Eğlenen İnsanların Yaklaşan Hesapları
Hesapları yaklaştı; ama insanlar hâlâ gaflette, aldırmıyorlar.
Enbiyâ Sûresi, 21:1
BİR ŞOK verircesine, hayatımızın gerçekleriyle bizi yüz yüze getiren Kur’ân ifadelerinden birini de bu âyette buluyoruz.
Âyet topyekûn bir hesaptan söz ediyor. Ve bu hesabın pek yakın olduğunu ve yaklaşmaya devam ettiğini bildiriyor.
Fakat insanlığın haline, kendi halimize bakıyoruz:
Umursayan yok.
Herkes gaflette, vurdumduymazlık içinde. Nereden gelip nereye gittiğini kimse düşünmüyor. Yarın ne olacağını bilen yok, ama bunu düşünen de yok.
Eğer önümüze bu dünya hayatı içinde elde edilebilecek büyük bir hedef konsaydı, biz bunu ciddîye alırdık. Meselâ dünyanın güzel bir köşesinde birkaç dönümlük arazisiyle birlikte bir saray vaad edilse ve bunun için yıllar boyu çalışmamız istense, bu fiyatı ödemekte cimrilik göstermezdik. (Şu sıralarda ABD’de, “Kırk Yıl Sonra Nasıl Milyoner Olabilirsiniz?” başlıklı bir kitap satış rekorları kırıyor!) Oysa, öyle bir mülk, insanın eline, ömrünün büyük kısmını, üstelik en güzel çağlarını harcadıktan sonra geçer ve insan orada göz açıp kapayıncaya kadar geçen birkaç yıl yaşadıktan sonra, kazandığı şeyi ardında bırakıp gider.
Bizim ciddîye almadığımız şey ise, Âlemlerin Rabbi tarafından vaad edilen ve hiçbir zaman elden çıkmayacak olan, dünya büyüklüğünde, belki ondan çok daha büyük bir Cennet mülküdür. Dünyadaki hiçbir hükümdar öyle bir mülke sahip olmamış; sahip olduğu daha küçük dünya parçası üzerinde de fazla kalamamıştır. Öyle bir mülkü kazanmak ne büyük bahtiyarlık, fırsat ayağımıza gelmişken kaçırmak ne büyük felâket olur!
Böyle bir ödül, eğer kazanılacaksa burada kazanılacak, kaybedilecekse yine bu dünyada iken kaybedilecektir. Çünkü bu kazanç veya kaybı belirleyecek olan, bu dünya hayatının hesabıdır. Ve hiç kimsenin bu hesaplaşmadan kurtulması mümkün değildir.
Ne gariptir ki, insanlar, yegâne sermayeleri olan ömürlerini, bu hesaplaşmaya hazırlanmak yerine, onu unutturacak şeyler icad etmek için harcıyorlar.
Her sene, bir yılı daha geride bıraktıklarında, sanki ömürlerinden bir yıl eksilmemiş de ilâve edilmiş gibi, vur patlasın çal oynasın eğleniyorlar.
Bir ömrün hesabına hazırlanmayanlar, bir gaflet gecesinin hazırlığına haftalar öncesinden başlıyorlar.
Halkı Allah yolundan saptırmak için servetler ortaya dökülüyor, yarışlar açılıyor. Kim daha çok saptırırsa, rating savaşlarının galibi ilân ediliyor.
Kitleler ise, kendilerini saptıranları sadece alkışlamakla kalmıyorlar; ömür dakikalarını harcayarak elde ettikleri kazançlarıyla onları besliyorlar. Kaçınılmaz bir hesaplaşma için harcanması gereken ömrün mahsulâtı, hesabı kaybettirenlerin hesabına yatırılıyor—daha çok çalışsınlar, daha çok saptırsınlar diye!
Kur’ân’ın uyarıları ise, her devirden çok, bizim zamanımızı tasvir eder gibi:
“Hesapları yaklaştı; ama insanlar hâlâ gaflette, aldırmıyorlar.”
Neyi kutluyor insanlar?
Ömürlerinin tükenişini mi? Hesaplarının biraz daha yaklaşmış olmasını mı?
Aslında, zaman içindeki dönüm noktaları, bizi ciddî bir muhasebeye sevk etmesi gereken kilometre taşlarıdır. Bir günün kapanışı, bir yılın sona erişi, doğum günleri, mübarek gün ve geceler, yıldönümleri, bu bakımdan insanın eline çok iyi değerlendirilebilecek fırsatlar sunarlar.
Hesaba çekilmeden önce kendi hayatlarını sorgulayabilenler, bu dönüm noktalarını kaçırmak istemezler. Onlar, böyle muhasebe zamanlarında, ömürlerinin artılarını ve eksilerini önlerine koyarak gerçekçi bir değerlendirme yapabilen, sonra bu değerlendirmenin ışığında kararlar alıp ellerinden geldiğince bu kararları uygulamaya çalışan kimselerdir. Onlar, kendilerine ömürlerinin geçmekte olduğunu hatırlatan kilometre taşlarının değerini de, kendi hayatlarının değerini de gerçekten bilen insanlardır.
Gerçi bu ara muhasebelerin hiçbiri, onları birden bire mükemmel hale getirmez.
Ama her adımda, her dönüm noktasında, onlar biraz daha kusurlarını azaltmış, biraz daha iyilik kazanmış olarak ölüme yaklaşırlar.
Zaten insandan beklenen de tümüyle kusurlardan arınmak değil, iyiye doğru sürekli bir gelişim içinde bulunmaktır.
Ama bunun için, insanın önce bu dünyada ne aradığını bilmesi gerekir.
Ömürlerinin tükenişini güle oynaya kutlayanların en büyük eksiği işte budur.
BENZER SORULAR
- "Dünya ve âhiret iki kuma gibidir, birini ne kadar hoşnut edersen, diğerini o kadar kızdırırsın." sözü hadis mi?
- Her insanın ölüm anı bellidir. Edilen bedduaların, özellikle de anne babanın ahını almanın insan ömrüne nasıl bir etkisi olabilir?
- "Ecel birdir, değişmez." hakikatını nasıl anlamalıyız?
- Sadaka ile ömrün uzaması ecelin değişmesi anlamına mı gelir?
- Zamanın göreceliği nedir? Zaman hakkında detaylı bilgi verir misiniz?
- Gök yerin üzerine düşer mi?
- Kâmil insanlar, veliler, peygamberler sıkıntı çekmezler mi?
- Mucize Haktır- 6. Bölüm: Efendimize (asm) ait Kur’an’da zikredilen mucizeler 3. Ayet-i Kerime
- En Hayırlı Gençler
- Sahabeler sohbetleri bitip dağılırken Asr suresini okuyup öyle dağılırlarmış; bunun hikmeti nedir? Asr suresinin kısa tefsiri nasıldır?