Hadisçilerin aynı zamanda olması bir örgütleşme mi?

Tarih: 25.01.2020 - 08:50 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Muhaddisler neden hepsi aynı zamanda doğmuş?
- Muhaddisler neden hep miladi 800’lü yıllarda yaşamış, sanki hepsi anlaşmış gibi?
- Muhaddislerin tümünün doğum tarihleri 800’lü sayılar?
- Bu bir rastlantı mı yoksa bir örgütleşme mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu soruya birkaç maddede cevap vermeye çalışacağız:

a) Evvela Muhaddislerin hepsinin aynı zamanda doğması gibi bir tespit kökten yanlıştır. Çünkü hadis ilminin olmazsa olmaz şartı olan, senetlerdeki ravilerin hepsinin aynı zamanda olduğunu tasavvur etmek, -bilmeyerek de olsa- hadis ilmini inkâr etmek manasına gelir.

Mesela: bu durumda sahabe, tabiin, tebe-i tabiin ve daha sonraki asırlardaki muhaddislerin hepsinin aynı asırda yaşadıklarını söylemek gerekir ki, böyle bir düşünce oldukça antika bir cehaletin ürünüdür.

b) Böyle bir düşünce, bu düşünce sahibinin hadis bilgisi yanında tarih bilgisinin de olmadığını göstermektedir.

Örneğin sahabe tabakasının son tarihi hicri 110; tabiinin hicri 180, etbau’t-tabiinin hicri 220; etbau etbai’t-tabiin hicri 260; onları takip edenler ise hicri 300. yılı arasında yaşamışlardır.

Bu tarihlerin hepsini aynı dönem saymak mümkün değildir.

Kaldı ki, hadislerin hepsinin ilk defa bir araya getirilme tarihi Ömer b. Abdülaziz döneminde yapılmıştır. Bu zatın vefatı hicri 101’dir. İmam Zühri’nin vefat tarihi 124’tür.

c) Eğer soruda geçen durum Kütüb-i Sitte olarak bilinen hadis kitaplarının müellifleri ise, bunların hemen hepsi, hicri 3. asırda, yani miladi 8. asırda yaşamıştır.

Bunun sebebi, bu hadis alimlerinin, hadisleri konularına göre sınıflandırmış olmalarındandır. Muhtemelen bu konu bilinmediği için soruda geçen hata yapılmıştır.

Beyhaki, Hakim, Zehebi, İbn Salah, İbn Hacer gibi onlarca ünlü muhaddis de miladi 8. ve 9. asırdan sonra gelmişlerdir.

d) Bazı muhaddislerin aynı asırda yaşamaları zorunludur. Çünkü başka türlü hoca-öğrenci ilişkisi nasıl meydana gelebilir?..

e) O asırlarda bütün ilimler İslam dinini anlamaya yönelik olarak ortaya çıkmıştır. Bu asırda siyaset, ekonomi revaçta olduğu gibi, o asırlarda da Allah’ın rızasını kazanmak ve ahireti elde etmek için, bazıları fıkıh, bazıları hadis, tefsir, tasavvuf ve benzeri İslami ilimlerle meşgul olmuştur.

İlimle meşgul olanların -kendi çevrelerine bakarak- bir ilim dalını tercih etmesi bugün de geçerlidir.

İşte değişik coğrafyalardaki insanların hadis ilmiyle meşgul olmaları, çevrenin, şahsi kabiliyetlerin yanında Allah’ın bir takdiri olduğunda da şüphe yoktur.

Sahabilerden itibaren hadislerin yazılması ve sınıflandırılması konusunda detaylı bilgi ve kaynak için lütfen tıklayınız:

Hadislerin birçok raviden geçtiğini dikkate alırsak, hadislere neden ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun