Geçmiş ve gelecekten haber vermek de falcılık değil mi?
- Fal bakmanın, falcılık yapmanın haram olduğunu biliyoruz. Ancak Peygamber Efendimiz (asm)'dan, fala benzer şeyler rivayet edilmiştir...
- Aradaki farkı nasıl anlayacağız?
Değerli kardeşimiz,
Hadiste geçen “Fal” sözcüğü, halk arasında bilinen fal değildir. Çünkü o fal İslam’da yasaklanmıştır. Hadisteki “fal” kavramı, "bir şeyi uğur saymak" anlamına gelen bir kavramdır.
“Fal” kelimesinin aslı “fe’l”dir. Bu da, “uğur, talih, baht” manalarına gelmektedir. “Tefeül” kelimesi de buradan türetilmektedir ki, “bir şeyi hayra yormak, Allah’tan hayır ve fayda ummak" demektir. Tefeül sünnettir. Peygamberimiz (a.s.m.) tefeülden hoşlanır; teşe’üm olarak bilinen, bir şeyi uğursuz saymaktan da hoşlanmazdı. Tetayyür / teşaum; bir şeyi uğursuz saymak manasınadır.
Hadiste, herhangi bir şeyi (söz gelimi, karganın evin penceresine gelmesi veya ötmesi, horozun zamansız ötmesi, tavuğun ötmesi vs) uğursuz, zararlı saymanın doğru olmadığı ifade edilmiştir. İslam’ın bu hususta cevaz verdiği şey, bazı şeylerden uğurlu bir sinyal, bir müjde almak düşüncesidir. Çünkü, bir şeyi uğursuz saymak, insanın moralini bozar ve söz gelimi: “Tavuk öttü; acaba Allah başımıza bir musibet mi getirir!” diyerek Allah’a karşı suizan etmeye başlar.
Aksine bir şeyi uğurlu saymak, iyilik ve güzelliğe yormak, insanın moralini yüksek tuttuğu gibi, Allah’a karşı da hüsnüzan kapısını açar.
Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m) Hudeybiye anlaşması sırasında, müşriklerin temsilcisinin Süheyl adında bir kimse olduğunu duyunca, “Güzel; inşallah işimiz kolaylaşır.” demiş ve kolay/rahat anlamına gelen Süheyl kelimesini güzel bir sinyal olarak değerlendirmiştir.
Bu sebepledir ki, İslam’da bir şeyi uğur saymaya izin verildiği halde, bir şeyi uğursuz saymaya izin verilmemiştir. Çünkü, uğur saymak hayata mutluluk katar; pozitif bakış açısıdır. Uğursuzluk duygusu ise hayatı zehir eder.
Özetlersek; güzel düşünen, her şeyi güzel görür ve hayatından lezzet alır; kötü düşünen, ruhuna kötülükler içirir ve hayatına zehir katar. Şunu unutmayalım ki, feleğin çarkı bizim vehimlerimize göre değil, Allah’ın hikmetine göre dönmektedir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır." (Bakara, 2/10) Bu ayetin ifadesine göre, kalp hastalığını açıklar mısınız?
- Peygamber Efendimizin yemek konusundaki sünneti nedir?
- Kuran-ı Kerim'in Allah kelamı olduğunun delilleri nelerdir?
- Din akılla (beyinle) yaşanılır mı? Yani ben aklımla dinimi / İslamı yaşayabilir miyim, yoksa bana İslamı nasıl yaşayacağımı biri (peygamber, hoca) mi anlatmalı?
- Nazara karşı kurşun döktürmek ve fal bakmak / baktırmak caiz midir?
- Korktuğum başıma geldi, demek doğru mudur?
- İnsanın önünden kara kedi geçmesi uğursuzluk mu?
- "Ya Rabbî!" dedi, “hakkında kesin bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum? (Hud, 11/47) ayetini açıklar mısınız?
- Hz.Ömer sonradan (İslam geldikten altı yıl sonra) Müslüman olduğu halde, sahabeler arasında nasıl mümtaz bir yere ulaşmıştır?
- "Secdede üç kere, 'Ya Rabbiğfir lî.' diyen, secdeden kalkmadan mağfiret olur." anlamında bir hadis var mıdır?