Cihadı sadece devletler mi yapabilir; bir kimse tek başına cihada karar veremez mi?

Tarih: 07.11.2014 - 02:14 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bunu kanıtlayan ayet veya hadis var mıdır?
- Devlet dışında cihat yapılamaz mı?
- İslam’da ya en anlaşılmayan ya da en anlaşılmak istenmeyen konu cihattır sanırım.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cihad-ı manevi, her ferdin kendi başına yapacağı bir iştir ve her insan üzerine farz-ı ayındır.

Ancak cihadın maddi boyutunun bir tezahürü olan marufu emir, münkeri nehiy etmek konusundaki bir hadis rivayetine bakılırsa, bunun yerine göre ferdin, yerine göre devletin yapmasının gerektiği görülür.

Meşhur hadisin Türkçe ifadesi şöyledir:

“Sizden kim bir münkeri / Allah’ın emri ve yasaklarına aykırı bir şeyi görürse, onu eliyle değiştir (ortadan kaldır)sın. Buna gücü yetmeyen kimse diliyle bunu yapsın. Buna da gücü yetmeyen kimse -hiç olmazsa- kalbiyle bunu yapsın / bu kötü işe buğzetsin; ki bu imanın en zayıf mertebesidir.” (Müslim, İman, 78)

- Bu hadise dayanarak bazı alimler: “Münkeri elle (güç kullanarak) defetmek devletin; dille nasihat ederek gerçeği hatırlatmak alimlerin; kalple buna buğzetmek halk kesiminin görevi” olduğunu söylemişlerdir.

- Hatta bazı alimlere göre, dil ile vaz-u nasihat etmek de padişahın, valinin iznine bağlıdır. Ancak İmam Gazali buna karşı çıkar ve onların da bu vaz-u nasihat edilmesi gereken insanlara dahil olduğunu, dolayısıyla onlardan izin almanın gerekmediğini belirtir. (bk. Gazali, İhya,2/315)

- İmam Nevevi’nin görüşlerine yer verdiği bazı alimler göre,

“Büyük bir günah işlendiği takdirde her ferdin buna müdahale etme hakkı vardır. Ancak ortada bir çatışma söz konusu ise bu takdirde bu müdahale, ancak sultanın (devletin) iznine bağlıdır. Yani bunu ancak devlet yapar." (bk. Nevevi, Şehu Sahihi Müslim, 2/25)

- Bundan anlaşılıyor ki, maddi cihat kapsamına giren silahlı cihad ancak devletin işidir. Fertler kendi başlarına bunu yapamazlar. Çünkü, silahlı çatışmalarda büyük zararlar vardır. Bu zararların göğüslenebilmesi, çeşitli savaş stratejileri ve taktiklerin ortaya konması, az zararla düşmanın hezimete uğratılması, ölü, yaralı müminlere gereken işlemlerin anında yapılabilmesi, ancak bir şura heyetine sahip, sorumluluğu olan devletin yapabileceği işler arasındadır.

- İslam fıkhında “cihadın ilan edilmesinin devlete ait olduğu” hükmü açıkça ifade edilmiştir.(bk. V. Zauhayli, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/417)

- Ayetlerden cihadın yapılması imamın / devletin iznine bağlı olduğunu anlamak mümkündür:

“Onlara güven veya korkuya dâir bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki o haberi peygambere veya kendilerinden olan yetki sahiplerine götürselerdi, içlerinden işin içyüzünü araştırıp hüküm çıkaranlar onun ne olduğunu bilirlerdi. Eğer Allah’ın üzerinize olan lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç şeytana uyardınız.” (Nisa, 4/83)

mealindeki ayette, tehlikeli büyük işlerin devlete havale edilmesinin önemine işaret edilmiştir. Cihad, risk taşıyan en büyük işlerin başında gelir.

“Ey peygamber! Müminleri savaşa teşvik et! Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa bunlar, iki yüz kişiyi yenerler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfirlerden bin kişiyi yenerler. Çünkü onlar, (gerçeği) anlamayan bir topluluktur.” (Enfal, 8/65)

mealindeki ayetin ilk cümlesi, savaşın devlet / devlet reisi tarafından organize edileceğine delalet etmektedir.

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, 'Allah yolunda savaşa çıkın.' denildiği zaman yere çakılıp kaldınız. Âhireti bırakıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Oysa dünya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır.” (Tevbe, 9/38)

mealindeki ayette yer alan “ ‘Allah yolunda savaşa çıkın’ denildiği zaman” mealindeki ifadesinden, savaşın devlet tarafından verilen emre göre yapılacağına delalet etmektedir.

“Eğer Allah, seni onlardan bir gurubun yanına döndürüp de onlar (bu kez savaşa) çıkmak için izin isterlerse, de ki: Benimle beraber asla sefere çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Çünkü siz ilk defa (savaşa gitmeyip) oturmaya razı oldunuz. Şimdi de(cihada katılmayıp) geri kalan(kadın ve çocuk)larla beraber oturun.” (Tevbe, 9/83)

mealindeki ayette “savaşa çıkmak için izin isterlerse” ifadesi savaşın devletin iznine bağlı olduğuna işaret etmektedir.

Hadislerden de bu gerçeği görmek mümkündür:

"Bana itaat eden Allah'a itaat etmiştir. Bana isyan eden Al­lah'a isyan etmiştir. Emîre isyan eden bana isyan etmiştir. Devlet başkanı (millet için) bir kalkandır. Onun ardında, onun emrinde harb yapılır. Onunla (düşmandan) korunulur. Eğer o millete Allah'a tak­va ile emrederse ve adaletle hareket ederse, bu emri ve adaleti sebe­biyle onun için sevâb vardır. Eğer takva ve adaletten başkasıyle emir ve hükümederse, bundan meydana gelen günâh onun üzerine döner (me'mûr üzerine değildir)." (Buhari, Cihad, 109; Müslim, İmare, 43)

“Savaşa çıkmanız emredildiğinde mutlaka çıkın.” (Buhari Cihad, 1, 27, 194;  Mülim, İmare, 85) hadisini açıklayan İmam Nevevi, “Sultan (devlet reisi) sizi savaşa çıkmaya davet ettiği zaman mutlaka çıkın.” şeklinde açıklamıştır.(bk. Nevevi, Şerhu Müslim, 9/128)

Abdullah b.Ömer, "Uhud savaşına katılmak istediğinde on dört yaşında olduğundan Resulullah tarafından kendisine izin verilmediğini, fakat bir yıl sonra on beş yaşında olduğu için Hendek savaşına katılmasına izin verildiğini" bildirmiştir.(Müslim, İmare, 91)

Hülasa: Bütün bir toplumu ilgilendiren savaş gibi çok önemli bir konuda, devletin dışında fertlerin kendi başlarına hareket etmeleri her yönden bir anarşiye sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemel olduğundan, bu işin fertlere bırakılması akıl, tecrübe ve hikmet bakımından da düşünülemez.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun