İslamiyet insanları mazoşist mi yapıyor?

Tarih: 02.02.2018 - 12:58 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İnsan doğasında çeşitli çirkinlik var. İslamiyet bunları en aza indirmek için geldi. Ancak bir sürü İslamiyet’ten uzak yaşayıp prensipleriyle doğru yolu bulan ve çevreye zarar vermeyen insan görüyorum. Ayrıca bu insanlar sevgilileriyle öpüştüklerinde vicdan azabı duymuyor.
- Bizim böyle bir eylemi yaptığımızda "zina, günah!" diye düşünüp hemen kendimizi kötü hissetmemiz bizi iyileştirecek mi?
- Anlamıyorum, bu gerçekten çok mazoşistçe. İki insanın birbirini sevmesinin nesi yanlış?
- Kuran her şeyi açıkladı evet, ancak bu açıklamalarda zinanın çok fazla önemsendiğini ve ensest gibi korkunç olayları açıklayan ayetlerde sadece "annelerinize yaklaşmayın" gibi şeyler denmesi bunlar doğalmış gibi bir izlenim de bırakıyor. Halbuki psikolojide bunlar sapkınlık olarak sayılıyor.
- Siz hiç saç fetişi olan bir adam gördünüz mü? Ben görmedim, ama saçları göstermek haram.
- Kızların dışarıda kendilerini güzel hissetmeleri ve beğenilmeleri de haram. Peki onların psikolojisi ne olacak?
- Diğer insanlar birbirini sevip hoşça vakit geçirirken makyaj yapmaları bile haram kılınıyor.
- Şimdi imtihan dünyası diyeceksiniz, ben de buna "mazoşizm" diyorum.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Burada teşhis ve problemi anlamazsak, konuya da çözüm getiremeyiz.

Mesele iman meselesidir!

Evet... Allah’a olan imanımız kayıtsız şartsız O’nun istediği şekilde değilse, sadece soruda sıralananları değil, namazdan oruca; miras hükümlerinden faize; içkiden zinaya; sosyal meselelerden ticari meselelere kadar, Allah’ın koyduğu ne kadar hüküm varsa hepsini sorgularız, hepsi de bize külfetli gelir.

Üstelik herkesin aklı da değer yargıları da tercihleri de farklı olacağından, belki bazımız bu hükümlerin bir kısmını makul bulurken bazımız hiçbirini makul bulmayabilir.

Ayet-i kerimede mealen buyurulur:

“Şüphesiz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hatta küçüklük ve kıymetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misal getirmekten çekinmez. Ama iman edenler, bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu hemen bilirler. İnkâr edenlere gelince: 'Şimdi Allah, misal olarak bununla neyi murad etti?' derler. (Allah,) onunla birçok kimseyi dalalete atar, birçok kimseyi de hidayete erdirir. Fakat onunla ancak fasıkları dalalete düşürür.” (Bakara, 2/26)

Evet, Allah’ın istediği şekilde kayıtsız şartsız iman eden kimse, Allah’ın hükümlerini tartışmasız kabul eder ve gereğini yerine getirmekle yükümlü olduğunu da bilir.

“Bu hüküm niçin böyledir? Bunun hikmeti veya hikmetleri nedir?” diye araştırmamızda hiçbir sakınca yoktur, hatta araştırmamız teşvik edilir. Çünkü bir hükmün bir değil belki onlarca belki yüzlerce hikmeti olabilir.

Biz hükmün birkaç hikmetini bulsak da bulmasak da yükümlülüğümüz ortadan kalkmaz, kıyamete kadar geçerlidir. Hem belki yanılabiliriz, bugün bize doğru gibi gelen ve bizim “hikmeti budur” diye düşündüğümüz bir şeyi, yarın bizzat kendimiz yalanlayabiliriz.

Dediğimiz gibi hikmetin anlaşılması veya anlaşılmaması ve hatta ortadan kalkması bizim yükümlülüğümüzü kaldırmaz. Çünkü illet, yani sebep başkadır, hikmet başkadır; “Bu hükmün sebebi, Allah’ın emri olmasıdır, bizden kesin ve kati teslimatla itaat istenmektedir. Allah istediğine göre muhakkak ki bizim faydamızadır!”, diye bakmalıyız.

Mealini verdiğimiz ayetin de ifade ettiği gibi, kavi bir imanla Allah’ın hükümlerine bakmalı ve riayet etmeliyiz. Hikmetini de tam anlayamıyorsak, hatayı ve eksikliği kendimizde aramalı ve “Rabbim ilmimi arttır.” diye dua etmeliyiz. Ve unutmamalıyız ki hikmetini anlayamadığımız bazı şeylerin sebeplerini bilmemek belki hayrımızadır, bunlara tahammül edemeyebiliriz, Kehf suresindeki Musa (as) kıssasında olduğu gibi.

Dolayısıyla İslam’ın elifbasını öğreten bütün alimlerin ilmihalleri hep iki kısımdan teşekkül etmiştir; birincisi İMAN, ikincisi İBADET, yani kulluk vazifeleri.

Çünkü iman tam olmazsa, o zaman ibadetler elbette eksik ve külfetli olacaktır.

Ama iman tam olursa, o zaman değil külfet, hatta sırf Allah’ın emrini yerine getirdiğimiz için alacağımız haz ve huzurun sonu yoktur!..

İslam’ı doğru anlamış, doğru yaşamış ve doğru anlatmış, gelmiş geçmiş milyarlarca alim, hak dostu ve bütün avam müminler buna şahittir.

Onun içindir ki Allah, bizden evvela şeksiz şüphesiz bir iman istemekte, ondan sonra salih amel / ibadetler istemektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun