı uçaklarda operatörün) varlığını inkârda ve her harikalığı pilot kabinine vermekte ısrar ederek uçan bir uçağı doğru olarak anlamak ne kadar mümkünse, madde-dışı bir ruhun varlığını inkâr ederek ve hayat, şuur, hayal, görme ve irade gibi madde-üstü her harikalığı kalın duvarlı karanlık bir kap içine doldurulmuş olan beyin maddesine atfederek bir insanı doğru olarak anlamak da o kadar mümkündür.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hayal, Rüya ve Altıncı His
- Bir tanrı varmış gibi davranmak çılgınlık mı?
- İnsan için gerçek aydınlanma nasıl ve ne zaman başlayacaktır?
- Varlık âlemini madde ile sınırlamak doğru mudur?
- Eşyanın gerçek hakikati ve mahiyeti nedir?
- Her şeyin kaynağının madde olduğu görüşü doğru mudur?
- Kâinatta her şeyin ilim ile yapılıyor olması ne anlama gelmektedir?
- Hayat nedir?
- Varlıktaki madde ve mânâ ilişkisini açıklar mısınız?
- Teknoloji harikası olan robot, insanı insan yapan özelliklere sahip midir?