“Biz, en yakın göğü kandillerle donattık.” (Mülk, 67/5) ayetini nasıl anlamalıyız; bize en yakın yıldız milyonlarca kilometre uzaklıkta değil midir?
Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetin meali şöyledir:
“Biz yere en yakın semayı kandillerle / lambalarla donattık. Onları şeytanlar için atılacak şeyler yaptık. Hem onlara alevli ateş hazırladık.” (Mülk, 67/5)
Dikkat edilirse, ayette “dünya semasını kandillerle kaplattık” demiyor, “donattık/süsledik” diyor. Kendileriyle süsleme işi yapılan kandillerin doğrudan yere en yakın olan göğün içinde bulunması gerekmez. Önemli olan onlarla süsleme işinin gerçekleşmesidir. Güneş de 150.000.000 kilometre uzakta olmasına rağmen o da dünya semasını süslemektedir.
Kur’an’ın bunu vurgulamasındaki maksadı, insanlara yapılan nimetlerin bir boyutunu göstermek, dolayısıyla onlara verilen değerin önemine işaret etmek ve bu şekilde muhatap kabul edilenlerin mutlaka bir hesabının olacağına dikkat çekmektir. Yoksa, astronomi düzenini, yıldızların konumunu ders vermek için değildir.
Şu bir gerçektir ki, açık havada, insanlar göğe baktıkları zaman, onun kandillerle çiçek çiçek süslendiğini görebilirler. Kur’an’da bu manzaraya dikkat çekilmiştir. İnsanın gözlerinin üstündeki kaşların varlığı insan yüzünü nasıl süslemiş ise, en yakın gök yüzünün de kaşları mesabesinde olan yıldızlarla süslendiği gözle görülmektedir. Bu yıldızların yeri-yurdu nerede olsursa olsun, mevcut realiteyi değiştirmez.
Buna itibarla yıldızlar daha üst tabakalarda olsalar bile ışığı dünyamıza ulaşan yıldızlar da dünya semasının kandilleri olma özelliğini taşırlar.
Yıldızların bizlere bakan üç görevleri vardır:
Birisi; dünya semasında birer kandil olmaları, gecenin zifiri karanlığını kısmen kırıp yolumuzu aydınlatmaları…
İkincisi; insanların yönlerini tayin etmelerine ve böylece yollarını bulmalarına yardımcı olmaları…
Üçüncüsü ise; şeytanların recmedilmesinde görev almaları…
Ayette geçen, “onları şeytanlar için atılacak şeyler yaptık.” ifadesi “atılacak ateş taneleri, ateşten mermiler yaptık” şeklinde de yorumlanmış ve şu noktaya özellikle dikkat çekilmiştir: Şeytanlara atılan şey, yıldızın tamamı değil, onun kütlesinden kopan ışıklı alevlerdir.
Bazı tefsir âlimleri, “Ancak bir söz kapan olursa, onu da delen ve yakan bir alev takip eder.” (Saffat, 37/10) ayet-i kerimesini buna delil getirmişlerdir.
Bu ayet, meteşabih bir ayet olup, atışın mahiyeti, şeytanların bundan nasıl etkilendiği yahut bu ateş kütlesiyle nasıl imha edildikleri gibi konular hakkında fazla yorum yapılmamıştır. Burada temel mesaj, şeytanların, kulak hırsızlığı yaparak, yerdeki kâhinlere yanlış haber ulaştırmalarının önlendiğini bildirmektir.
“Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr, 15/9)
ayetiyle haber verilen İlâhî korumanın bir yönü de budur.
Yıldız kayması olarak gördüğümüz hadise, meleklerin şeytanlar karşısındaki muzafferiyetlerinin bir göstergesidir. Nasıl bir kaleye bayrak çekilmesi, o kalenin fethini gösterir, ama kaleyi o bayrağın fethettiği düşünülmez. Burada da ateşin şeytanları yakmasından ziyade, şeytanların mağlubiyetinin ilanı söz konusudur.
Bazı tefsir âlimlerine göre, burada yıldızların hareketlerinden kendilerince manalar çıkaran kâhinlerin bu sözlerinin asılsızlığına da işaret edilmektedir. Onlar da insanları aldatmaları cihetiyle şeytanların görevini yaparlar. Böylece insî şeytanların gayb hakkındaki konuşmalarının asılsızlığı temsil edilmiş olmaktadır.
Yine bir başka görüşe göre, gördüğümüz alev kayması sadece onun koptuğu yıldıza mahsus değildir. Bu kayma bir temsildir. Bütün yıldızlarda bir hareket, ışıklarını ve alevlerini etrafa lavlar halinde fışkırtmaları söz konusudur. Buna göre, şeytanların recmi bütün yıldızlar için geçerlidir.
Bediüzzaman Hazretleri, bütün yıldızların değil, “yıldızların küçük bir nev’inin” şeytanların recmine alet edildiklerini kaydeder. (Bilgi için bk. Nursi, Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a, Yirmi Sekizinci Nükte; Hamdi Yazır, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk, doğrusu biz göğün bazı yerlerinde dinlemek için otururduk.” (Cin, 72/8-9) Burada geçen alevler ve oturulacak yerlerden maksat nedir?
- "Biz gece ve gündüzü iki Ayet kıldık ve gece âyetini sildik" (İsra, 17/12) ayetindeki "Gece ayetini sildik." ifadesi nasıl anlaşılmalıdır?
- Zariyat suresi, 7. ve 8. ayetlerde göklerdeki hareli (kıvrım kıvrım) yollara yemin edilmektedir. "Hareli yollar" ne demektir?
- Tekvir suresinin 1. ayetinde kıyamet zamanı güneşin dürüleceğinden bahseder. Bu ayeti açıklar mısınız?
- "... Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak." (Nahl, 16/8) Burada "bilemeyeceğiniz nice şeyler" ifadesi ile kastedilen uçak, tren gibi vasıtalar mıdır?
- Hz. Muhammed'in Türkler aleyhine sözleri ve onun Türk düşmanı olduğunu iddia edenlere ne dersiniz?
- Evrenin sonunun, Kur'an'ın dediği gibi big crunch (büyük büzülme çöküş) şeklinde mi olacaktır?
- Kaf Suresinin 6. ayetinde geçen "gökte hiçbir çatlak bulunmaması" nasıl anlaşılmalıdır?
- "Ne yerde, ne de gökte zerre ağırlığınca hiçbir varlık Rabbinizden uzak (ve örtülü) kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de yok ki, o açık kitapta (yazılı) olmasın." (Yunus, 10/61) Bu ayette atom altı parçacıklara mı işaret edilmiştir?
- Alak suresi 15 ve 16. ayetlerde geçen nasiye / perçemle ilgili bir mucize olabilir mi?