Cansız Materyallerdeki Harika Mantık

Akademik hayatım boyunca, bir hayli ülke gezip gördüm. Şunu müşahede ettim ki,
yeryüzünde bütün insanların bir dini inanışa ihtiyaçları vardır. Dini reddeden,
kabul etmeyen bir toplum görmedim. Dinsizlik, tanrısızlık iddiasındaki insanları
ise pek az gördüm... İnanan büyük çoğunluklara kıyaslandığında adeta yok denecek
kadar az inançsız kişi var...



Dinler ayrı ve başka olmakla birlikte, dine, Allah`a bağlılık bir ve aynı... Az
bildiğimiz Uzakdoğu, Japonya ve Hindistan`da müthiş bir dindarlık var. Son derece
liberal bildiğimiz Amerika`da da öyle... Hatta yer yer taassuba varan bir dine
bağlılık içindeler.



Bütün bu ülkelerin durumları gösteriyor ki, insanlar din hissi ve inanç ihtiyacı
içindedirler. Ben şöyle düşünüyorum: Milyarlarca insanın içine, bu müşterek his
nereden geliyor? Elbette ki, yaratılıştan getirdiğimiz bu his, Yaratıcı`nın insanlara
verdiği bir histir. Sonradan olma ve öğretme ile olsa, bu kadar ortak bir his
olabilir miydi? Köksüz bir inancın dünyanın her yanında ve yöresinde bu kadar
yaygın ve tartışmasız kabulü mümkün değildir.



Ama elbette ki, daha sonra görülen eğitimlerin bir sonucu olarak, kimi Hıristiyan,
kimi Müslüman, kimi de bir başka dine bağlanmaktadır. Düşünüldüğü zaman görülür
ki, etrafımızdaki cansız materyallerin bile bir mantığı vardır. Cansız, ilimsiz,
fikirsiz materyal, böyle bir mantığı nereden almıştır?



Mesela benim ihtisas alanıma giren "akışkanlar mekaniği" konularından
bir örnek vereyim:



Kalın çaplı bir borudan su akıtalım. Bu kalın çaplı borunun ilerde çapı daralsa,
yani boru incelse, durum ne olacaktır? İnsanın aklına ilk gelen şey, suyun basıncının
artacağı ve sıkışacağıdır. Halbuki fizikte deney yaptığımız zaman görüyoruz ki,
tam tersi olur. Yani geniş borudan dara geçen suyun basıncı azalıyor. Bir başka
deyişle su zerreleri belli bir mantık içinde hareket ederek, birbirlerini sıkıştırmamak
için hızlarını artırıyorlar. Dolayısıyla da basınç enerjisi, dinamik enerjiye,
kinetik enerjiye dönüşüyor. Böylece, yolu birden daralan su, yapılması gereken
en akıllıca işi yaparak yoluna devam eder.



Halbuki ilk bakışta böyle olmaması gerekirdi. Kendini akıllı sanan insanlar, bazen
bu mantığı kullanamaz, bir sinema çıkışı tıkanır kalır, ya da bir stattan boşalırken,
Allah korusun en küçük bir panikte birbirlerini ezerler.



İşte bu noktada düşünmek gerekir... Cansız materyallerdeki bu mantık nereden gelmektedir?
Bu küçük misalden de görüleceği üzere, kainatta mantıklı bir düzen var. Peki bu
muhteşem mantıklı düzenin, bir düzenleyicisinin de bulunduğunu düşünmek gerekmez
mi? Bu düzenleyiciye ALLAH demezseniz, ne diyeceksiniz?



Matematikten hareketle de Allah`ın varlığına güçlü deliller gösterebiliriz. Matematik,
ilk zamanlarda tam sayıları saymakla başlamış, sonra gelişerek kesirli sayılara,
daha sonra da integral ve diferansiyel alanına kadar ilerlemiştir. Matematik,
akla ait bir buluştur. Çünkü madde planında matematik diye bir şey ortada yoktur.
Dolayısıyla matematik, insan aklının bulduğu bir şeydir. Yüksek matematik yani
integral ve diferansiyeller de en ileri matematik oluyor. Fakat işin çok enteresan
bir yanı şudur: Açıkça görüyoruz ki, kainattaki birçok statik ve dinamik hareketler,
aklın bulduğu matematik kanunlarına uyuyor. Demek ki, bir kanun ve nizam var.
Ve bu nizamı insanlar önceleri bilmiyorlardı. Ancak, matematik bilgisi ilerledikçe,
bilmedikleri bu nizamı da keşfetmeye başladılar. O kadar ki, bizim güneş sistemimizdeki
bir gezegenin varlığı, önce matematik yoluyla bulunmuştur.



Hani, önce matematikçiler hesaplayarak bu gezegenin varlığını söylemiş ve "Şurada,
şu şekilde bir gezegenin olması gereklidir," demişlerdir. Bu sözden nice
zaman sonra, teleskoplar gelişince bu gezegeni görebilmek mümkün olmuştur. Bu
da gösteriyor ki, kafalardaki matematik, tabiat kanunlarıyla hemhal oluyor, bağdaşıyor.
Matematik, fiziki bir olayı açıklıyor. Öyle ise, kafalarımızdaki matematik mantığı
ile, dış dünyadaki tabiat düzeni belli bir organizasyona aittir. Şimdi ateistler
söylesinler bakalım, kime aittir bu organizasyon? Öyle büyük bir nizam ve sarsılmaz
kanunlar vardır ki, asırlar boyunca insan arayarak ancak bir kenarını bulabilmiştir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun