Hz. Ali hakkında "Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır." diye bir hadis var mıdır?

Tarih: 04.02.2007 - 19:35 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır." sözünün zayıf ya da güvenilir bir rivayet olduğunu söyleyenler olduğu gibi, böyle bir sözün Peygamber Efendimize (asm) ait olmadığını, dolayısıyla uydurma olduğunu kabul edenler de vardır. Ancak Ehl-i sünnet kaynaklarında da geçen bu rivayeti tamamen yok saymak mümkün değildir. Nitekim hadis olarak rivayet edilmiştir. (el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku'l-Muhrika 73; Tehzibu't-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)

Hadis Kütüb-i Sitte içinde sadece Tirmizî'nin Sünen’inde yer almaktadır. Tirmizî’nin rivayeti, “Ben hikmet eviyim, Ali de onun kapısıdır." şeklindedir. Tirmizî’nin dışında Ukaylî, Taberânî, İbn Adî ve Hâkim'in rivayetleri ise, "Ben ilim şehriyim. Ali de onun kapısıdır. İlim isteyen kapıya gelsin.” tarzındadır.

Hz. Peygamber (asm)’in sahip olduğu ilim şehrinin kapısının Hz.Ali olduğu şeklindeki rivayet muhaddisler arasında tartışma konusu olmakla birlikte hadisin bir aslının bulunduğu, sahih hadis derecesine ulaşmasa da hasen hadis olduğu anlaşılmaktadır.

Hadisi bağlamından uzaklaştırarak İslam ümmetini ilgilendiren en önemli ve en hayati meselelerden biri olan hilafet konusunda doğrudan değil de bir takım işaretlere ve yorumlara dayanarak söz konusu hadisin referans alınarak halifeliğin ona ve evladına ait olduğunu savunmak, tamamen sübjektiviteye dayanan bir iddiadan öteye geçememektedir. Nitekim insaflı Şiî âlimler de bunu kabul etmişlerdir.

Bununla birlikte hadisin bir aslı bulunduğu gerçeği göz önüne alındığında Hz. Ali’nin ilim yönünden büyüklüğünü kabul etmek gerekir. Onun ashâb-ı kiram içinde önemli bir yere sahip olduğu tarihi bir hakikattir. Hz. Ali’nin sahip olduğu ilmi gaybı bilen bâtınî bir anlayıştan daha çok Kur’ân ve sünnetin derin mânalarını kavrayan bir anlayış olarak algılamak gerekir. Nitekim kendisi de bunu doğrulamış, yanlarında Allah’ın Kitabı ve müslüman kişiye verilen (fehm) anlayıştan başka bir şey olmadığını söylemiştir.

Dolayısıyla Hz. Ali’ye karşı gösterilen sevgi bir çok fırkalarda görüldüğü üzere gözü kör, kulağı sağır eden aşırı bir dereceye vardırılmamalıdır. Müslümanlar her konuda olduğu gibi sevgi konusunda da tutarlı ve ölçülü olmak zorundadırlar.

Hz. Ali’nin ilim şehrinin kapısı oluşu onun faziletini artırmakla birlikte bu durum diğer sahabileri daha aşağı görme eğilimini doğurmamalıdır. Her sahâbinin kendisine özgü diğerlerinde bulunmayan üstün meziyetleri vardır.

Özetle, bu ve buna benzer rivayetleri esas kabul ederek, diğer rivayetlere bakmadan Hz. Ali (ra)'yi sahabenin en üstünü olarak görmek asla doğru değildir. Nitekim başta Dört Halife olmak üzere, sahabeden bir çoğu için değişik övgü sözleri Peygamber Efendimiz (asm)'den rivayet edilmiştir. Bütün rivayetleri değerlendirmeden bir iki tanesiyle hüküm vermek yanlış olabilir.

Bu açıdan Hz. Ali (ra)'yi diğer halifelerden daha üstün gösteriyor endişesiyle bu rivayeti terk etmek nasıl doğru değilse, sadece bu rivayete bakarak Hz. Ali (ra)'yi sahabenin en üstünü olarak görmek de doğru değildir. Her sözü kendi yerinde değerlendirmek gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Dört halifenin sırasıyla halife olmalarına işaret eden hususlar nelerdir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun