İnsana kaldıramayacağı yük yüklenir mi?
- "Allah kullarına kaldıramayacakları yükü vermez." diyorlar...
- Ben kaza geçirdim ve felç kaldım; kaldıramıyorum böyle yaşamayı, mutsuzum, geleceğimden korkuyorum beter durumlara düşerim diye. Ne yapacağım ben kalan ömrümde, namaz kılıyorum, dua ediyorum çok şükür kimseye muhtaç değilim maddi olarak.
- Ben kaldırdığım için mi bu dert bana geldi?
- Hep ağlıyorum, güneş batınca mutlu oluyorum, bir gün daha geçti ömrüm az kaldı diye. Nedir bunun hikmeti, bunu kaderimde ben mi istedim de yazıldı bana. Seçme şansım?
Değerli kardeşimiz,
Cenâb-ı Hak, Kur'an-ı Kerîm'inde:
“Allah, kişiye ancak gücünün yeteceği kadar teklif eder...” (Bakara, 2/286)
buyurmakla, kullarına çekemeyecekleri yükleri teklif etmediğini açıkça bildirmektedir. İnsanın bedeninin takat getiremeyeceği veya mal varlığının kâfi gelmeyeceği yükler olduğu gibi, aklının da tek başına erişemeyeceği hakikatler vardır. Bunların hepsi, kullara çekemeyecekleri yüklerin yüklenmediği hakikati içerisindedir.
Konuyu bazı misâllerle açıklayalım:
- Ayakta duramayacak kadar hasta olan bir kimse, namazını oturarak kılar.
- Oturamayacak ve kımıldayamayacak durumda bulunan bir hastanın ise namazı te'hire kalır.
- Ramazan'da unutarak yemek yiyen kimsenin orucu bozulmaz.
- Kendisine zorla haram bir şey yedirilen kimse mesul olmaz.
- Fakir bir Müslümana hacca gitmek ve zekât vermek farz değildir.
... Misâller çoğaltılabilir. Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın Âdil-i Mutlak olduğuna ve kulları için takat getiremeyecekleri yükler takdir etmediğine birer delildir.
Allah Teâlâ mutlak adaletiyle kullarının mes'uliyetlerini bedenî ve malî durumlanyla olduğu gibi, içinde bulunduklan şartlarla, imân hakikatlerini kavrama ve İslâmî hükümlere vâkıf olabilme imkânlarıyla da sınırlandırmıştır. Yâni, Cenâb-ı Hak, kullarının akıllarına da kaldıramayacağı yükleri yüklememiştir. Şu hakikati de bilmek icab eder:
İnsanların bu dünyadaki asıl vazifeleri Cenâb-ı Hakk'a imân ve O'na itaat etmek olduğundan, en düşük seviyedeki akla dahi Hâlık-ı Kerîm'in varlığını idrâk etme kabiliyeti verilmiştir. Az bir akılla dünya işleri lâyıkıyla görülemediği halde, bu kâinatın bir yaratanı olduğu bilinebilir.
Diğer taraftan, bir eli olmadığında dünyevî işlerini bir derece aksattığı halde, aynı insan iki elini ve iki ayağını da kaybetse Allah'ı tanımasında, bilmesinde hiçbir noksanlık duymaz. Aklıyla bu kâinatın sultanını idrâk ettikten sonra, bedenî durumunun da müasadesi nisbetinde O'na karşı ibâdetini yapar.
Âdil-i Mutlak olan Allahü Azimüşşân her insana bu dünya imtihanını kazanacak kadar akıl ihsan etmiş, akıl hastaları ile sinn-i teklife ulaşmayan çocukları imtihandan muaf tutmuştur.
İlave bilgi için tıklkayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah neden bütün kullarından aynı ibadetleri istiyor? Neden namazı sadece zenginlerden değil de fakirlerden de istiyor?
- Allah, insana taşıyamayacağı kadar yük yüklemezmiş, bu doğru mudur, kaynağı nedir?
- Allah insana kaldıramayacağı yük yüklemez mi?
- Allah kullarına zulmetmez ve onlara kaldıramıyacağından fazla yük yüklemez. Bu sözü açıklar mısnız?
- Dünya sınavında, her insanın aynı şartlarda olmamasının nedeni nedir?
- Mekke'de doğan bir çocukla, dünyanın herhangi bir yerinde doğan İslam'dan habersiz bir çocuk, manevi mesuliyet yönünden bir tutulabilir mi?
- Mekke'de doğan bir çocukla, dünyanın herhangi bir yerinde doğan İslam'dan habersiz bir çocuk, manevi mesuliyet yönünden bir tutulabilir mi?
- İmam-ı Gazali Hazretlerinin, fetret ehli ve benzerlerinin durumlarıyla ilgili görüşler hangi kitabında geçmektedir?
- Diğer kitabî olan-örneğin Hrıstiyanlık- dinlerden hayatı boyunca iyilik yapan, insanlığa faydalı olan kimselerin cennete girme ihtimali var mıdır?
- Müslüman olarak seçilmek ve fetret ehli hakkında bilgi verir misiniz?