Hidayet Engeli Bir Din Adamı
Yeni papanın İslam’ı akla karşı gibi gösteren ve cihat anlayışımızı çarpıtan sözlerini okuduğumuzda hayretler içine kaldık. Bu mantık çarpıklığını görünce Hıristiyan âlemindeki hidayete muhtaç gençlerin perişan halini düşünmemek mümkün değil. Teknoloji çağının bu yeni nesli, Hıristiyan dininin üç ilah safsatasını ve papazların günah affetme gibi İlahi bir tasarruf yüklenmelerindeki saçmalığı akıldan uzak gördüklerinden dinden uzaklaşmışlar, sefahatin, günahların bataklığına düşmüşlerdi. Bu bataklık onları uyuşturucu müptelası olmaya kadar götürmüştü. Bu gençlerin kurtuluşu veya hiç olmazsa yeni gençlerin aynı bataklığa düşmemelerinin tek çaresi; Hıristiyanlığı hurafelerden temizlemek, onu tevhid inancına döndürmekti. Bunun yolu da tevhid dini olan İslam’dan geçiyordu. Papa, İslam’a yaptığı büyük iftira ile eşsiz bir manevi sorumluluk yüklendiği gibi, bu gençlerin de hidayet yoluna girmelerine engel olmakla cinayetini çok büyük boyutlara taşımış oluyordu.
Papa, Avrupa’nın medeniyet ve teknolojiyle tanışmasında Endülüs Emevi Devletinin büyük tesirini bilmiyor olamazdı. Yine, papa Avrupa’yı asırlarca fen ve ilimden mahrum bırakan meslektaşlarının reform hareketiyle saf dışı edildiklerinin ve Avrupa’nın ancak bundan sonra ilerlemeye başladığının da cahili değildi. Avrupalı, akılla ters düşürülen dinlerinden uzaklaştıkça gerçek medeniyete yaklaşırken; dünya yüzünde, kaynağını Kur’andan alan Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin hüküm sürdüğünü bilmeyecek kadar tarih bilgisinden yoksun da değildi.
Ve yine papa, Avrupa’nın Müslümanlar arasına soktuğu ayrılıklardan ve yaydıkları ahlaksızlıktan sonra İslam âleminde, İslam’ın ruhundan bir uzaklaşma olduğunun ve sonunda bu ülkelerin geri kalmışlığa düştüklerinin de farkındaydı. İslam’dan uzaklaştırdıkları nesillerin geri kalmışlığını İslam’a yükleyecek kadar akıl dışı bir yola girmemesi beklenirdi.
Papa, Avrupa’daki gençlerin büyük çoğunluğunun ateist oluğunu çok iyi biliyor. Sefahatin alabildiğine ilerlediğini, evlilik dışı münasebetlerin olasıya arttığını, evlenenlerin de yarıya yakın kısmının bir süre sonra boşanma yolunu tuttuklarını ve bütün bu felaketlerin sadece akla yönelip kalpleri gıdasız bırakmanın acı neticesi olduğunu da çok iyi biliyor. Bunları bilen bir kişi eğer bir din adamıysa, bu insanlara acıyacak, kimin eliyle olursa olsun, bu perişan insanların manevi çöküşten kurtulmalarını kalben arzu edecektir. İnsanların, ekonomik problemlerinin çözümü için, din farkı gözetmeksizin birbirleriyle münasebet kurdukları bu asırda, maddenin çok ötesinde bir öneme haiz olan manevi problemlerin çözümü, ruh ve kalplerdeki gıdasızlığın giderilmesi için de gayret gösterilmelidir. Böyle bir ortamda bu tip bir beyan bir din adamına değil, muhalefet olsunda nasıl olursa olsun zihniyetini taşıyan iftiracı bir siyasiye yakışabilir.
Papanın gerçek dışı beyanları münasebetiyle birkaç hatırlatma yapmak isteriz:
— İslam dini Mekke’de, müşriklerin hâkim olduğu bir beldede zuhur etmiş ve putperest nice insan akıl almaz baskı ve işkencelere rağmen İslam dinini seçmiştir. Bu dönemde kılıç müşriklerin elindedir ve İslam kılıçla değil, kılıca rağmen kalplerde hâkimiyetini kurmuştur.
—Artan baskılar sonunda, bu beldeden Medine’ye göç başlamıştır. Dinlerini burada yaşamaya ve yaymaya başlayan Müslümanları Mekke müşrikleri yine rahat bırakmamışlar, Medine’ye kadar gelerek onlarla harp etmek istemişlerdir. Müslümanlar burada da bir müdafa savaşı yaparak hendek kazdırıp, çatışmayı asgari seviyede tutmak istemişlerdir.
— İslam’ın yayılmasına engel olmak isteyenlere karşı verilen bu ve benzeri müdafaa harplerinin yanında, Müslümanlara zulmedilen beldelere de seferler yapılmış ve sonunda bu ülkeler fethedilerek oradaki Müslümanlara din hürriyeti getirilmiş, fethedilen beldenin sakinleri ise İslam’a girmeye zorlanmamışlar, cizye vermek suretiyle kendi dinlerini diledikleri gibi yaşamışlar ve beşerî bütün haklardan Müslümanlar gibi faydalanmışlardır. Bu vergi ile can ve malları koruma altına alınmıştır.
— Cihatta temel gaye, İ’layı kelimetullahtır. Yani Allah’ ın adını duyurma ve dini tebliğ etmektir. İslam, toprak kazanmak ve dünyevi menfaat elde etmek için yapılan harpleri cihat saymamıştır.
— Tarihte, rakiplerinin dini inançlarına karşı harp ilan etmenin en meşhur örneği “haçlı seferleridir”. Bu kara leke tarihin yapaklarını kirletmeye devam ederken İslam’ı harp dini olarak göstermeğe çalışmak büyük bir pişkinliktir.
Son söz:
Yeni papa ile, Vatikan dinî hüviyetini tamamen kaybetmiş ve bütünüyle siyasi bir merkez halini almıştır.
Papanın bu beyanında, İslam’ın Avrupa’da ve Amerika’da süratle yayılmasından duyulan öfkenin payı büyüktür. Bu hürriyet ve demokrasi ortamında, özellikle araştırmacıların İslam’ı kabul etmeleri, İslam’ın kalpleri tatmin etmesi yanında akılları da en mükemmel şekilde ikna ettiğinin bir delilidir.
Papaya haklı tepkimizi göstermemizin, İslam’ın nurunu muhtaç gönüllere ulaştırma gayretlerimizi sekteye uğratmaması gerekir. Dolayısıyla bu ve benzeri iftiralara karşı en güzel tepkimiz doğrudan habersiz muhtaç gönüllere iman hakikatlerini ulaştırmak olmalıdır. Papanın siyasi ve kasıtlı sözlerine karşı çıkmak başka, nura muhtaç gönüllere şefkatle ve gayretle ulaşmak daha başkadır. Bunu yapmadığımız takdirde papanın oyununa gelmiş oluruz.
BENZER SORULAR
- Bir Din Adamının (!) Düşündürdükleri
- PAPA
- İşid teröristlerinin kafa keserken Allahü ekber demeleri nasıl açıklanabilir?
- İslamiyet nedir? İslamiyet hakkında geniş bilgi verir misiniz?
- Mevlana, Moğollara yönelik neden cihad etmemiştir?
- Papa, dinsizliği ve eşcinselliği mi savunuyor?
- İslam’ın hak din oluşunun örnekleri var mı?
- İslam ne zaman parlaklığını gösterecek?
- İslam neden dar bir coğrafyada kalmıştır?
- HAÇLI SEFERLERİ