Ölen açık bir delille ölsün yaşayan da açık bir delille yaşasın ne demek?  

Tarih: 26.07.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

Soru 1: Ölen açık bir delille ölsün yaşayan da açık bir delille yaşasın ne demek? 
- Enfal 42 de ölen açık bir delille ölsün yaşayan da açık bir delille yaşasın derken hangi delilden bahsediliyor? Bunu açıklar mısınız lütfen?
- Ama sizden ricam Osmanlıca ve ya Arapça kelime kullanmayın lütfen, çünkü zor anlaşılıyor çoğu zaman.
Soru 2: Şeytanın yanımızda olması ne demek?
- Enfal 48 de şeytan ben sizin yanınızdayım demiş. Bu şeytan nasıl ben sizin yanınızdayım demiş?
- Sonra da nasıl ben sizin görmediklerinizi görüyorum demiş? Allah’tan korkmuş vsaire vesaire..
- Bu şeytan mecazi anlamda mı kullanılmış yoksa direkt kendisi mi çıkıp demiş anlamadım?
- Yani bu ayette söylenen bu şeytan kim?
- Nasıl insanlara söz veriyor konuşuyor ben sizin yanınızdayım diyor?
- Vesvese gibi de değil anladığım kadarıyla?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

İlgili ayetin meali şöyledir:

“İki birlik karşılaştığı sırada siz vadinin (Medine’ye) daha yakın olan yamacında idiniz, onlar ise daha uzak olan yamaçta idiler, kervan da sizden daha aşağıda bulunuyordu. Eğer siz karşılaşma yeri ve zamanı hususunda anlaşma yapmaya çalışsaydınız aranızda ihtilâf çıkardı; fakat Allah, olmasını murat ettiği şeyi gerçekleştirmek için böyle yaptı; ta ki ölen kimse bir delil üzere (bir mucize görerek) ölsün,  yaşayan kimse de bir delil üzere (bir mucize görerek) yaşasın. Kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.” (Enfal, 8/42)

Bu savaşta İslam ordusu sayıca az, gerekli teçhizattan yoksun oldukları için ilk zamanlarda büyük bir korku ve endişe içindeydi. Üstelik, karargâhları su menbaından uzak ve ayakların kuma gömüldüğü bir yerde idi. 

Buna mukabil, düşman ordusu sayıca çok ve güçlü savaş teçhizatına sahipti. Üstelik ordunun karargâhı su menbaına çok yakın ve toprağı da yürümeye elverişli bir yerde idi. Bununla beraber, arkalarından gelen Kureyş kervanının da kısa bir süre içinde kendilerine ulaşacak ve destek verecek durumda idi. Yani mevcut taktik ve stratejik durum, Müslümanların mağlup olmalarını, müşriklerin ise galip gelmelerini sağlayacak şartları haizdi. 

Bununla beraber, işin tersine dönmesi, Müslümanların büyük bir zafer kazanması Allah’ın açık bir mucizesi idi.

Allah’ın yardımı ve desteği çok açıktı, bu açıklık kimin doğru yolda olduğuna ve Allah’ın rızasına uygun davrandığına, kimin de yanlış yolda, Allah’ın rızasına karşı yürüdüğüne güçlü bir delil teşkil ediyordu. 

Bu açık delili / mucizeyi gördükten sonra hâlâ gafletten uyanmayan, yanlış yoldan dönmeyen kimseler için mazeret kalmamıştı; hak yolda savaşan ve ölen de bunu biliyordu, bâtıl bir dava uğruna savaşan ve ölen de bunu biliyordu, bilmeleri gerekiyordu. 

Zaten Allah yaptıklarını bu mucizeyi göstermek için yapmıştı. 

Şimdiye kadar Mekke’de her türlü zulmü gören Müslümanların feryatlarına karşı, “Acele etmeyin, kesinlikle yakında bu manzara değişecek, siz galip geleceksiniz ve büyük zafer ve fetihler kazanacaksınız” diyen Hz. Peygamber (asm)’in verdiği bu gaybi haberleri doğrulayan bu Bedir savaşı ilk zafer ve gelecek zaferlerin müjdecisi idi. 

Bu zafer, Hz. Peygamber (asm)’in hak peygamber olduğunu tasdik ediyordu. Çünkü gözle görülen bir mucize idi. 

İşte müşrikler bu büyük mucizeyi; yani, imanı olanların az bir güçle, imansız olan çok güçlü bir orduyu nasıl hezimete uğrattıklarını  görmeden ölmediler. Müslümanlar da bu mucizeyi gördükten sonra hayatlarını bir iman coşkusu ile yaşamaya çalıştılar. (krş. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Bu cümleyi şöyle yorumlamak da mümkündür:

a)  “Biz bu zafer mucizesini gösterdik ki, müşrikler bir delili / bir mucizeyi görerek ölsünler. Hayatta kalanlar da bu ilahî kudret mucizesini görerek yaşasınlar.”

b) “Biz istedik ki, Bedir zaferi bir mucize şeklinde ortaya çıksın ki, artık küfre devam eden müşrikler, bu açık mucizeye rağmen, manen bir ölüm olan küfürde devam etsinler... Onlardan iman edenler de böyle gözle görülen bir mucizenin ışığı altında -yeniden diriliş ve hayatı ifade eden- imanla müşerref olsunlar ve hayat bulsunlar.” (krş. Maverdi, İbn Kesir, Meraği, ilgili yer)

c) "Allah, Bedir savaşında maddi gücün mukayesesi açısından Müslümanlar çok zayıf, kafirler çok kuvvetli olduğu halde, müminleri, kafirlere üstün getirdi, zafere kavuşturdu. Bu zafer çok açık bir mucize ve delildir ki, Allah müminlere değer verdiği için onları galip getirdi, müşrikleri de hiç sevmediği için onları yenilgiye uğrattı. Bu açık mucizeyi gösterdi ki, bundan böyle küfürde devam edip manen helak olanların hiçbir mazeretleri kalmasın. Mümin olarak hayatta devam edenler de Allah’ın onlara ikram ettiği bu nimeti düşünerek her zaman Ona şükretsinler.” (İbn Aşur, ilgili yer)

Cevap 2:

İlgili ayetin meali şöyledir:

“O vakit şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve 'Bugün insanlar arasında sizi yenecek kimse yoktur, ben de sizin yanınızdayım.' demişti. Ardından iki güç birbirini görünce hemen dönüş yaptı ve ‘Şüphesiz benim sizin sorumluluğunuzla ilgim yok, kuşkusuz sizin görmediğinizi görüyorum ve elbette Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir.’ dedi.” (Enfal, 8/48)

Bu ayetin yorumunda önemli iki görüş vardır:

a) Tefsircilerin bir kısmına göre, ayette zikredilen şeytan hakiki manada bildiğimiz şeytandır.

O sıralarda Müşrikler Kinane kabilesi ile savaş halindeydi. Müslümanlara karşı da bir savaş açtıklarında onlar tarafından arkadan vurulma tehlikesi vardı, bu sebeple tereddüt içinde kalmışlardı. Kervanı kurtarmak üzere yola çıktıklarında bu korkuyu yaşıyorlardı.

Bunun için şeytan vesvese ile veya bizzat -Kinane kabilesinin reisi olan Süraka adında- bir insan kılığında onlara yaklaştı ve reisi olduğu Kinane kabilesi ile kendilerine yardımda bulunacağına dair söz verdi. Yahut vesvese ile onlara sokuldu ve Bedir tarafına doğru sefere devam etmelerini sağladı. Ancak onları savaşa tahrik ettikten sonra yolun ortasında yüzüstü bıraktı. (bk. Beydavi, III/62; Kurtubi, XIII/26;  İbn Aşur, x/35; Meraği, x/13)

b) Daha çok makul görülen görüşe göre, ayette “şeytan” olarak zikredilen denilen varlık, gerçek şeytan olup da Süraka adında bir kimsenin kılığına girmiş değildir. Bilakis Süraka’nın kendisi şeytan gibi davranmıştır. Yani ayette, Süraka’ya mecaz olarak şeytan denilmiştir.

Bu anlatıma göre kıssa şöyle cereyan etmiştir:

Müşrikler, aralarında düşmanlık bulunan Kinane kabilesinin saldırması ihtimalinden dolayı endişe içinde oldukları halde Ebu Süfyan kervanını kurtarmaya gidiyorlardı. Yolda aynı kabilenin ileri gelenlerinden Süraka b. Malik ve adamları ile karşılaştılar. Süraka kendilerine “Bugün sizi yenecek bir güç yoktur, Kinane kabilesi adına da ben size teminat veriyor ve yanınızda yer alıyorum.” dedi.

Bu söz üzerine cesaretleri artan müşrikler Bedir’e doğru sefere devam ettiler. Müslümanlara yaklaşıp kuvvetler birbirini görünce Sürüka, gördüklerinden ve daha önce verdiği bir sözü hatırlamaktan dolayı korktu, pişman oldu; -o zamanki şeref ve himaye sözleşmesine sadakat anlayışı böyle gerektirdiği için- açıklama yaparak müşrikleri terk etti. Şöyle ki:

Süraka, hicret esnasında Hz. Peygamber (asm)’in başına konan 100 develik ödülü kazanmak için onu yakalayıp müşriklere teslim etmek üzere yola çıkan, başına gelenlerden sonra bundan vazgeçen kişi idi. Hicret yolcularına yaklaştığı sırada bir mucize meydana gelmiş, önce atı tökezlemiş ve kendisi de düşmüş, ısrar edince atın ayakları kuma gömülmüş, bunun üzerine korkuya kapılarak Hz. Peygamber (asm) ile karşılıklı bir himaye ve sadakat sözleşmesine razı olmuştu.

Süraka’nın müşriklerden desteğini çekmesinde bu sözleşmeyi hatırlaması da etkili olmuştur.

Süraka daha sonra, Mekke’nin fethinde İslâm’la müşerref olmuştur. (İbn Kesîr, IV, 17-18; İbn Hişâm, Sîre, II, 133-135, İbn Aşur, x/35)

Süraka’nın yaptıklarının, bu savaşta Allah’ın müstesna yardımları doğrultusunda iki önemli tesiri olmuştur:

a) Müşriklerin Bedir’e yönelme konusundaki tereddütlerini gidermiş, dönmelerini engellemiştir.

b) Savaş kaçınılmaz hale geldikten sonra da geri çekilerek düşmanın moralini bozmuştur. (bk. Kur'an Yolu Tefsiri 2/698-699)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun