CENAZE DEFNEDİLDİKTEN SONRA TELKİN OKUNUR. BUNUN ASLI VAR MIDIR?

Ölü kabre konulup defin işi tamamlandıktan son­ra, ölüye telkin verilip verilmeyeceği hususunda âlimler farklı görüşlere sahip olmuşlardır; Ölünün kabre konulmakla artık dünyadakileri duymasının mümkün ol­madığını söyleyenler,1 telkinin ölüye hiçbir faydası olmayacağına ve verilmemesi gerektiğine kaildirler. Ka­birdeki ölünün dirileri duyabileceğine kail olup, dirile­rin onu duyamayacaklarını söyleyenler ise, telkin veri­lebileceğini söylemişler ve Rasülullah (S) in Bedir'deki Ehl-i Kalîb'e hitabını da, ölülerin Allah dilediği zaman, dirileri duyabileceklerine delil olarak zikretmişler­dir. 2

İmam Mâlik, "Ölülerinize Lâilâhe İllellah telkin edin."3 hadisindeki "ölüler" den, "ölüm döşeğindeki hastaların" kastedildiğini belirterek, definden sonra telkine dâir sahih bir haber bulunmadığı için, ölüye telkin vermek mekruhtur, demektedir.4

İmam Şafi'î ise, yukarıda geçen hadisteki "mevtâ= Ölüler" kelimesinin hakiki manada olduğunu belirterek, definden sonra telkinin müstehap olduğunu söyler. İmam Ahmed b. Hanbel de Şafi'î ile aynı görüştedir. İmam Ebü Hanife ise, telkinin ne emredilmiş, ne de ya­saklanmış olduğunu, insanların definden sonra telkin verip vermemekte serbest olduklarını söylerken,5 telkinin müstehap olduğuna kail olan ulemâ, Peygamber efendimiz (S) in definden sonra telkini emrettiğini be­lirtmektedirler.

Bu konada Ebû Umâme'den (v. 9/630) rivayet edilen hadiste Ebû Umâme, Rasülullah (S) in şöyle buyurduğunu işittiğini söylemiştir: "Sizin din kardeşlerinizden biri ölüp de kabrini toprakla düzlediğiniz zaman, içinizden biriniz onun mezarının başında durup şöyle desin: "Ey falan oğlu filân!" ölü işitir fakat cevap veremez. Sonra tekrar şöyle desin: "Ey falan oğlu filân" ölü; "Bizi irşad et­tin, Allah'ın rahmeti üzerine olsun." der, fakat siz duya­mazsınız. Sonra şöyle desin: "Ey Allah'ın kulu, bu dünya­yı terkederken ettiğin ahdi hatırla. Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (S) in onun rasûlü olduğuna şehadet ettin. Allah'ı rabbın. İslâm'ı dinin, Muhammed (S) i peygamberin, Kur'anı rehberin, Ka'be'yi kıblen ola­rak kabul ettin..."6 Bunun üzerine Münker ve Nekir el ele tutuşup biri diğerine: "Haydi gidelim. Böyle cevabı tel­kin edilenin yanında ne yapılını." der. Sahabilerden biri, telkin verenin, cenazenin annesinin adını bilmemesi halinde ne yapacağını soruyor. Rasülullah (S) de: "Havva'ya nisbet eder." yani annesi olarak Hz. Havva'yı zikreder buyurdu.7

Bu hadis zayıf olduğu için metruktür. Telkini müstehap görenler ise, zayıflığı şiddetli olmadığı için ve Tabiinden olan Humuslu Damre b. Habib'in sözü de bunu destekler mahiyette olduğundan, hükmüyle amel edilir, demişlerdir.. Çünkü ümmetin ameli de buna uygundur.

Damre b. Habib şöyle demiştir: "ölünün kabri top­rakla örtülüp düzlendiğl ve insanlar dağılmağa başla­dıkları zaman kabrin yanında durup şöyle demeyi sahabiler müstehap görürlerdi: "Ey falan, Lâ ilâhe illallah de." Bunu üç kere tekrar eder. Sonra yine Ölüye hitaben : "Ey falan, Rabbim Allah, dinim İslâm, Peygamberim Muhammed (S) dir de." diye ölüye seslenir." Bu sözün aynısı, yine Tabiinden olan Sa'ld b. Mansûr'dan (v. 175/745) da rivayet edilmiştir.8

Özet olarak şunu söyleyebiliriz ki; definden sonra telkin vermek dinen uygundur. Ama yapılması kesinlikle em­redilmiş bir iş değildir. Peygamber efendimiz (S) in telkin verdiğine dâir bir habere rastlanamamıştır. An­cak ashaptan ve tabiinden yukarıdaki rivayetler gel­miştir. Bu hususta müctehitler, yukarıda işaret edildiği üzere, üç ayrı fikirdedirler: Mekruh, mubah ve müstehap. Ümmet-i Muhammed'in çoğu, eskiden beri bu hareketi güzel görüp yapageldiklerinden, hatta kendisine telkin verilmesini vasiyyet edenlerin bile bulunmasından ötürü 9 güzel bir hareket olduğunu söylemek en iyisidir. Ama bu hususta elimizde kesin bir nass bulunmadığı için. ne yapılması emredilir, ne de yapana yasaklanır. Herkes ölüsüne telkin verip vermemekte serbest bırakı­lır, dileyen verir, dileyen de vermez.

1- Ölünün dirileri duyamayacağını ileri sürenler delil ola­rak: "(Ey Rasulüm) sen (a daveti) ölülere duyuramazsın..." (Rûm, 30/52) âyeti ile, "..Sen kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. " (Fâtir, 35/22) âyetini zikretmektedirler ve Hz. Pey­gamber (S) in Bedirdeki ehl-İ kalibe hitabını da, ashabına va'z ve nasihat olarak nitelendirirler. (el-Hapruti, Abdullâtif, Tekmile-i Tenkihu'l-Kelâm, s. 145, ist.)
2- el-Harputi, 145-146, ist. 1332; Ibnü'l-Hümâm, I, 446-447.
3- Müslim, Sahih, Cenâiz. l, c. II, s. 631.
4- el-Ceziri. I, 501; Seyyid Sabık. I, 548; Hasan el-Idvi, s. 9-10.
5- el-Ceziri, I, s. 501.
6- Günümüzde ölüye verilen telkinde diğer iman esasları da zikredilmektedir, (bkz. el-Ceziri, c. I, s.501; Abdullah Siracu'd-Din s. 60.
7- Suyuti, Şerhu's-Sudûr, v. 44 b; 176 b: Hasan el-Idvi, s. 10; Rodoslzâde, Ahvâl-i Âlem-i Berzah, v. 12b-13 a; Seyyid Sabık, c. I, s. 547; Abdullah Siracuddin, s. 60-61
8- Muhammed b. ismail. S. Selim, c. I.S. 203; S. Sabık, c. I, s. 547.
9- Hasar, 32, Mısır, 1316 h.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun