Zekanın Hayırsızı
Nur Külliyatında cerbezenin, ‘kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi’
olduğu ifade edilerek şu tarif getirilir: ‘hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde
gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik’ olmak. (İşarat-ül İ’caz,
23).
Bir misâl: Avrupa hayranı birisi, orada gördüğü bütün güzellikleri övgülerle
sıralar, sonra başlar bizdeki noksanlıkları tek tek anlatmaya. Ve ortaya öyle
bir tablo çıkar ki, sanki bütün güzellikler orada, bütün çirkinlikler de bizde
toplanmış. İşte bu, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle ‘Avrupa’nın mehasinini
mesavimizle muvazene etmek’tir ve bir cerbezedir. Kaldı ki, Avrupa’nın güzelliği
diye takdim edilen şeyler, ne oradaki insanların faziletlerinden, ne de Hıristiyan
dininden kaynaklanmaktadır. Bunların tamamı, menfaat esasına bina edilen ve
hassasiyetle uygulanan disiplinli bir sistemin meyveleridir.
Bu konuda bir hatıramı nakletmek isterim.
Avrupa’da bir dostumdan şunları dinlemiştim:
“Bizde belediyeler zemin katta oturanların kira ücretlerini düşük tutarlar.
Buna karşılık, kar yağdığında evin önünün temizlenme görevini de zemin katında
oturan kiracıya yüklerler. Bu görevin yapılıp yapılmadığını sıkça kontrol etmelerine
gerek yoktur. Öyle bir ceza sistemi getirilmiştir ki, kiracı kar yağar yağmaz
hemen dışarı fırlar ve evinin önünü temizler. Çünkü, oradan geçen bir adamın
kayma sonucu ayağı kırılsa, onun bütün tedavi masraflarını o kiracı ödeyecektir.
Bu ise çok büyük bir yük tutar.”
Şimdi, kanun korkusuyla kapısının önünü derhal temizleyen sefih bir Batılıyı,
bu konuda ihmalkâr davranan faziletli bir Müslümandan daha üstün göstermeye
çalışmak tam bir cerbezedir.
Nur Külliyatında konunun bir başka yönü şöyle nazara verilir:
“Cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar,
bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder.” (Münazarat, 35)
Üstadın bu ifadeleri, bazılarının hacılara sıkça çatmasını hatırlattı bana.
Burada da bir cezbeze sözkonusudur. İnsan kuldur, hata yapabilir. Ama bu hatayı
yapan hacı ise, hata her nedense, doğrudan, hacılar hanesine yazılır. Bütün
hacıların işledikleri hatalar aynı hanede toplanır ve sonunda büyük bir hata
kümesi çıkar ortaya. İşte, denilir, bütün bu hataları işleyenler hep hacılardır.
Bu ulvî müesseseye böylece hücum edilir.
Bu gibi sözleri dinleyen şahıs düşünemez ki, bu hatalar farklı şahıslarda görülmüştür
ve bunları alt alta koyup toplamanın mantıkî bir yönü yoktur.
Bu mantığa göre, bütün insanların işledikleri cinayetlerin, yaptıkları hataların,
ettikleri zulümlerin tamamını toplayıp ‘insanlığı’ itham etmek gerekmez mi?
Nur Külliyatından son bir cümle:
“Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sünbüllendirerek hasenata galib etmektir.”(a.g.e,
34)
Cerbezeci insan, bir mü’minden bir tek kötülük görmüşse, bunu sünbüllendirir,
çoğaltır, büyütür ve onun bütün iyiliklerini bu tek kötülükle örtmek ister.
Bu da bir cerbezedir ve büyük bir zulümdür.
BENZER SORULAR
- Unutmak ve hatırlamamak arasındaki fark nedir?
- Hayat Ve Ölüm
- Vanga Pandeva'nın kehanetleri ne kadar doğrudur?
- Diğer inanç şekillerinin resmedildiği oyunlar günah mı?
- Bazı eserlerde geçen “Avrupa’nın kâfir zalimleri, Asya’nın münafıkları..." ifadesinde kastedilen kimlerdir?
- İnsan, kendi duygularını nasıl istikamete çeker? Dinimizi yaşamada istikrarı nasıl sağlayabiliriz?
- EL-MUHSÎ
- İslam Toplumu ve Medeniyet: Temizliği Bizden Öğrendiler
- "Allah katında hak din İslam'dır." ayeti hutbelerde neden okunmuyor?
- Ateist ve Deistlere Güvenmemenin 100 Nedeni!