Akıllı Tasarım kavramı kusursuz yaratılışı ifade etmek için ne kadar uygun?

Bu teorinin dünyadaki tüm takipçileri, M. J. Behe gibi bütün mahlukatın aslında tesadüfe zerre kadar ihtimal bulunmayan bir sistemde yaratıldıklarını açıklamaya çalışıyorlar. Teorinin bilimsel kimliğinden dolayı ise bir yaratıcıdan doğrudan bahsetmeden bu çalışmaları yürütüyorlar. 

Haklı olarak bu teoriyi duyan ve Allah’ın nihayetsiz ilim ve kudretinden haberdar olanlar; teorinin bu isimlendirmesinde, bir yaratıcı mefhumu anlaşılmadığını ve “akıl”, “tasarım” gibi kelimelerin kusurlu varlıklar için geçerli olan tanımlamalar olduğunu göz önğne alarak, yaratılışı ispatlamak için kullanılan bir teoriye bu ismin verilmesini uygun görmüyorlar veya yaratılışı isbat için doğrudan bu teorinin mevcut haliyle nazara verilmesinde bazı mahsurlar ileri sürüyorlar.

Bu haklı itirazlar neticesinde, teoriyle ilgilenen ve savunan "bir müslüman"ın akıldan çıkarılmaması gereken bazı noktalara değinmek istiyoruz...

Micheal J. Behe tarafından geliştirilen ve dünyada yoğun ilgi uyandıran “Akıllı Tasarım = Intelligent Design” teorisi, varlıkların rastlantısal olarak değil, ilim, hikmet ve kudretin muhteşem planı dairesinde var olduğunu bilimsel izahlarla ortaya koyuyor. Bunu yaparken de Fâil konusunda bir isim vermeden ve vahiyden bahsetmeden meseleyi tamamen bilimsel örneklerle açıklıyor. Ancak tüm örneklerin sonunda ilmi ve kudreti nihayetsiz bir tasarımcının varlığını isim vermeden gözler önüne seriyor. Teori ile alakalı detaylı bilgiyi "Akıllı Tasarım Teorisi" başlığı altında bulabilirsiniz. 

Bu teorinin dünyadaki diğer takipçileri de J. Behe gibi benzer faaliyetlerle bütün mahlukatın aslında tesadüfe zerre kadar ihtimal bulunmayan bir sistemde yaratıldıklarını açıklamaya çalışıyorlar. Teorinin bilimsel kimliğinden dolayı ise bir yaratıcıdan doğrudan bahsetmeden bu çalışmaları yürütüyorlar.

Bu teoriyi duyan ve Allah’ın nihayetsiz ilim ve kudretinden haberdar olanlar; teorinin bu isimlendirmesinde, bir yaratıcı mefhumu anlaşılmadığını ve “akıl”, “tasarım” gibi kelimelerin kusurlu varlıklar için geçerli olan tanımlamalar olduğunu göz önüne alarak, yaratılışı ispatlamak için kullanılan bir teoriye bu ismin verilmesini uygun görmüyorlar veya yaratılışı isbat için doğrudan bu teorinin mevcut haliyle nazara verilmesinde bazı mahsurlar ileri sürüyorlar.

Bu haklı itirazlar neticesinde, teoriyle ilgilenen ve savunan "bir müslüman"ın akıldan çıkarılmaması gereken bazı noktalara değinmek istiyoruz: 

  1. "Akıl" kavramı insanda ruha ait bir sıfat olup "insanın ilimleri anlayan, sebeplerden sonuçları çıkaran ve eserden eser sahibine intikal ettiren" bir latife olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu manası ile Yaratıcı'nın tarif edilmesinde kullanılması uygun değildir.  Ancak, Allah'a has olan bazı sıfatların “külli sıfat” olarak adlandırılması ve mahlukattaki yansımalarına ise “cüz'i sıfat” adı verilmesinden yola çıkarak denilebilir ki; buradaki "akıl" kavramı yerine "külli ilim" konulabilir veya bir müslüman hadiseye bu nazarla bakabilir.
  2. Bu teori ile ilgilenen bir müslümanın değerlendirme yaparken meseleleri Esma-i İlahiye açısından ele alması ve "akıllı" kavramı yerine Mukaddir, Hakîm, Âlim, Musavvir, Adil ve Munazzım gibi isimlerinin neticesi olan “gayeli, planlı ve ölçülü” kavramlarını ve "tasarım" kavramı yerine de Kâdir, Hâlık, Bâri ve Fatır gibi isimlerin neticesi olan “kusursuz ve benzersiz yaratma” fiilini tasavvur etmesi gerekir.
  3. Bu teori, doğrudan dini bir dayanağı olmayan ve meseleleri vahye dayandırmayan bilimsel olarak, her varlıkta planlı tasarımı ispatlamaya çalışan bir teoridir. Dolayısıyla hadise bilim teorisi olunca isimlendirmenin de böyle seçilmesi normal karşılanabilir.
  4. Vahiy mutlak doğrudur; bilim gibi beşeri bilgi kaynakları ve teoriler ise eksik, kusurlu ve değişkendir. Bununla beraber, vahyin mesajını doğrulama amaçlı bilimsel veri ve teorilerin kullanmanın da bir mahsuru yoktur, olmamalıdır. Aksine belki "tahkiki iman"a destek olabilir. Çünkü varlıkların tefekkürü insanı tahkiki imana ulaştırmaktadır. Nasılki evrimciler bilim adı altında ortaya koydukları bazı varsayımları dinsizliğe alet ediyorlarsa, Yaratıcı'ya inananların da bu ve benzeri bilimsel teori ve keşifleri dine alet etmeleri gerekmektedir diye düşünüyoruz. Nitekim günümüzde "kainat yaratılmıştır" hakikatini desteklemek için fizikteki "Büyük Patlama" teorisini, yahut kader gerçeğini izah etmek için "Zamanın İzafiyeti" teorisini kullanan Müslüman (veya Ehli Kitap) yorumcular vardır. Aynı şekilde, bir sosyal bilimci, toplumların yükseliş ve çöküşünün ahlakla ilişkisini ortaya koyan bir teori geliştirebilir. O sosyal teorinin seküler bir ismi ve terminolojisi olacaktır, ama ifade ettiği hakikat vahye uygun düşecektir. Akıllı tasarım teorisini de bu açıdan ele almak ve faydalı olacak materyallerini bu şekilde tahkiki imanı netice verecek şekilde kullanabiliriz.

Netice itibariyle; bizler “akıllı tasarım” teorisinden faydalanarak, bu teoride kullanılan materyallerle mahlukattaki “gayeli, planlı, ölçülü, eşsiz ve kusursuz yaratılış”ı ispatlayabiliriz. Ancak insani bir sıfat olan “akıl” ve “tasarım” kavramları yerine mutlak surette Allah’ın esmasının ve sıfatlarının gereği olan tanımları kullanmalı ve anlamalıyız.

Sorularla Evrim

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun