Doğumu engelleme, özürlüyü öldürme hakkı var mı?

Tarih: 08.07.2025 - 11:23 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Gazzeli kadınların, bir halkın ve Gazze cihadının ayakta kalmasına katkı olsun diye çocuk doğurdukları söyleniyor.
- Doğumu engellemek veya hamileliği sonlandırmak günah mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, kâfirler çocuklarımızı öldürecek diye çocuk doğurmamak şeklinde bir anlayış, akla da vicdana da dine de bilime de aykırıdır.

Unutmamak gerekir ki, her çocuk ister anne rahmindeyken ister doğduktan sonra ölsün veya öldürülsün, cennette ebediyen var olacak ve anne-babası başta olmak üzere nice Müslümanlara şefaat edecektir.

Burada önemli olan dünya yolculuğunun az sürmesi değil, gittiği yerin ebedi cennet olması dikkate alınmalıdır.

Bu kısa bilgiden sonra soruda geçenlere gelince:

Meşru yollarla hamile kalmayı engellemek günah değildir.

Bununla beraber, meşru bir engel yoksa, esas olan hamileliğe engel olmamak, neslin devamını sağlamak, Muhammed Ümmetine girecek kayıtlar yaptırmak, iki cihanda göz aydınlığı olsunlar niyetiyle çocukların olmasına vesile olmaktır.

Hamileliği sonlandırmak ise, haramdır, cenini özürlü diye öldürme de cinayettir; buna rıza gösteren anne ve baba evlat katilidir, bunu öldüren kim olursa olsun o da katildir, bir insan öldürülmüştür, sorumluları da canidir.

İnsana acımayan, insanları öldüren köpekleri koruyan zümre veya benzerleri bu cihadı kınıyor; 1. Böyle bir ortamda çocuk doğurmanın merhametsizlik, 2. Sakat doğması muhtemel çocuk yapmanın da çocuklara zulüm olduğunu ileri sürüyorlar.

Biz de diyoruz ki:

Yaşasın Gazzeli mücahid kadınlar, bereketli olsun doğumları!

Bu durum bize iki sakat düşünce ve uygulamayı hatırlattı.

Çocuk Doğurmayı Cinayet Saymak: Antinatalizm:

Bu dünyada mutsuzluk yaşayacağı endişesiyle çocuk sahibi olmayı ahlaki olarak yanlış, hatta bazı aşırı görüşlerde “cinayet” olarak nitelendiren bir düşünce akımı var.

Bu felsefenin sözde argümanları şöyle:

1. Acının Önlenmesi: En temel argümanlardan biri, varoluşun kaçınılmaz olarak acı ve ıztırabı beraberinde getirmesidir. Bir çocuğu dünyaya getirmek, onu potansiyel olarak büyük acılarla dolu bir yaşama maruz bırakmak demektir. Bu düşünceye göre, var olmamak, acı çekme olasılığını ortadan kaldırdığı için her zaman daha iyidir.

2. Onay Eksikliği: Doğan bir çocuk, var olmayı seçme şansına sahip değildir. Antinatalistlere göre, bir bireyin rızası olmadan onu acı çekme potansiyeli olan bir dünyaya getirmek etik dışıdır.

3. Gelecek Felaketleri: Bazı antinatalistlere göre, iklim değişikliği, kaynak tükenmesi, savaşlar ve salgın hastalıklar gibi küresel sorunlar gelecekteki nesiller için büyük zorluklar yaratacağı için bu koşullarda çocuk sahibi olmak sorumsuzluktur.

Şüphe yok ki, antinatalizm, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmeyen, marjinal bir felsefe olarak kalmaya mahkûmdur. İnsanlık tarihi boyunca üreme, hayatta kalma ve toplumun devamlılığı için temel bir saik, amil ve değer olarak görülmüştür.

Bu yılgınlık felsefesine karşı A. Camus’nun, "Sisifos Efsanesi" (Le Mythe de Sisyphe) isimli kitabı okunmaya değer.

Bu kitabında Camus, “Hayatın kendiliğinden bir amacı olmasa bile, insanın kendi anlamını oluşturma kapasitesini ve bu oluşturma sürecinin getirdiği özgürlük ile neşeyi vurguluyor. Absürtlüğe rağmen hayata tutunma ve ona meydan okuma çağrısı yapıyor.”

İslam’da ise absürtlük değil, hikmet anlayışı ve inancı vardır. “Varlık değil, öz öncedir.” Allah Teâlâ insanı yaratıp dünyada var etmeden önce özleri ile sözleşme yapmıştır. Yaratılışın hikmeti, insanlığı ve kulluğu gerçekleştirmek için var olan imtihanı yaşamaktır. “Her güçlüğün yanında iki kolaylık vardır.” buyuran Rabbimiz kullarına, “Güçlük karşısında yılgınlık göstermemelerini, mücadeleye devam etmelerini öğütler.”

İkinci konu “Sakat olmaları muhtemel çocuğu doğurmamak.”

Bu da faşist felsefe ve uygulamayı hatırlatıyor:

Şu ansiklopedik bilgiyi aktaralım:

“Nazi Almanyasında faşist ideoloji doğrultusunda, sakat doğan çocuklar ve engelli yetişkinler sistemli bir şekilde öldürüldü. Bu korkunç program, “Aktion T4” olarak bilinen ve “ötenazi” adı altında yürütülen bir cinayetler dizisiydi.

Program şöyle uygulandı:

1939’da başlatılan “Çocuk Ötenazi Programı” ile hastanelerde doğan engelli bebekler ve küçük çocuklar, ailelerinden gizlenerek veya yanıltılarak özel merkezlere gönderildi. Burada zehirli gaz, ölümcül enjeksiyonlar veya aç bırakma gibi yöntemlerle öldürüldüler.

Yetişkin Ötenazisi (Aktion T4): 1939 sonbaharında başlayan bu program, akıl hastanelerindeki, bakım evlerindeki ve engelli kurumlarındaki binlerce yetişkin engelliyi hedef aldı. Özel olarak inşa edilmiş gaz odaları kullanılarak veya enjeksiyonlarla öldürüldüler.”

Şimdi de İsrail, sağlam, sakat demeden öldürüyor; bir halkı topyekûn imha etmek istiyor.

Gazzeli mücahid kadınlar da bu katliama doğurarak direniyorlar; çünkü insanın sağlamı da özürlüsü de insandır.

Baştaki ifademizi tekrar edelim:

Yaşasın Gazzeli mücahid kadınlar, bereketli olsun doğumları!

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun