Tatlı söz, güler yüz
Aziz ve muhterem Müslümanlar!
Güleryüzlü ve tatlı dilli olmak olgun Müslümanın vasıflarındandır.
Asık suratlı, kırıcı sözlü kişi karşısındakini kendisinden soğutur. Söyleyeceklerini muhataplarına dinletemez. Bu da Müslüman için büyük bir noksanlıktır.
Her Müslüman, dinine hizmet etmekle mükelleftir. İnsanları irşad hizmeti sadece din görevlilerinin işi değildir. Din ve îman hizmeti inhisar altına alınmaz. Her Müslüman bildiği doğrularla irşad ve tebliğde bulunmalıdır.
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz'in bizzat kendisi gece gündüz demeden tebliğ vazifesini yürütürken, eshâb-ı kiram da îman hakikatlarını yaymak için aynı faaliyet içindeydiler. Yılmadan, usanmadan Allah'ın dinini dilleriyle, mallarıyla neşrediyorlardı. Demek ki her Müslüman yapıcı bir üslûpla müsbet bir şekilde dinine hizmet etmelidir. Ancak kinci ve kaçıncı değil, sevdirici ve müjdeleyici olmalıdır.
Ebedî rehberimiz, "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!" buyurmaktadır.
Bu prensiplere uygun olarak müsbet îman hizmeti herkesin en birinci vazifesidir. Bu hususta şu âyet-i kerîme mealine kulak verelim:
"Ey Muhammedi Rabbinin yoluna hikmetle, güzel nasihatla çağır! Onlarla en güzel şekilde mücadele et! Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi bilen O'dur."
Bu âyet-i kerîmede zikredilen hikmet, hakikati açıklayan ve şüpheleri gideren kat'î delillerdir. Asnn insanlarının anlayışına göre îman hakikatlannı izah etmektir. Sağlam bilgiler vermektir. Güzel nasihattan maksat da ikna edici konuşma, güzel ve sevdirici sözlerle yapılan nasihattir.
En güzel şekilde mücadeleyse, nezâket kaidelerine uygun kavl-i leyyinle, yumuşak ve tatlı dille yapılan irşaddır.
Sert ve kaba davrananlara karşı da müsbet hareketten ayrılmadan, edep ve terbiye dairesinde tatlı ve samimî münazaradır. Vazifemiz daima müsbet harekettir, menfî değil!
Müslümanın tarifini yapan Resûl-i Ekrem (sav) bir hadîs-i şerifinde, "Müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir" buyurmuştur. Böyle bir insan herkes tarafından sevilir, güvenilir, hürmet görür. Mürşidlerin sultanı, en büyük rehberimiz, sevgili Peygamberimiz (sav) daima güler yüzlü, tatlı dilli, herkesi ikna edici sözler söylerdi. Tatlı dille güler yüzün sadaka sevabı getireceğini haber vermiştir.
Hz. Câbir (ra) şöyle den "Ben Resulullah'tan (sav) çok tebessüm eden insan görmedim."
Evet, O'nun mübarek, nurlu ve güler yüzünü gören bir zat, "Bu yüzde yalan yok!" demiş; yalnız yüzünü görmekle Müslüman olmuştur.
Aziz müminler!
Allah (cc) Fir'avun'a gönderdiği Hz. Musa ve Hz. Harun'a (asm) şu emri vermiştir: "Fir'avun'a gidin! Doğrusu o azmıştır! Ona yumuşak söz söyleyin! Belki Öğüt dinler veya korkar."
Bu âyetlerde yumuşak ve tatlı sözün en katı insanları bile ıslâh edebileceğini görmekteyiz. "Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır" sözü de meşhurdur.
Şu âyet-i kerîmeyi de can kulağımızla dinleyelim: "Ey Muhammed! Allah'ın rahmet eseri olarak sen onlara karşı yumuşak davrandın! Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi."
Başka bir âyet-i kerîmede de, "İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi! Sen fenalığı en güzel şekilde def et! O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün! Bu ancak sabredenlere Allah vergisidir. Bu ancak o büyük hazzı tadanlara ihsandır."
Muhterem Müslümanlar! Şunu unutmamak lâzımdır ki, fena bir adama "İyisin, iyisin!" denildiğinde iyileşmesi ve iyi adama "Fenasın, fenasın!" denildiğinde fenalaşması çok vuku bulur. Şuna buna çatmak, kâfir veya münafık damgasını basmak, damarlara dokundurucu konuşmalar yapmak, İslâm'a uygun bir üslûp değildir, zararlıdır. İslâm'a hizmet, Kur'ân ahkâmım tatlı dille anlatmak ve kendi nefsinde yaşamakla olur. Kötü sözlerden, kırıcı davranışlardan kaçınalım. Güleryüzlü, tatlı dilli olmaya çalışalım. Bizden beklenen budur.
Vazifemiz yara açmak değil, açılmış yaralan sarmaktır. Yıkmak değil, yapmaktır.
Meşhurdur ki, güleryüzlü sirkeci tatlı dili sayesinde müşterileri toplamış, alâka görmüş. Ekşi yüzlü, sert ifadeli balcı da balım satamamış, müşterileri kaçırmıştır. Neden? Çünkü birinin elinde bal, yüzünde sirke; diğerinin elinde sirke, fakat sureti ve dili bal gibi tatlı... 'Kendimize gelelim! İslâm'ın bal gibi hakikatlarından, îmanın nurlarından, kötü davranışlarımızla insanları mahrum bırakmayalım!
BENZER SORULAR
- Sünnete uymak
- ÂDÂB
- SOSYAL ÇEVREMİZİ MÜMİNLERDEN OLUŞTURMAK
- Mü'min-i kâmilin alâmeti
- GÜZEL AHLAK TİMSALİ
- Bir Ayet-i Kerimenin Gözüyle Irkçılık
- İSLAM'DA BİRLİK
- Güzel ahlâkın önemi... Bir hadiste, "Kıyamet günü mizana ilk konulacak şey güzel ahlaktır." buyuruluyor. Mizana bir amelin önce veya sonra konulması ne anlam ifade ediyor?..
- MEKKE DEVRİNİN BİR HÜLÂSASI
- Mekke döneminde İslâmiyet'in yayılma seyri nasıl olmuştur, Müslümanlar hangi şartlarda İslâmiyeti yaşamaya çalıştılar ve bu süreçte Peygamberimiz (s.a.v.) tebliğde nasıl bir metod izlemiştir?