Eski asırların Kuran’daki hisseleri nelerdir?

Tarih: 10.03.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Her asrın Kuran’da bir hissesi olduğuna göre eski asırlarda insanlar Kuran’da hangi gaybi bilgileri ya da bilimsel bilgileri bulabilmişlerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Eski asırlarda Kur'an’ın asli maksatları olan iman esasları ve İslam esaslarını Kuran’dan istinbat etmişlerdir.

- Hayatın her safhasını kapsayan ilahi emir ve yasakları tetkik ve tahkik etmişlerdir. Fıkıh, tefsir, hadis, kelam, tasavvuf ilim dallarının ortaya çıkması bu çalışmaların ürünüdür. 

- Çok değer verdiğimiz ilmi keşiflerin değeri, eski asırlarda istinbat edilen ilgili ilimlerin yanında çok cılız kalır. Ne muhteva, ne makasıd-ı şeriye, ne de dünyevi ve uhrevi zaruretler ve ihtiyacat-ı beşeriye bakımından kıyas kabul edilebilir.

- Asıl muhtaç olduğumuz Kur'anî ilimlerin tahlil, tetkik, tahkik ve orijinal istinbatların 4. ve 5. asra kadar yapıldığına dair İslam alimlerinin ittifakı, bu söylediklerimizin tartışmasız delilidir.

- Bugünkü marifet ile o günkü marifet arasındaki farkı görmek için Bediüzzaman Hazretlerinin şu sözlerine kulak vermek yeterlidir:

“Ve selef-i sâlihîn asrında ve o zaman çarşısında en mergub meta, Hâlık-ı Semavat ve Arz'ın marziyatlarını ve bizden arzularını, kelâmından istinbat etmek ve nur-u nübüvvet ve Kur'an ile kapatılmayacak derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak vesailini elde etmek idi."

"İşte o zamanda zihinler, kalbler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle, yerler ve gökler Rabbinin marziyatını anlamağa müteveccih olduğundan; içtimaiyat-ı beşeriyenin sohbetleri, muhavereleri, vukuatları, ahvalleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i marifet alır.”

“O zamanda cereyan eden ahval ve vukuat ve muhaverattan taallüm ediyordu. Güya her bir şey, ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada bir istidad-ı ihzarî telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki; yakın idi ki, kesbsiz içtihada kabiliyeti ola, ateşsiz nurlana... İşte şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmağa başladığı vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, 'nurun alâ nur' sırrına mazhar olur; çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu.”

“Amma şu zamanda, medeniyet-i Avrupa'nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerait-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inayet inkısam etmiştir. Zihinler maneviyata karşı yabanileşmiştir. İşte bunun içindir ki, şu zamanda birisi; dört yaşında Kur'an'ı hıfzedip, âlimlerle mübahase eden Süfyan İbn-i Uyeyne olan bir müçtehidin zekâsında bulunsa, Süfyan'ın içtihadı kazandığı zamana nisbeten, on defa daha fazla zamana muhtaçtır. Süfyan, on senede içtihadı tahsil etmiş ise, şu adam yüz seneye muhtaçtır ki tahsil edebilsin.” (bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz, s. 481)

Bugün elimizde bulunan ilmi keşiflerin değeri yine de imanın esaslarına hizmet etmesi nisbetinde bir değer kazanır. Bu da özellikle Risale-i Nur gibi bütün mesaisini bu konuya tahsis eden eserlerin varlığı sayesindedir. Şu ifadelerde bu hakikatin altı çizilmiştir:

“Madem hakikat böyledir; ben tahmin ediyorum ki: Eğer Şeyh Abdülkadir-i Geylanî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbanî (r.a) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarfedeceklerdi. Çünki saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse, şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. İmansız cennete gidemez, fakat tasavvufsuz cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır.”

“Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyrü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaika çıkılacak bir yol bulunsa; o yola karşı lâkayd kalmak, elbette kâr-ı akıl değil…” (Mektubat, Beşinci Mektup, s. 23)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun