İncil ne zaman tahrif edildi?

İncil ne zaman tahrif edildi?
Tarih: 19.04.2014 - 12:17 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazı kişiler, Meryem, 101’i delil göstererek İncil’in Kuran inmeye başladıktan sonra tahrif edildiğini söylüyorlar. Allah’ın sözlerine değiştirebilecek kimse yoktur, diyerek destekliyorlar. Gerçek İncil hala saklı ve İsa (a.s) geldiğinde onu çıkaracağına dair hadis var mıdır?

- Kuran’daki 113 besmele (Maliki mezhebine göre) belki yıllar sonra tahrif edilebilir mi, yoksa korunan ve korunacak olarak Kuran 113 besmele dahil elimizde olan Kuran mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İncil’in hangi tarihte tahrif edildiğini tespit etmek zordur. Fakat bu tahrifin Kur’an’ın inmesinden önce olduğunda şüphe yoktur. Bununla beraber, bu tahrifin bir defada değil, kendi heva ve heveslerine uygun gördükleri zamanlarda farklı tahriflerin devam ettiği bir sürecin söz konusu olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

- Meryem suresinin ayet sayısı 98’dir ve 101. ayet diye bir şey söz konusu değildir.

- Şunu unutmamak gerekir ki, Tevrat ve İncil’de bazı tahrifatın yapıldığını kabul etmek, onlarda doğruların olmadığı anlamına gelmez. Aksine büyük bir yekün doğru olabilir ve Kur’an’ın ifadelerine de uygun gelebilir. Nitekim, Hüseyin-i Cisri, Risale-i Hamidiye isimli eserinde, Tevrat ve İncil'den Ahirzaman Peygamberi olan Hz. Muhammed'e işaret eden 114 delil bulmuştur.

Şu var ki, Kitab-ı Mukaddesin büyük bir kısmı vahiy olmadığı ehl-i kitap alimlerince de kabul edilmektedir. Özellikle İncillerin dört tane olması ve bunların onlarca İncil’den tercih edilerek kabul edilmesi ve bu İncillerin yazarlarının belli olması ve bu yazarlardan -en doğru bilgiye göre- hiç birinin Hz. İsa’nın havarisi olmaması ve bunların çok sonralar yazılmış olmaları İncil’in bir vahiy olduğu düşüncesini tamamen ortadan kaldırır.

Fakat, bunların, İslam’da hadis literatürüne yakın bir benzerliği olabilir. Sahih hadislerin muanan senetlerle bize kadar gelmesi, İncil’de ise böyle bir şeyin olmaması önemli bir farkı gösterir.

- Kur’an’da (Neml suresinin 30. ayetindeki ile birlikte) 114 besmele vardır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, Neml suresindeki hariç, diğerleri müstakil birer ayet olmayıp, teberrüken surelerin başlarına konulmuşlardır.

İmam Şaffi gibi bazı alimlere göre ise, bütün Besmeleler birer ayettir. Diğer bir ifadeyle, Besmele bir tek ayet olarak 114 defa tekrar tekrar inmiştir.

- Şekli ne olursa olsun, Bu besmelelerin Kur’an’dan çıkarılıp tahrife uğratılması asla mümkün değildir. Çünkü, dünyanın her yerinde bulunan Kur’an nüshalarının hepsinde bu besmeleler vardır. Milyonlarca hafızların ezberinde de vardır.

Tahrifat daha çok, dışarıda fazla nüshaları olmayan ve matbuat dünyasında yer almayan eserler için mümkündür. Tevrat ve İncil’in tahrifi de bu şekilde olmuştur. Yani, onların fazla nüshaları olmadığı gibi, matbu baskıları da yoktu. Çok az miktarda el-yazma nüshaları vardı ve onlar da belli din adamlarının tekelindeydi. Zaten bu dört İncil’in akredite edilmesi, belli kilise-din adamları tarafından yapılmıştır.

- Asıl Tevrat’ın kaybolduğu bilinmektedir. Bununla beraber, değişik tercümeleri bulunan Eski Ahid’in her tercümede birbirine uymayan farklı yanları vardır. Örneğin, Seb’iniye olarak da bilinen Yunanca tercümesi ile, İbranice nüshası arasında açık bazı farklar vardır. İlk dili İbranice olan Eski Ahid’in Aramice ve Yunanca tercümeleriyle birlikte tahrifat da başlamıştır.

Keldanîce, Latince, Hebeşce, Gavtice, Ermenice, Arapça, tercümeler arasında da farklılıklar mevcuttur. (Geniş bilgi için bk. M. Ziyau’r-Rahman el-Azamî, el-Yahudiye ve’l-Mesihiyye, s.175-181)

Bu husus asıl nüshası mevcut bulunmayan İnciller için de geçerlidir.

- Şunu da belirtelim ki, Kitab-ı Mukaddesin tahrif edilmesinin lafız bazında mı, yorum bazında mı olduğu hususunda İslam alimleri arasında farklı görüşler vardır.

Tevratın tahrifatı iki şekilde mütalaa edilmektedir: Birincisi, ayetlerin lafzının tahrifi. İkincisi, mananın tahrifi.

Birinci şıkkın tahrif boyutu konusunda “hittetun / hintatun” gibi birkaç misal dışında fazla bir bilgimiz yoktur. İkinci tahrifat konusu, her zaman olmuş ve -Hz. Zekeriya ve Hz.Yahya dahil-, Hz. Musa’dan sonra gelen peygamberlerin önemli vazifelerinden biri de bu yanlış yorumları ve manevî tahrifleri tamir etmek olmuştur. Ancak, bu tahrif hastalığı, Yahudilerde her zaman yeniden nüks etmiştir.

- Son olarak şunu da belirtelim ki, şu anda elimizde ne Tevrat’ın ne de İncil’in asıl nüshaları mevcuttur. Şu anda mevcut olan bu iki kitabın içinde pek çok vahiy hakikati olmakla beraber, epey tahrifatın yapıldığını gösteren çelişkiler ve makul olmayan hususlar da vardır.

Şu anda elimizde bulunan bu iki kitabın çok sonradan yazıldıkları hususu Ehl-i kitap alimleri tarafından da kabul edilmektedir. Özellikle, İncil’in durumu çok daha kritiktir. Hz. İsa’dan üç yüz küsur yıl sonra, onlarca İncil arasından seçilmiş bugünkü dört İncil’in bu sayısı kadar, kabul olunmayan diğer İncillerin varlığı da bu konuda önemli tereddütler ortaya koymaktadır. Mevcut dört İncil’nin yazarları da bellidir. Tevrat ve İncil’i ihtiva eden Kitab-ı Mukaddesin önemli bir kısmı, insanlar tarafından yazılan tarihle ilgili bilgilerden meydana geldiği, tartışmasız bir gerçektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun