Nefsime nasıl söz dinletebilirim?
Üniversiteye başladıktan sonra rahatladım. Bana dünyayı zindan eden sınav stresi yok şimdi.
Canım isterse gezip eğlenebilirim. Yaşımın biraz daha büyümesi sebebiyle babam daha fazla özgürlük tanıyor. Üstelik arabam da var.
İçimden bir ses “Gençsin, gez, eğlen, yaşamın tadını çıkar.” diyor. Kimi arkadaşlarım da beni davet ediyorlar. Bazen direniyorum, bazen gidiyorum.
Nefsim azgın, söz dinletemiyorum ona. Keyif peşinde koşmak istiyor. Sınırlardan rahatsız oluyor.
Taşkınlıklarım oluyor. “Bu son olsun, bir daha mı, asla!” diyorum, fakat dayanamıyor yine gidiyorum.
Bana yardım et, bir şeyler söyle. Kendime nasıl söz dinleteceğim? Kötü huylarımı nasıl düzelteceğim? Nereden başlamalıyım?
…
Sana kendi deneyimimi anlatayım…
Yaratılış amacımın farkına vardığım zamanlardı.
Ben de kendime söz dinletemiyordum. Bir fayda umarak, eski tarihlerde yazılmış bazı kitapları okumaya başlamıştım.
Bu kitaplar nasihatlerle doluydu. Yalan söyleme, kötüdür. İkiyüzlü olma, çirkindir. Takvalı ol, güzeldir. Yerinde konuş, iyidir. Ve daha bir sürü tavsiye, nasihat.
Okuduklarımdan etkileniyor, iyi olanı yapmaya, kötü olandan sakınmaya karar veriyordum.
Fakat başaramıyordum. Kurallarının tümünü hatırda tutamıyor, her yerde, her zaman uygulayamıyordum.
Bir süre sonra kendimi hayatın akışına kaptırıyor, heveslerimin peşinde koşmaya başlıyordum.
Nihayet anladım ki, insanın bu yolla ahlaklı olması, davranışlarını ayarlaması çok zor.
Başka bir yolu olmalıydı, fıtrata daha uygun bir yolu. Sonunda buldum.
İnancımı artırmak, kalbimi arındırmak, teslimiyetimi kuvvetlendirmekti çare. İnancım taklitten öteye geçememişti, bunu fark ettim.
İnancın artışı öyle bir iksir, öyle bir nurdu ki, insanın iç dünyasındaki kirleri temizliyor, karanlıkları gideriyordu.
Canlı ve kuvvetli bir iman, insan niyet etsin ya da etmesin, kişiyi iyi işler yapmaya, güzel ahlaklı olmaya itiyordu.
Şunu da anladım ki, insanlar neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmemekten dolayı kötülük yapmıyorlar.
Sorun başka yerde. Hastalık daha derinlerde. Davranışlardaki arızalar, uygulamadaki hatalar bu iç marazdan kaynaklanıyor.
Maddi hastalıklarda da böyledir ya. Mesela, adamın kalbinde, damarlarında, ciğerinde bir hastalık vardır. Bunun etkisiyle gözleri iyi görmez, ayakları tutmaz, yüzünde yaralar oluşur, başı ağrır.
İyi bir hekim, asıl nedeni anlar, derinlere iner, öyle tedavi eder.
Yüzeysel bakan bir doktor ise, ağrılar için ilaçlar vererek çözüm üretmeye çalışır.
Bu örnekteki durum manevi hastalıklar sayılan günahlar için de geçerli.
Sözün kısası, dilini düzeltmek mi istiyorsun, önce kalbini adam edeceksin.
Hâlini iyileştirmek mi istiyorsun, evvela inancını güçlendireceksin.
Kendini günahlardan korumak mı istiyorsun, ahiret inancını zinde tutacak, ölümü hatırlayarak yaşayacaksın.
BENZER SORULAR
- Nefsime nasıl söz dinletebilirim?
- Tanrı fikri bir kurgu olamaz mı?
- Ben ömrüm boyunca hiç namaz kılmadım
- Sinirli birine ceza indirimi yok mu?
- “Mezheplere gerek yok, ben bildiğimle amel ederim” diyenlere 10 soru
- Tanrı iyilikse bu kötülükler ne?
- Ruh, ölümden sonra nereye gider?
- İnsan halife mi?
- Allah her yerde nasıl hazır ve nazır oluyor?
- Her şey tesadüfen olamaz mı?