"Dualite ve Hiç"lik konusu nasıl açıklanabilir?

Tarih: 18.01.2021 - 15:08 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Sosyal medyada "Dualite ve Hiç"lik diye dolaşan bir hikaye var, böyle bir şey olmuş mu?
- Burada geçen konuya nasıl cevap verilebilir?
Hikaye şöyle:
Dualite ve Hiç'lik    
Bir öğrenci ayağa kalkar ve profesöre şu soruyu sorar:
           – “Soğuk var mıdır sayın Profesör” ...?
            Profesör şaşırır:
            – “Nasıl bir soru bu böyle, tabii ki var” diye cevaplar … “Sen hiç soğukta üşümedin mi” ...?
           Bunun üzerine çocuk şöyle söyler;
           “Hayır profesör, aslında soğuk yoktur, fizik yasalarına göre; gerçek hayatta biz, ‘sıcaklığın yokluğu’na ‘soğuk’ adını veririz ... Aslında soğuk diye bir şey yoktur. O, sadece sıcaklığın yokluğunda; duyumsadıklarımızı tarif etmek için, ürettiğimiz bir kelimedir” der ve devam eder ...
            – “Karanlık var mıdır profesör” ...?
            Profesör cevap verir;
            – “Tabii ki vardır, sen hiç karanlıkta kalmadın mı” ...?
            Çocuk bir kez daha atılır;
            – “Korkarım gene yanılıyorsunuz Sayın Profesör; çünkü esasında karanlık diye bir şey de yoktur, Gerçek yaşamda karanlık; ‘ışığın yokluğu’na verilen addır ...
            Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama, karanlığı çalışamayız ...
            Gerçekte biz; Newton’un prizmasını kullanarak, beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz ...
            Fakat karanlığı ölçemeyiz ...
            Bir basit ışık; karanlık bir mekânı aydınlatarak, karanlığı kırmış olur, yani karanlığı geçersiz kılar ...
            Çünkü gerçekte, karanlık yoktur, ışıksızlık vardır ...
            Mesela siz; uzayın ne kadar karanlık olduğundan, nasıl emin olursunuz ...?
            Işığın miktarını ölçerek ...!
            Bu doğrudur değil mi ...?
            Öyleyse karanlık denilen şey; insanlar tarafından, ışığın olmadığını anlatmak amacıyla, kullanılan kelimedir” ...
            Profesör afallamıştır ve çocuk son darbeyi vurur;
           – “O zaman; size son bir soru daha, sormak isterim, sayın Profesör; şeytan var mıdır ...?
            Profesör; bu kez pek emin olamamakla birlikte, yine de cevaplar ...
            – “Vardır, açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde görürüz ...
            O; dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır. Bunların tümü; şeytanın kendisinden başka bir şey değildir” ...
            Çocuk; “hayır anlamında” başını sallar profesöre;
            – “Şeytan yoktur efendim. Yani; kendi başına yoktur ...
            Şeytan basit olarak Tanrı’nın yokluğudur ...
            O aynen; karanlık ve soğukta olduğu gibi, insanın Tanrı’nın yokluğunu tarif etmek için, yarattığı bir kelimedir ...
            Kötülük ve Şeytan;
            İnsanın Tanrı’yı ve sevgisini, yüreğinde hissetmediği zaman, yaptıklarına verilen addır ...
            O aynen, sıcaklığın olmadığı yere adını verdiğimiz; ‘soğuk’ ya da ışığın olmadığı yere adını verdiğimiz; ‘karanlık’ gibidir ...
            Şeytan ve kötülük, Tanrı’nın içimizde olmadığı anda; yaptıklarımıza verdiğimiz addır” ...
            Profesör kürsüde afallamıştır; ...
            Fizik yasalarından hareket ederek, bu soruları soran ve cevapları vererek; profesörü allak bullak eden genç öğrencinin adı;
            Albert Einstein’dır ...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Einstein’e atfen anlatılan bu anekdot, ona ait eser ve literatürlerde geçmemektedir. Ona atfen uydurulmuş bir anlatıdan ibarettir.

Bu kısmı bir tarafa bırakacak olursak, işin aslı şu şekildedir:

İslam inancında kötülüğü temsil eden "şeytan"ın yaratma gücü bulunmamaktadır. Aynı şekilde iyiliği temsil eden meleklerin de yaratma gücü bulunmaz. Zira tüm diğer yaratılanlar gibi bunlar da mutlak bir varlığa sahip değildirler.

Şeytanın varlığı ise, iyilik yoksunu işlemlerin temsilciliğini yapmak olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla sorun onun görece varlığı değil temsilciliğini yaptığı ahlaki açıdan negatif olgusallıklardır. İnsanlar imtihan gereği özgür iradeleri ile yaratılış gayelerine aykırı hareket ettiklerinde onunla temasa geçmiş olurlar. 

Varlığın karşısında yokluk kavramımız vardır. Varlık mutlak olarak varken yokluk yalnızca görece olarak varlık kazanır. Bu nedenle yokluk ancak varlığın mutlak olmaması anlamında bir göreceliktir. Mutlak yokluk yoktur, zira varlık vardır.

Dolayısıyla yokluğun varlığı, ancak zaman ve mekanda görece bir olumsuzluk durumudur. Bu olumsuzluk durumu da mutlaka bir görece var olma olgusuna eşlik eder.

İşte şeytanlar ve sıfatları olan kötülük de mutlak varlık olma anlamında olmamakla birlikte, yalnızca görece var olmama durumundan kaynaklanan olgulara eşlik eden varlıklardır. Onların yaratma gücü olsaydı varlıkları mutlak olurdu. Oysaki onlar sadece insanların olumsuz durumları tercihlerine imkan sağlayan görece var oluş derecelerinden ibarettir.

Meleklerin varlığı da görece var olma durumuna eşlik eden olguların temsilciliğinden ibarettir. 

Hayrın ve şerrin, iyinin ve kötünün ya da görece var olma ile bunun doğal sonucu olan görece var olmama olgularının yaratıcısı ya da var edicisi Cenab-ı Halık Teala'dır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun