"Bir saat tefekkür, bir yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır." diye bir hadis-i şerif var mıdır?

Tarih: 21.09.2006 - 22:33 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Kadir Gecesi tefekkür eden kimse, binlerce yıl nafile ibadet yapmış gibi mi olur?
- "Bir saat düşünce, bir sene (nafile) ibadetten hayırlıdır." şeklinde bir hadis var mıdır? Eğer varsa, Kadir Gecesi de seksen yıldan hayırlı olduğuna göre, Kadir Gecesi'nde namaz kılıp, Kur'an okuyup, ilim öğrenip bir de bunun üstüne bir veya iki saat düşünürsek, seksen yıl düşünmüş gibi sevap mı alırız?
- Yani Kadir Gecesi'nde bir saat düşünme ile sekiz yüz yıl nafile ibadet yapmış gibi sevap mı kazanılır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.” (Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; Aclûnî, I/310)

mealinde bir hadis vardır. Bu hadisi şöyle anlamak mümkündür:

- Zihni, bir saat Allah’ın azametiyle meşgul etmek, onun isim ve sıfatlarının kâinattaki yansımalarına çevirmek, Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde çizilmiş hukukullah ve hukuku’l-ibad (Allah ve kul hakkı) konusundaki taksiratını düşünmek, bir yıl nafile ibadet yapmaktan daha hayırlıdır.

- Bu külli kaide, her zaman herkes için aynı sonuç doğuracağı anlamına gelmez. Anlaşılması gereken husus; bir sene nafile ibadetlerden daha sevaplı olan bir saat tefekkürün var olduğu ve bu kapının herkes için açık olduğudur. Kişilerin ilmi, takvası, aklı, marifeti ve tefekkür kapasitesinin bunda büyük rolü vardır.

- Suyutî bu hadisi zayıf olarak değerlendirmiştir. Ancak amellerin fazileti konusunda zayıf hadislerle de amel edileceğine âlimler hem fikirdir.

- Bediüzzaman Said Nursi, özetle: “Risale-i Nurlarda, böyle bir tefekkür zemini vardır.” demek suretiyle, bu tefekkür çeşidinin daha çok iman esasları çerçevesinde olduğuna işaret etmiştir. Özellikle Allah’a ve ahirete iman konusu büyük önem arz etmektedir.

- Allah'tan fazlasıyla sevap ummanın zararı yoktur. Tefekkürün bazı şartları vardır. Bu şartların yerine gelmesi gerekir. Ayrıca tefekkürde bir an vardır ki o an yakalandığında yapılan tefekkürün sevabı bir sene, on sene veya daha fazla bir sürelik nafile ibadete mukabil gelebilir. Kadir Gecesi'ni yakalayıp, Kadir Gecesi'ndeki tefekkürde de bu anı yakalayan insan Allah'tan çok büyük sevaplar umabilir.

Tefekkürün müminin hayatında çok önemli bir yeri vardır. Ancak bunun için tefekkürün ne demek olduğunu bilmek gerekir. Tefekkür, evvela bir ön bilgiye dayanır. Âmîce ve câhilâne tefekkürler, kuru birer tahayyüldür ve zamanla bıkkınlık verir, daha sonra da insan onu anlamsız görmeye başlar. Bu sebeple insanın evvela tefekkür edecek mevzuu bilmesi, yani önceden belli bir malumatının olması gerekir.

Ayların ve yıldızların dönüşünü, onların insanla münasebetini, insanı teşkil eden zerrelerin deveran ve cereyanını bilmek, tefekkür adına bir adımdır. Ama Ay’ın ve Güneş’in harekatına bakıp kâinatın baş döndürücü güzellikleri karşısında şairane ilhamlarla coşmak tefekkür değildir. Bu şekilde düşünen, hayallere dalan malûl, yalnız ve garip bir sürü natüralist şair vardır. Onlar, mütefekkir değil, içlerini ve kalblerini kaybetmiş, gönüllerini Mefisto’ya kaptırmış hayalperestlerdir. Bunlar da bazen düşünüp kâinatın güzelliklerinden bahsedebilirler. Dünyevi güzellikler onların ifadelerinde öyle destanlaştırılır ki, onların bu beyanları karşısında insan, cennetin güzelliklerini duyuyor, dinliyor gibi olur. Bazen suların şakır şakır akması, yağmurun şapır şapır yağması, ağaçların hemhemesi, kuşların demdemesi hakkında öyle destan tuttururlar ki, insan kendisini cennetlerin ortasında zanneder. Ancak bütün bunlar tefekkür olmadığı gibi kalbî ve rûhî hayat adına da hiçbir şey vaat etmezler. Bunlar, bir adım bile ileriye gidememiş ve tenteneli perdenin verâsına geçememişlerdir. İşte bu tefekkürün hiçbir faydası yoktur. Ne kadar derin hülyalara dalınırsa dalınsın böyle bir tefekkürün insana bir şey kazandırmadığı bir vâkıadır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi tefekkür etmek için evvela icmâlî bir malumatın olması şarttır. İnsanlık, hal-i hazırda ulaştığı ilim seviyesi itibarıyla, bu ilk bilgi sayesinde yeni terkipler, yeni tahliller yapacak, onlar üzerinde derinleşecek ve daha değişik hükümlere varacaktır. Vardığı bu hükümleri de ileride varacağı daha başka hükümler için mukaddime yaparak, bundan yeni yeni neticeler çıkaracak, çıkarıp tefekküründe derinleşecek, tek buudlu tefekkürünü çok buudlu yapacak ve muzaaf tefekküre ulaşacaktır. Bütün bunlarsa malumat sahibi olmaya vâbestedir. Malumatsız insanın tefekkür etmesine imkan yoktur. Bunun için bol bol kitap okuma çok önemlidir. Daha sonra tefekkür yolunun ve usûlünün öğrenilmesi ve son olarak da şeriat-ı fıtriyenin ve âyât-ı tekviniyenin mütalaa edilmesi gerekir ki, sabit ve sağlam düşünebilme imkanı doğsun.

İnsan, bir saat sağlam tefekkür ederse, o insanda erkân-ı imaniye (iman esasları) inkişaf eder. Daha sonra o insan, Allah’ı sever ve kalbinde derin bir muhabbet-i ilâhî belirir, derken zevk-i ruhanîye ulaşır ve ötelere doğru kanatlanır gibi olur. İşte böyle bir tefekkürle bazen insan, gider bin sene ibadet yapan ancak bu türlü bir tefekkürden mahrum kimselerin varabildiği ufka varır. Böyle bir anlayış ve şuur içinde, Rabbi’ne teveccüh etmeyen biri, bin sene bir yerde dursa da düşünüp derinleşemediğinden kat’ettiği mesafe bir saat tefekkürle kazanılan mesafeye müsavi gelmeyecektir. Ancak bu, onun bin sene yaptığı ibadetin boşa gittiği şeklinde de kesinlikle anlaşılmamalıdır. Zira Allah karşısında ne bir rükû, ne bir secde, ne bir kavame, ne de bir celse boşa gider.

“Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur. Zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.” (Zilzal, 99/7-8)

ayet-i kerimesinin ifadesiyle, herkes kazancına göre bir kısım şeylere mazhar olur. İbadetlerini yerine getiren bir insan, vazife-i ubudiyetini eda etmiş olur; ne var ki, o tefekkürden hâsıl olan derinliği elde edemez. İşte bu manadaki tefekkür, bir sene ibadete mukabil gelebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun