Kadın kocasına itaat mi eder teslim mi olur?

Kadın kocasına itaat mi eder teslim mi olur?
Tarih: 26.10.2022 - 14:18 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kocaya karşı itaatkar olmak ve teslimiyetçilik arasındaki farkı açıklar mısınız? İslami kuralları çiğnemeyecek şekilde nasıl uygulanması gerekiyor?
- İtaatkâr olmak ve teslimiyetçilik arasında bir kafa karışıklığı yaşıyorum. Bu iki kelimenin farklı anlamlar taşıdığını buldum. İlişkide itaat ile ilişkide teslimiyetçi olmanın farklı olduğunu söyleniyor. Sözlükte; itaatkarlık, birinin otoritesini kabul etme ve itaat etme anlamına geliyordu, itaat eden kişi, otoritenin kararını veya emrini sorgulama konusunda hiçbir pozisyonu yoktur.
- Öte yandan, "teslimiyetçi olmak" kelimesi, birini partner olarak kabul etmek ve partnerinin ihtiyaçlarını veya arzusunu iyi bir partner olmak için derin bir niyetle yerine getirmek anlamına gelir.
- Sözlükte ayrıca teslimiyetçi kişi korkusuzca partnerine fikir verir ve partneri de karşılığında istediğini yapmasını söyler fakat kadın yine de partnerinin rahatını sağlayacak yolu seçer.
- Asıl sorum "İtaatkarlık ve Teslimiyetçilik" kelimesiyle ilgili. Bu iki kelimeden herhangi birinin gerçek anlamı, Allah'ın bize emrettiği hiçbir dile iyi çevrilmiyor mu?
- Allah kadınlara boyun eğmelerini mi yoksa itaat etmelerini mi emrediyor?
- Bir eşin evlilik hayatında eşine olan itaatine (ihtiyacı olduğunda kahve yapmak gibi) vs. örnekler verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Her konuda olduğu gibi, aile hukukunda da belli sınırlar vardır; bu sınırlara göre hareket edilmesi gerekir.

Bu açıdan ister kadının kocasına itaati denilsin isterse de teslimiyeti denilsin, bunun ölçüsü, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun olan konularda, kadının kocasına uyması ve onun istekleri yerine getirmesidir.

Dolayısıyla sınırsız bir teslimiyet de sınırsız bir itaat de söz konusu olmaz ve olamaz.

İslam hukuku, şerî sınır ve kayıtlar içinde kadının kocasına itaat etmesini, ona tabi olmasını ve onunla beraber oturmasını borç kılmıştır. Her ikisi için de karşılıklı davranışlarının sevgi ve iyi niyet esasına dayanması vazifedir.

Biz aile içinde paylaşmayı, tarafların gönüllü ve karşılıklı olarak "meşru, güzel, doğru, iyi, iki taraf için yararlı olan her şeyi paylaşmaları; yani bunların olması, gerçekleşmesi için birbirine yardımcı olmaları, her birinin elinden geleni yapması" olarak alıyoruz, böyle anlıyoruz. İyi bir evliliğin ancak böyle oluşup gelişeceğine inanıyoruz.

Taraflar, gönüllü olarak paylaşmayı bir yana bırakır, "Kim kimden üstün, kim kimin yönetiminde, kim kime nerede, ne kadar itaat edecek, kimin hakları, yükümlülük ve ödevleri nedir?" sorusunu sorar ve bu konuları tartışmaya başlarlarsa, her şeyden önce bir güven ve sevgi eksikliğinin bulunduğu ortaya çıkmış olur.

İslam, insanın dünya ve ahirette mutluluğunu sağlamak üzere gelmiş ilahi bir dindir. İnsanın varlığı, yaratılış gayesinin gerçekleşmesi ancak bir topluluk içinde olabileceği için dinin hükümleri arasında "topluluğun düzeni" ile ilgili talimat ve tavsiyeler de bulunmuştur.

En küçük fakat en önemli topluluk birimi ailedir; o da küçük bir topluluk olduğu için düzen gerektirmiş, bu sebeple aile fertlerinin birbirlerine karşı konumları, hak ve sorumlulukları belirlenmiştir.

Aile hayatının düzgün yürümesi, kocanın otoritesini kötüye kullanmaması kadar kadının da kadınlığını istismar etmemesi için yapılmış tavsiyeleri tek taraflı olarak ve bağlamlarından kopararak alan ve karşı tarafa zulmeden, baskı yapan kimseler, Allah ve Resulünün murat ve maksatlarının dışına çıktıklarını bilmelidirler. Ve bilmelidirler ki, hiçbir beşere (bunun içinde koca, ana, baba ve devleti yönetenler de vardır) itaat mutlak değildir. Hiçbir kimseye haksız olan, meşru olmayan emir ve isteklerinde itaat edilmez. Eğer bir kadın kocasına kırılmışsa, onun gül yaprağından nazik gönlü örselenmiş, kalbi incinmişse kocanın yapacağı şey "Hemen dediğimi yap, ben reisim, bana itaat edeceksin, etmezsen sana melekler lanet ederler..." demek yerine "En iyileriniz kadınlarına en iyi davrananlarınızdır." (Ebû Davud, Sünnet 15) hadisine uyarak onun gönlünü almak, meseleyi açık yüreklilikle ve sevgiyle çözmektir.

Allah sevgisine ulaşmanın yolu onun örnek olarak gönderdiği Kamil İnsan’a (asm) uymak, onu hayatta rehber edinmek, izinden asla sapmamaktır. Onun (asm) söylediklerinin bir kısmını alıp bir kısmını almamak yerine, sözlerini bir bütün halinde ve maksadına da dikkat ederek alıp uygulamaktır. Eğer bu yapılır, bu yol ve usul takip edilirse, Müslümanlar ölmeden, cennete gitmeden de -dünyada olabilecek ölçüde- mutlu olur, mutlu yaşarlar.

İlave bilgi için tıklayınız:

Evin geçimini kadın üstlenmişse, o zaman kadın mı üstün oluyor ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun