Cennette, eşimi başkası ile paylaşmak zorunda mıyım? Bu durum adaletsizlik olmuş olmaz mı?

Tarih: 18.02.2012 - 10:39 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Cennette kadınlardan kıskançlık duygusu alınabiliyorsa eğer, erkeklerden de çok eşlilik hissi alınabilirdi... Bunun sebebi nedir?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu gibi yorumlar tamamen bilgi eksiliğinden kaynaklanan yanlış düşünce ürünleridir.

Cennet hayatını, dünya hayatıyla anlayamayız. Anne karnındaki bir bebeğin, dünyayı anlaması nasıl mümkün değilse, dünya karnında olan bizlerin de bir gün doğacağımız alem olan ahireti ve içindeki alemleri anlamamız mümkün değildir. Bu açıdan dünyadaki şartlarımıza ve özelliklerimize bakarak karar vermek uygun olmaz.

Cennette, kötülüğe yol açan, sinir bozucu, huzur kaçırıcı, lüzumsuz hassasiyet çerçevesinde cereyan eden bir kıskançlık olmayabilir. Çünkü, orada böyle bir kıskançlığa sebebiyet verecek bir ortam yoktur. Dünyadaki kıskançlığın altında yatan en önemli sebep, sevgilisinin başkasına meyil etme ihtimali yatmaktadır. Halbuki cennette böyle bir ihtimale yol açacak bir ortam yoktur. Çünkü, herkesin duyguları meşru dairedeki sevginin atmosferinde cereyan eder. Bu dünyada bir taşı yemek gibi bir isteğimiz nasıl yoksa, cennette de helalimiz olmayan birine, nefsani ve şehevi bir istek de asla olmayacaktır.

Ayrıca, cennet hayatında bir anda binler yerde aynen bulunma durumu olacağı için bir kadın veya erkek isterse, cennetteki eşinden bir an bile ayrılmayacaktır. Böyle bir durumda, eşini başkasıyla paylaşma diye bir durum da söz konusu olmayacaktır.

Bununla beraber, Allah, rahmetiyle öyle güzel örnekler yaratmış ki, bu dünyada bile kıskançlığın olmadığını görmekteyiz. Örneğin her insanın iki gözü vardır. Ancak hiç bir insan bir gözünü diğer gözünden kıskanmaz. Diğer organlarımızı da buna kıyas ederek diyebilirz ki, Allah, cennet hayatını ebedi saadet yurdunun şartlarına göre; bizi de cennetin özelliklerine göre tanzim ve tertip edecektir.

Diğer taraftan, Allah’a iman eden kimse, onun adaletine, hikmetine de iman etmek zorundadır. Aksi takdirde, Allah’ı -haşa- kendi keyfine göre konuşturmak isteyen, kendi heva ve hevesine göre iş yaptırmak isteyen, haddini aşmış hezeyancı bir mecnun konumuna düşmüş olur.

- Allah evrenin, içindeki bütün varlıkların ve bütün mülkün sahibidir. Mülk sahibi ise, mülkünde dilediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Bir karınca “Neden Allah beni fil olarak yaratmadı?” deme hakkına sahip olmadığı gibi, bir erkek de "Neden Allah beni bir kadın olarak yaratmadı?"; bir kadın da “Neden Allah beni bir erkek gibi yaratmadı?” deme hakkına sahip değildir. Bir erkek “Neden ben de çocuk doğuracak bir donanıma sahip olmadım?” diyerek şikayet etme hakkına sahip olmadığı gibi, bir kadın da “Neden ben de bir erkek gibi olmadım?” deme hakkına sahip değildir. Bir kadın, fizikî güç bakımından erkeklerden geri kaldığı gibi, erkek de şefkat ve merhamet gibi duygusal güç bakımından kadınlardan geridir.

- Şunu unutmamak gerekir ki, bu dünyada Allah bir yandan kadınlara kıskançlık duygusu vermiş, diğer yandan -belli şartların tahakkuku zamanında- erkeklerin birden çok kadınlarla evlenmelerine de izin vermiştir. Oysa, cennette insanları üzecek hiçbir şey olmayacağına göre, kadınların bu kıskançlık duyguları da olmayacaktır.

- Şunu da unutmayalım ki, Allah’ın hükümlerine karşı itiraz edenler onun rahmetinden mahrum kalır. Şeytanın bu gibi tuzaklarına düşmemek için Allah’a sığınmak ve ona teslim olmak ve İbrahim Hakkı Hazretleri gibi; “Mevla  görelim neyler neylerse güzel eyler.” demek gerekir. Allah korusun; bir insan, hoşuna gitmediği için, Allah’ın bütün hükümlerini  inkâr etse bile, Allah yine kendi kararından vazgeçmez. Bu dünyada bir jandarma, bir polis karşısında uysal bir koyuna dönen insanların Allah’a karşı pervasızca edepsizlik etmesi kadar vicdansızlık olamaz. Dünyada Allah’ı hakkıyla tanımayanlar, onu sadece hayal mertebesinde tasavvur edenler, yarın huzuruna vardıkları zamanki perişan halleri Kur’an’da çok açık bir üslupla açıklanmıştır. Bu konuda bazı ayetlerin meallerini vermekte fayda görüyoruz:

“Bir görseydin o suçluları: Rab’lerinin huzurunda, mahcupluktan başları önlerine eğilmiş şöyle derken: 'Gördük, işittik ya Rabbenâ! Ne olur bizi bir daha dünyaya gönder! Artık öyle güzel, makbul işler yaparız ki! Çünkü gerçeği kesin olarak biliyoruz artık!'(Secde, 32/12)

“Ama hesap defteri sol tarafından verilen kimse: 'Eyvah der, keşke verilmez olaydı bu defterim! Keşke hesabımı bilmez olaydım! N’olurdu, ölüm her şeyi bitirmiş olaydı! Servetim, malım bana fayda etmedi! Bütün gücüm, iktidarım yok oldu gitti!'

"Allah cehennem bekçilerine emir verir: 'Tutun bağlayın onu, kelepçeleyin! Sonra da cehenneme fırlatın. Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğundaki zincire vurun! Çünkü o, büyükler büyüğü Allah’a inanmazdı. Çünkü o, fakiri doyurmayı teşvik etmezdi. Bugün artık burada O’nun bir dostu olmaz.'(Hakka, 69/25-35).

Önümüzde bu gibi sıkıntılı günler dururken, imanla kabre girmiş, Nekir-Münkler meleklerinin suallerine güzel cevap vermiş, mahşerdeki mahkemede beraat etmiş, defteri sağından verilmiş, iyilikleri kötülüklerden ağır basmış, köprüyü geçmiş ve cennetin ırmaklarında yüzmeye başlamış gibi bir rahatlık içinde bir şımarıklık göstermek gerçekten -Allah’a ve ahiret gününe iman eden- bir mümine yakışmaz.

“Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzab, 33/36)

mealindeki ayetin manası açıktır.

Ya Rab! Bizi bize bırakma, bizi kendi nefsimize bırakma, bizi insî ve cinni şeytanlara bırakma, bizi himayene al! Bizi hıfz-u emanına al! Bizi sana karşı saygılı olan, her şeyiyle sana teslim olmuş Müslümanların zümresine ilhak eyle! Âmin!..

İlave bilgi için tıklayınız:

Cennette neden kıskanma duygusu yok? Dünya’da eşini kıskanmayan “Domuz musun?” diye sert çıkılır? Neden orada sevme-sevilme-ait olma-aşık olma gibi hisler yok?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun