Sizin içinizdeki gizli düşmanı anlatsam yiğitlerin ödü patlar, akıllarının aklı mahvolur, anlamında bir hadis var mı?
- Mevlana'nın Mesnevi'sinde ağzına yılan kaçan adam hikayesinde Peygamberimizin sav.
“Sizin içinizdeki gizli düşmanı anlatsam yiğitlerin ödü patlar, akıllarının aklı mahvolur, namaz ve oruca kuvvetleri kalmazdı.” yazıyordu.
- Böyle bir hadis var mı?
- Varsa bu hadis sahihlik yönünden durumu nedir?
- Hikayenin tamamı nasıldır?
Değerli kardeşimiz,
Mesnevide geçen bilgi şöyledir:
Mustafa (asm) buyurdu:
"Sizde gizli olan düşmanı anlatsam, yiğitlerin ödü patlar, akıllıların aklı mahvolur. Gönül levhasından niyaz parıltısı gidip oruç ve namaza kuvvet kalmazdı.” (Mesnevî: c. II, Beyit: 1911-1913)
Konuyla ilgili rivayet hadis kaynaklarında şöyledir:
Ebû Zerr (r.a)’den. Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“Ben, sizin görmediklerinizi görür, işitmediklerinizi işitirim. Semâ, üzerindeki meleklerin çokluğundan inliyor. Orada, dört parmaklık bir yerde, muhakkak bir melek alnını koymuş, secde ediyor. Allah’a yemin ederim ki; sizler, benim bildiğimi bilseniz, az güler, çok ağlardınız. Yataklarınızda karılarınızla eğlenmez, feryat ederek Allah'a yalvarırdınız.”
Hadisi rivayet eden Ebû Zerr: “Vallahi, kesilen bir ağaç, yani hissiz bir kimse olmayı çok arzu ederdim." demiştir.
Bu hadisi Tirmizi (bk. Zühd 9) ve İbn Mace (bk. Zühd, 19) rivayet etmiştir. Bazı ifade farkları varsa da iki kaynakta da mana aynıdır.
Tirmizî bu rivayetle ilgili olarak, “Bu konuda, Hz. Aişe, İbn Abbâs ve Enes’den de rivayetler vardır.” dedikten sonra, manasını verdiğimiz hadis hakkında: “Bu, garîb ve hasen bir hadîsdir. Bunun dışında diğer yollardan da rivayet edilmiştir.” demektedir.
Hâkim de: “Bu, senedi sahih bir hadisdir. Fakat Buhari ve Müslim, bu geliş tarzı ve bu ifadelerle rivayet etmemişlerdir.” (Müstedrek, IV/320) diyerek, hadisin sahih olduğunu söyler. Zehebî de Telhis’inde “Sahîhdir” şeklinde, Hâkim’in görüşüne katılır.
Hadiste geçen “Sizler, benim bildiğimi bilseniz, az güler, çok ağlardınız.” cümlesi ise, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Mâce, Dârimî, Beyhakî ve başkaları tarafından değişik senetlerle nakledilmiştir.
Mevlana’nın bu hadisi, metin olarak değil, mealen eserine aldığı anlaşılmaktadır.
Mesnevi’de anlatılan hikaye şöyledir:
At üstünde gelen bir akıllı, uyuyan birisinin ağzına bir yılanın girmekte olduğunu gördü.
O atlı gayret edip koştuysa da yılanı kovmaya fırsat bulamadı.
O işbilir adam pek akıllı olduğundan, hemen uyuyana birkaç topuz vurdu.
Adam, topuzun acısından uyanınca bir ağacın altına sığındı.Oraya çürük elmalar dökülmüştü. Atlı, “Bu elmaları ye!” dedi.
O kadar çok elma yedi ki, ağzından geri gelmeye başladı ve, dertli dertli dedi ki:
“Ey emir! Niye sebepsiz yere bana elma yedirerek cevrettin?”
“Bana bir kızgınlığın varsa kılıcınla kes, kanım sana helal olsun.”“Sana rastlamam ne uğursuz saat. Ne mutlu seninle karşılaşmayana.”
“Hiçbir suç ve günah olmadan dinsizler bile bu cefayı reva görmezler.”
Söylerken ağzımdan kan geliyor. Ey Allah’ım! Benim mükafatımı sen ver.
Ona beddua ediyor, atlı da onu ovada durmaksızın koşturuyordu.Atlı, elinde topuz rüzgar gibi o dertliyi düşe kalka kovalıyordu.
Onun karnı tok ve uykunun verdiği gevşeklikten bedeni halsizdi. Ayakları ve yüzü yaralardan perişandı.
Akşama kadar ağlaya sızlaya koştu. Nihayet safrası kalkıp kusmasına sebep oldu.
İstifra ederek iyi, kötü ne varsa içindekileri çıkardı. Bu arada o hain yılan da çıktı.Adamcağız içinden çıkan yılanı görünce, atlıya pek çok teşekkürler etti.
O çirkin kara yılanın dehşeti ona bütün dertlerini unutturdu.
Dedi ki, “Sen meğer rahmet Cebrail’i imişsin veya Hakk’ın bir velinimeti.”
“Mübarek bir anmış ki seni gördüm. Ölüyken beni dirilttin.”“Sen beni bir anne gibi arayıp dururken, bense senden eşek gibi kaçıyordum.”
“Eşek aptallığından kaçarken sahibi şefkatinden onun ardınca koşar.
“Ona yardımdan maksadı, kurdun, yırtıcı hayvanların parçalamasından korumak içindir.”
“Ne saadet yüzünü görene veya her an senin semtinde olana.”“Senin için, bu aziz can feda olsun. Bense saçma sapan konuştum, küstahça davrandım.”
“Ey efendi, ey şahlar şahı emir! O kötü sözleri bilgisizliğimden söyledim.”
“Bu hale birazcık vâkıf olsaydım bende böyle boş sözlerden bir eser olmazdı.”
“Ey iyi huylu! Vaziyeti bana ima ile olsun anlatsaydın seni överdim.”“Fakat susarak dövdün. Dünyayı başıma karartıp dar ettin.”
“Aklım başımdan gidip sersemledim. Bu sevda, bu kavga beni sarhoş etti.”
“Ey iyi huylu! Mânasız, delice sözlerimden dolayı beni affet!”
“Atlı dedi ki, “Eğer sana vaziyeti söyleseydim, korkudan ödün patlardı.”“Sana yılanı bildirseydim, zehirden önce seni korku öldürürdü.”
“Mustafa (asm) buyurmuştur ki, -Sizde gizli olan düşmanı anlatsam, yiğitlerin ödü patlar, akıllıların aklı mahvolur-”
“-Gönül levhasından niyaz parıltısı gidip oruç ve namaza kuvvet kalmazdı-”
Bunu bilen kişi kedi önündeki sıçan gibi yok olur; kurt önündeki kuzu gibi mahvolur.Ne uyku uyuyabilir ne yemek yiyebilir.”
Onun için ben sizi bunu söylemeden terbiye etmekte, yetiştirmekteyim... (Mesnevi, II/1878 vd.)
Hz. Mevlana’nın nefis ile ilgili bazı ifadeleri şöyledir:
Düşman (nefsin) her ne kadar dostça söylerse de, her ne kadar taneden, yemden bahsederse de sen onu tuzak say!
Sana şeker verirse sen onu zehir bil; bir lütufta bulunursa onu kahır bil!
Bu nefis cehennemdir; cehennem ise bir ejderhadır ki harareti denizlerle bile sönmez.
Bütün bir âlemi, bir lokma edip yutar da yine midesi “Daha fazla yok mu?” diye bağırır.
Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için cüzler, daima küllün tabiatındadır.
Nefsi öldürecek ayak da ancak Hakk’ın ayağıdır. Zaten nefsin yayını Hak’tan başka kim çekebilir?
Şunu bil ki; safları bozup dağıtan aslanla savaşmak kolaydır; asıl aslan ise, nefsini mağlûp edendir.
Vücudunda nefsi ölen kişinin emrine güneş de tâbidir, bulut da.
Âdem Peygamber, nefis zevkine bir adım attı da cennetin baş köşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti.
Melek, şeytandan kaçar gibi Adem’den kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.
Ercesine onu savaşa çek, yiğitçe onunla vuruş ki, Allah da sana vuslatıyla karşılık versin!
Nefsin sağ elinde tespih ve Kur’ân vardır; ama yeninde de hançer ve kılıç gizlidir.
Onun Mushafına, riyasına kanma; kendini onunla sırdaş, hâldeş yapma!
Kendine gel de kargaya benzeyen nefsin ardından koşma. Çünkü o, seni mezarlığa götürür; bağa, bahçeye değil!
Sen, onun elini bağlamazsan o, senin elini bağlar. Sen, onun ayağını kırmazsan o, senin ayağını kırar.
Ey hevâ ve hevesini gizlice tazeleyen! (Sen) imanını tazele, fakat (sadece) dilinle değil!
Hevâ ve heves taze oldukça iman taze olmaz; zira hevâ, o kapının kilidinden başka bir şey değildir.
Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, hevâ ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir.
Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. ‘Bu böyle oldu, şu şöyle oldu’ demeler de kuruntularımızdır.
Hevâ ve hevesle, nefsin isteğiyle az dost ol; zira seni Hakk’ın yolundan çıkaran, yolunu şaşırtan, odur.
Hakk’a (karşı) mest olmuş (kişilerden) başka bütün halk, çocuktur. Hevâ ve hevesinden kurtulmuş kişiden başka bâliğ yoktur.
Ey Allah’tan yalnızca “hu” ismiyle yetinen! İlâhi kadeh olmadıkça hevâ ve heveslerden nasıl geçeceksin?
Şüphe yok ki hevâ ve hevesi terk etmek acıdır; ama Allah’tan uzak olma acılığından elbette daha iyidir.
bk. Mevlana, Mesnevi,
I/1192, 1193, 1375, 1380, 1382, 1383, 1389, 3004.
II/15, 16.
III/1061, 2554, 2555,
IV/1312.
V/3491, I/1078, 1079, 2296, 2297, 2957, 3430, 3453.
VI/1768.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Mevlana'nın Mesnevi'sinde geçen müstehcen hikayeleri nasıl anlamalıyız?
- Hz. Mevlana hakkında bilgi verir misiniz?
- Nefis ejderhası
- Ebru eşarpla namaz kılınabilir mi?
- Ebu Cehil, Peygamberimize çirkin demiş mi?
- Mevlana, Moğollara yönelik neden cihad etmemiştir?
- Mevlana, Mesnevi için Tanrı vahyidir demiş mi?
- Tasavvuf kitaplarında birçok müstehcen menkıbeler olmasına cevabınız nedir?
- HEVÂ
- Mevlana Celaleddin-i Rumi Mesnevi'yi nasıl yazmıştır ve hikayelerin kaynakları nelerdir?