İmanla Gelen İlim, Onk. Dr. Haluk Nurbaki
HALUK NURBAKİ:Onk. Dr. Halûk Nurbâki, 1924 yılında Nevşehir’de dünyaya geldi. Tahsilinin ilk bölümünü Afyon’da tamamladı, İstanbul’da tahsil hayatına devam ederken Nur-u Osmaniye camiinde hadis dersleri aldı, aynı zamanda Necip Fazıl ile devam eden diyalogu neticesinde Büyük Doğu Cemiyetinin kuruluşunda yer aldı, genel sekreterliğine getirildi. Hareketli, dinamik bir talebelik hayatı geçiren Dr. Halûk Nurbâki yurdun çeşitli yerlerinde hükümet tabibi olarak çalıştı. Memleketini adım adım gezerken pek çok mana sultanı, derviş ve meczuplarla karşılaştı. Pozitif ilimlere olan vukûfiyeti ile mana bilimlerinin esrarlı hikmetlerini birleştirerek eserler yazdı. 1961–65 yılları arası Afyon milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı. Daha sonra Radyoterapi ve Radyobiyoloji ihtisasını tamamladı. Kanser (Onkoloji) Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radyoterapi ve Radyobiyoloji Enstitüsü şefliği görevlerinde bulundu. Numune camiinde vaazlarda bulunurken, hastanede ve muayenehanelerinde de mana sohbetlerinde bulunarak irşad görevini yerine getirdi. Dr. Halûk Nurbâki şu önemli sahalarda kalem ve kelam sahibi idi.
1. Mükemmel bir ilim adamı idi. Eserleri bu tespitin çok canlı şahididir.
2. Son derece mütevazı bir "gönül ve tasavvuf” ehli idi.
3. Yılmak bilmeyen bir azim ve şevk ile "gerçek bir İslam mücahidi" özelliği taşıyordu.
2 Haziran 1997'de İstanbul’da 73 yaşında âlem-i cemâle yansıyan Dr. Halûk Nurbâki tam bir düğün (Şeb'i aruz) coşkusu ile Afyon'da toprağa verildi.
“Kâinat 1400 küsur sene önce. "Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz, yine de hak davamdan vazgeçmem." diyen bir Zat’ın (s.a.v.) risaletiyle nurlanıyordu.”
“O Zat (s.a.v.), tek başına atıldığı İslâm davasında neşretmiş olduğu hakikatlerle, birçok ilmin öncülüğünü yapmış ve gelişen ilmin ortaya koyduğu her bir gerçek, onun Hak Peygamberliğini tasdik eden bir başka mühür hükmüne geçmiştir.”
“Bu yazımızda, Efendimizin (s.a.v.) tıp ilmi ile alâkalı olan mucizelerinden sadece bir kaçını gözler önüne sermek istiyoruz.”
TIBBÎ EMİRLER
“Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bu konudaki emirlerinden biri, "Bir yerde kolera veya veba varsa oraya girmeyiniz. Orada iseniz, başka bir yere ayrılmayın." şeklindedir.”
“Bu emir, günümüzün dünyasında dahi, alınacak en modern karantina kararıdır. O günlerin karanlık Asya ve Avrupa'sında bu hastalıklar cinlere bağlanıyor ve kolera ile vebadan ölenlerin sayısı yüz binleri aşıyordu.”
“Oysaki bu iki kıt'anın orta yerinde bulunan İslâm Dünyası, Hak Peygamberlerinin vermiş olduğu emri uyguluyor ve bu hastalıklardan çok az zarar görüyordu.”
“Efendimiz (s.a.v.), cüzzamlılarla oturmuş, sohbet etmiş ve hatta yemek yemiştir. Böylece cüzzamın zor sirayet ettiğini anlatmıştır. Fakat bir emriyle de, onun bulaşıcı olduğunun unutulmaması gerektiğini bildirmiştir. "Cüzzamlılardan, aslandan kaçar gibi kaçınız." şeklindeki emri ise, son derecede dikkat çekicidir. Bu emirdeki "aslan" kelimesinin sırrı, sonradan anlaşılmıştır. Çünkü bu hastalığa yakalanan kimselerin yüz yapısı değişmekte ve bir aslanın yüzüne benzemektedir. Ve bu hastalığın modern tıptaki bir ismi de Facies Lionalis (Aslan Çehre)’dir.”
“Asya ve Avrupa'daki cüzzamlılar, asırlar soyunca işkence gördüler. İslâm dünyasındaki cüzzamlılar ise, her zaman yakınlık ve şefkat görerek şifahanelerde tedavi edildiler. Avrupa, bu hastalara ancak XX. asırda yardım elini uzatmıştır.”
“İslâmiyet’ten önceki yıllarda vereme yakalanan hastalar, evlerin kuytu köşelerinde ölüme terk edilirdi. Oysaki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hastalığı ateş ve öksürükle devam eden kimseleri, çobanların yanına vermiştir. Modern tıp dünyasının hayranlığını kazanan bu uygulamada, hasta hem toplumdan tecrit edilmekte, (Hastalığın sirayeti önlenmekte) hem de dağ havasında sanatoryum tedavisi görmüş olmaktadır.”
“Peygamber Efendimizin (s.a.v.), yaşlı hastalar için çok enteresan bir tavsiyesi de "Ara sıra aksırınız." şeklindedir. (Son asırlardaki enfiye tiryakiliği, belki de bu tavsiyeye uymak gayesiyle yayılmıştır.) İşte bu tavsiyeden herhalde haberi olmayan çok ünlü bir Fransız doktoru, kronik hastalıkların, aksırmak yolu ile tedavi edilebileceğini ispatlamıştır. Çünkü aksırma refleksi, bütün hayatî merkezlerin bulunduğu Hipotalamus bölgesini uyarmakta ve böylelikle ciddî durgunluklar giderilmektedir.”
“Efendimizin (s.a.v.), gerçek ölümü tarif edişi, hayret vericidir. Bir emirlerinde "Canlılara, zor durumda olanlara ve hastalara su veriniz." diye buyurduklarında, yanındakilerin:
- ‘Ne kadar ağır hasta olsalar bile mi?’şeklindeki sorusuna;
- ‘Karaciğerinde su kalan her canlıya su verin, onların yaşama şansı vardır.’
şeklinde cevap vermiştir. Bu mucize cevabın, o günlerde anlaşılması elbette mümkün olamamıştır. Ancak, modern tıp ilmi, su iyonları organizasyonunun karaciğer aracılığı ile yapıldığını ortaya koymuş ve karaciğerindeki suyu biten canlıların kesin olarak ölüme mahkûm olduğunu ispatlamıştır.”
“Evet, on dört asır sonrasının gerçeklerini harikalar harikası bir tespitle görebilen bir Zât'ın (s.a.v.) peygamberliği için, daha başka ne gibi bir delil aranabilir ki?”
“Efendimizin on dört asır önce tavsiye ettiği diş ve vücud temizliğini, günümüzün dünyasında yaşayan insanların üçte ikisinden fazlası henüz bilmiyor.”
“Günde en az beş defa abdest alınmasının ve gün aşırı yıkanılmasının tavsiye edilmesi, bugünün modern tıbbında başlı başına bir mucize olarak kabul ediliyor.”
“Suyun; yıkanma sırasında sağlığa kazandırdığı bir fayda da, sinir sistemi ile ilgilidir. Çünkü farklı ısıdaki suların sağlamış olduğu psikoterapi, bugün herkesçe bilinmektedir. Bugün tıpta, kesin olarak ispat edilmemiş olmasına rağmen, vücudun bir biomanyetik alanı olduğuna inanılmaktadır. Yıkanma sırasında vücud yüzeyinde biriken elektronik dengesizlikler ortadan kalkmakta ve nebati sinir sistemi rahatlamaktadır. Bu tedavide abdest almak şeklindeki devamlı uygulamaların, yıkanmaktan çok daha faydalı olduğu bilinmektedir.”
“Abdest almanın en hayret verici faydalarından biri de, korunma sistemi üzerinde görülür. Bilindiği gibi beyaz kan dolaşımı (Lenfatik Dolaşım) adı ile bilinen bir kan dolaşımı, çok ince damarlar aracılığı ile vücudun her noktasına yayılmakta ve kanser de dahil olmak üzere bütün hastalıklar için korunma sistemini meydana getirmektedir. İşte abdest almakla bu sistem de uyarılmakta ve çalışması kolaylaştırılmaktadır.”
“Abdest almanın şekli, özellikle lenf dolaşımı için sanki özel bir tariftir. Boynun ıslak elle silinmesinden tutunuz, ağız ve burnun defalarca yıkanmasına ve dolaşımın en uzak noktaları olan el ve ayak bölgelerinin uyarılmasına kadar yapılan her hareket, lenf dolaşımına paha biçilmez bir fayda sağlar.”
“Evet, saymış olduğumuz bu hikmetleri ihtiva eden sağlık reçetesi, bir ibadet ciddiyeti içinde ortaya konmuş ve on dört asır öncesinde elini bile yıkamaktan aciz olan insanoğluna hediye edilmiştir. Onun için Efendimiz (asv) "Ben iyi ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyurmuşlardır.”
“Evet, sadece abdest almak mucizesi bile, Efendimizin (s.a.v.) peygamberliği için yeterli bir mucizedir ve vücuda olan faydalarının yanında, elbette manaya yansıyan nice sırları vardır.”
“Bütün bu hakikatleri gördükten sonra iman etmeyenlerin, defalarca abdest alarak beyinlerindeki anlayış durgunluklarını gidermeleri gerekmiyor mu? Evet, abdest almak, tahmin edildiğinden çok daha fazla hikmetlerle doludur ve yıkanmanın da ötesinde bir sağlık esrarı taşımaktadır.”
“Abdest almanın taşıdığı bu esrar nedir? Bırakalım tıp konuşsun.”
“Su, özellikle büyük yüzeylerde deriye temas edince, dolaşım sistemini büyük ölçüde uyarmakta ve vücudun yüzeyindeki damarlarda (sıcaklık farkına göre) daralma ve genişlemeler meydana gelmektedir. Bu uyarıların sık sık tekrar edilmesi, dolaşımın aksadığı noktalarda biriken toksinlerin dağılmasını sağlar.”
“Kan hacmindeki bu hızlı değişmeler, aynı zamanda damarlar için mükemmel bir jimnastik niteliğindedir ve kan basıncı bozukluklarının bir ölçüde giderilmesi için, damarların bu egzersize (özellikle genç yaşlarda) katılmasının önemi büyüktür.”
“Yukarıdaki satırlar, abdestin ihtiva ettiği esrar hazinesinden sadece bir damladır...”
“Peki, sadece bu kadar mı? Elbette değil. Devam ediyoruz.”
“Abdest alırken meydana gelen kan basıncı değişmelerinin, beyindeki kan dolaşımına hareket kazandırdığı bilinmektedir. Özellikle burunun yıkanması ise, orta beyni tenbih etmektedir.”
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest almanın bu yönünü, sahabeleri ile yaptığı bir sohbette şu şekilde açıklamıştır: ‘Sizler bunamazsınız, çünkü abdest alıyorsunuz.’”
(İmanla Gelen İlim, Onk. Dr. Haluk Nurbaki, Damla Yayınevi, 1999)
BENZER SORULAR
- Süleyman Mührünü cin hile ile almış mı?
- İslam dini tarihi eserlere nasıl bakıyor?
- Hz. İsa’nın göklere yükseltildiği yer neresidir?
- Oruç bedenin zindeliği ve sağlığı için tam bir altın reçetedir
- Peygamber Efendimiz ve gül ilişkisi nedir?
- Kadınların ay hallerinde bağlı oldukları sağlık kuralları
- Oruç Arınmaktır
- Übeyy bin Halef, Rasülullah (sav)'ın eliyle hangi savaşta öldürülmüştür?
- Hz. Peygamber'in eğitim metotları nasıldı, örnekler verir misiniz?
- Eş Olarak