Hz. Ali, "Namazı gücünüz yettiği kadar kılınız, Allah namaz için hiç kimseye azap etmeyecektir." (Musannef, 3/78) demiş midir?

Tarih: 20.09.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Buna göre, Allah, namaz kılmayanlara azap etmeyecek midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ali (ra)’ye ait olan bu söz, farz ve vacip namazlarla ilgili değildir; nafile namazlarla ilgilidir. Ayrıca bu sözün geçtiği yer ve cümledeki konumu dikkatle incelenirse, “namazı kılmayanın değil, namazı kılanın cezalandırılmayacağı” şeklinde olduğu anlaşılır. Çünkü: Musannef'te Duhâ / Kuşluk Namazı babında yer alan ve İbn Cüreyc’in Cafer b. Muhammed’den, onun da Hz. Ali (ra)’den naklettiği 4865 no’lu mevkuf haberin doğru tercümesi şöyledir:

“Hz. Ali’ye, insanların ihdâs ettiği bu namazdan (kuşluk namazından) bahsedilince şöyle derdi: Gücünüz yettiği kadar kılın! Allah, namaz yüzünden (fazladan namaz kıldınız diye) azab etmez (fe innallâhe lâ yüazzibü ale’s-salâti)”.

Son cümlenin sıhhatli tercümesinin böyle olması gerektiğine delil, aynı eserdeki 3467 no’lu yine Hz. Ali’ye ait bir diğer rivayettir. (bk. San’ânî, Ebû Bekr Abdü’r-Rezzâk b. Hemmâm, el-Musannef, Beyrut 1403, 3/78;  2/305)

Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde; “Namazı kılınız ve zekâtı veriniz..." buyurulur.

"Bütün namazları ve orta namazı muhafaza edin." (Bakara, 2/238).

"Şüphesiz namaz, müminlere, vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır." (Nisa, 4/103).

"Oysa onlar, tevhid inancına yönelerek, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emr olunmuşlardır. İşte doğru din budur." (Beyyine, 98/5).

"Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a samimiyetle bağlanın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır." (Hacc, 22/78).

Bu konuda rivâyet edilmiş çok sayıda hadis vardır. Bu hadislerden bazıları şunlardır:

"İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır." (Buhârî, İman,1, 2; Müslim, İmân, 19-22).

Hz. Peygamber (asm), Muaz b. Cebel (r.a)'i Yemen'e gönderirken ona şöyle buyurmuştur:

"Sen Ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları ilk önce Allah'a kulluk etmeğe çağır. Allah'ı tanırlarsa, Allah'ın onlara gecede ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldığını söyle…” (Buhârî, Zekât, 41, 63, Meğâzî, 60, Tevhîd, 1; Nesâî, Zekât, 1; Dârimî, Zekât, I ).

Diğer yandan İslâm ümmeti, bir gün ve gecede beş vakit namazın farz olduğu konusunda görüş birliği içindedir.

Bir günle gece içinde farz olan namazların sayısı beştir. Yalnız, vitir veya bayram namazları vacib hükmündedir. Bir bedevi ile ilgili olarak rivayet edilen şu hadis beş vakit farz namaza delildir:

"Bir gün bir gecede farz olan namazlar beştir." Bedevî; "Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?" diye sorunca, Allah'ın Resulu (asm) şöyle cevap vermiştir:

"Hayır kendiliğinden nafile olarak kılarsan bu müstesnadır." Bunun üzerine bedevî: "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bundan ne fazla ne de eksik yaparım." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:

"Eğer doğru söylüyorsa bu adam kurtulmuştur." (Buhârî, İmân, 34, Şehâdât, 26; Müslim, İmân, 8,10,15,17,18; Ebû Dâvûd, Salât, 1).

Namazı Terketmenin Hükmü

Namazın akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her Müslümana farz olduğu konusunda görüş birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet geçerli değildir. Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık olur.

Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik." (Müddessir, 74/40-43).

"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır." (Meryem, 19/59, 60).

"Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan habersizdirler." (Mâûn, 107/4-5).

Hz. Peygamber (asm)'de şöyle buyurmuştur: "Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar." (Ahmed b. Hanbel, IV, 238, VI, 461).

Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte;

"Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın." (Ebû Davûd, Salât,11; İbn Mâce, Salât,10; Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur.

Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazım vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tövbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında kalan günahları affedebilir. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili çeşitli nasslar vardır:

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder." (Nisâ, 4/48).

Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:

"Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar." (Ebû Dâvûd, Vitr, 2; Nesâî, Salât, 6; Dârimî, Salât, 208; Mâlik, Muvatta', Salâtül-Leyl, 14).

Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur:

"Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır..." (Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvûd, Salât, 145; Nesaî, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkame, 202).

Bu duruma göre, farz namazların eksisini sünnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sünnet ayırımı yapılmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi müminin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzur ve mânevî mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret için de en büyük hazırlıktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun