Bir hadiste kan aldırmanın abdesti bozacağı diğerinde ise bozmayacağı belirtilir. Bu farklılık hadis kitaplarında uydurma hadis olduğunu göstermez mi?

Tarih: 13.03.2015 - 09:41 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kan vermenin orucu bozup bozmaması ile ilgili olarak birbirine zıt iki rivayet vardır. Bunlardan birine göre Hz. Peygamber (s.a.s.), 

“Hacamat yapanın ve yaptıranın (vücuttan tedavi maksadıyla kan alanın ve aynı amaçla vücudundan kan aldıranın) orucu bozulur.” (Ebu Davud, Savm, 28)

buyurmuştur. Öte yandan Rasulüllah (s.a.s.)’ın oruçlu iken hacamat yaptırdığı rivayet edilmiştir (Buhari, Savm, 32; Ebu Davud, Savm, 29).

Bu iki hadisi birlikte değerlendiren bilginlerin çoğu, birinci hadisi “Hacamat yapanın kanı özel alet ile emerken ağzına kaçırabileceği, hacamat yaptıran ise kan verdiği için zayıf düşerek hasta olabileceği için oruçları bozulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.” şeklinde yorumlamış ve ikinci hadisi esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağı sonucuna varmışladır. Buna göre, Ramazanda oruçlu iken kan verenin orucu bozulmaz. (İbn Kudame, el-Muğni, III, 36)

Hadisi nakleden ravi hadisi nedeni ile açıklamadığı zaman bir diğer hadise zıt gibi görünmektedir, ancak konu ile ilgili bütün rivayetler bir araya getirildiğinde kapalı olan kısımlar açığa çıkmakta ve zıtlıklar kalkmaktadır. Bu bakımdan zıt rivayetler görüldüğü zaman hemen reddetmemek, farklı rivayetler varsa onlarla değerlendirme yoluna gitmek gerekir. Ahmed b. Hanbel, bir konuda rivâyet edilen bir hadisin tek versiyonu ile o konuda bir hüküm belirtmenin mümkün olamayacağını, konuyu anlamak için -varsa- diğer versiyonlarını da dikkate almak gerektiğini belirtir.(el-Hatîb, el-Câmi‘, II, 212.)

İbn Huzeyme, gerçekte sahih senedle Rasûlullah’tan gelmiş çelişkili iki hadis bilmediğini, kimin elinde böyle hadisler varsa getirmelerini ve onları telif edeceğini belirtir (Suyûtî, Tedrîbu’r-râvî fî şerhi Takrîbi’n-Nevevî, th. Abdulvahhâb Abdullatîf, Beyrut 1409/1988, II, 196)

Hatîb Bağdadî de Rasûlullah’tan sudûr etmiş olduğu kesinlikle bilinen hadisler arasında tearuz anlamında bir çelişkinin bulunamayacağını söylemektedir. Çünkü tearuz, hadislerden birinin emrettiğini ötekinin nehyetmesi demektir, bu ise, teklifi hükümsüz kılacağı gibi hadislerden birinin doğru, ötekinin yalan olmasını gerektirir. Halbuki Hz. Peygamber çelişki ve tutarsızlıktan korunmuştur. (Hatîb, Kifâye, s. 473)

Hadisler arasındaki farklılıklara, tebliğin muhatabı olan insanın fıtratı ve eğitimi açısından bakmak da gerekmektedir. Doğuştan sahip olunan beşerî vasıflar nazarî itibara alınmadan hiçbir farklılığı anlamak mümkün olmadığı gibi, hadisler arasındaki farklılıklara da gerçekçi bir yaklaşım sağlanamayacağı açıktır. Bütün bunlar bir hadis metninin farklı versiyonları göz önünde bulundurarak ve mana bütünlüğünü gözeterek anlamaya çalışmanın en isabetli yol olduğunu gösterir.(Cemal Ağırman, Rivayet Farklılıkları ve Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet Farklılıklarının Rolü, Kurav Yayınları, Bursa 2005, s. 117-139).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun