Allah nedir?

Tarih: 10.01.2015 - 14:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Her dönemde insanların ve insanlığın ilerlemesi akıl yoluyla olmuştur. İlerleme kaydedenler refaha kavuşuyor, diğerleri sömürüye maruz kalıyor. Buradan yola çıkılırsa kapitallerin sömürge (özellikle iş gücü) edinebilmek için insanların öncelikle ilerlemesinin önüne geçmeliydiler. Mesela; Dünyanın düz olduğunu iddia ediyorlardı, buna karşı çıkmak ne demek?
- Amerika’nın keşfi demek, milyonlarca para akımı ve itibar demek, aynı şekilde dünyadan farklı hiçbir şeyin olmadığını iddia etmek, ona inanan insanların teleskop gibi icatlara el sürmemesini getirdi. Bu sırada diğerleri teleskop ve birçok gelişme üzerine çalışıp ilerleyecek, diğerlerine hizmet amacıyla onları sömürmeye devam edecekti. Bunun için insanların beyinlerine bir kelepçe (daha önce belirttiğim gibi bir baraj gerekti).
- Senden başka hırçın bir varlığı sana boyun eğmediğini varsayalım, onu en keskin şekilde nasıl susturabiliriz? Ona onu yarattığımızı söyleyerek olabilir mi?
- Fakat bir sorun var, insan kendi gibi birinin onu yarattığına inanması çok zor olurdu. Öyleyse gökyüzünde biri olsun o yaratmış olsun. Bunun üzerine milyonlarca plan kuruldu, e tabi işin ucunda tüm dünyaya hakim olmak var, insanlar bile yetiştirildi peygamber deniliyor onlara.. Bir kitap da olsun, biz nasıl bir halkı daha iyi kontrol altına alabiliriz?
- Uysal bir halkı mı yoksa hırçın bir halkı mı? O halde yaratıcı insanlarda uysal olmalarını istesin, insanın doğasında yok mudur zaten bunları özellikle kullandılar, milyonlarca yıl sürse bile insanların içlerinde yok olmayacak hisler vardır, milyonlarca yıl sonra bile hala hükmedilebilir olmaması bundan...
- Dikkat edilirse Kuran-ı Kerim'de de sürekli insanları korkutma ve uysal ve iyi yürekli davranma karşılığında vaatler vardır.
- Bir yaratıcı neden sık sık tekrar etsin ki bunları? Bir kere söylemesi kafi değil midir?
- Bir düşünün ve fikirlerinizi benimle paylaşın istedim.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Söz konusu iddialar öncelikle kendi içindeki çelişkilerle maluldür. Bu çelişkileri sıralayacak olursak;

1. İnsanlığın ilerlemesinin akıl aracılığı ile olduğu söylendikten sonra, kapital sahiplerinin iş gücünü koruma ve geliştirme çabasında olduğunu belirtiliyor.

- Peki bu durumda kapital sahiplerinin akıllarını kullanması, bu kurguya göre ilerleme olmuyor mu?

2. Verilen örnekte dünyanın düz oluşuna karşı çıkışın Amerika’nın keşfini engellemek ve iş gücü kaçışını durdurmak amaçlı olduğu belirtiliyor.

Oysa Hindistan ve Amerika keşiflerini gerçekleştiren Kolomb’un bu görevi, Papalık ve Katolik İspanya emri ile yaptığı, yine Vasco da Gama’nın da Papalık ve Portekiz adına çalıştığı bilinmektedir. Yani durum, söylenenin tersine dinî kurumların ve dinî kurumlara bağlı aristokrasinin yönlendirilmesi ile yapılmıştır.

3. Dinî çevrelerin dünyadan farklı hiçbir şey olmadığını iddia ettiği, bu nedenle de teleskopun kullanılmasına karşı çıkıldığı iddiaları da bilimsel olmayan sığ iddialardan ibarettir. Örneğin, Robert Grosseteste ve Roger Bacon, Descartes, Blais Pascal gibi modern bilimin pek çok önemli öncüsü, gayet dindar ve hatta mutaassıp Hristiyan sayılabilecek kişiliklerdir.

Bu kişilerin özellikle fizik, matematik, astronomi ve mekanik, alanlarındaki söz konusu bilimsel katkılarını Harezmi, Fergani, İbn el Heysem, Sühreverdi gibi yine başka bir dine mensup olmakla beraber, yine dindar ve Allah’a inanan bilim adamları aracılığı ile geliştirdikleri bilinmektedir.

Bu kişiler içinde Kopernik ve Galileo’nun güneş merkezli göksel sistemleri, Ptolemeios’un yer merkezli kuramına karşın yüzyıllardır süre giden tartışmalar sonucunda geliştirilmiş bir modeldir.

Bu modele Katolik kilisesi itiraz etmiş ve kendi kurumsal öğretisi bağlamında sakıncalı bulmuştur. Ancak bu durumun Allah inancı ile bir bağlantısı yoktur. Aksine güneş merkezli sistem tek Allah inancını güçlendirerek Hristiyan teslis anlayışına zarar vermektedir. Çünkü tanrının oğlunun bulunduğu yer küre merkezli konumdan çıkmaktadır. Dolayısıyla tanrının oğlu anlayışı zayıflamaktadır.

Ancak bu ve benzeri kuramların İslam dünyasında sorunla karşılaşmamış olduğunu da ifade etmeliyiz. Örneğin XIII. Yüzyılın ünlü astronomları Tusi ve Bitruci’nin yer merkezli Ptolemeios sistemini eleştirdikleri ve alternatif yollar aradıkları bilinmektedir. Yine bu bağlamda bilimlerin büyük öncüsü olan Grek filozofu ve bilgini Aristoteles’in fiziğini ilk hareket ettirici olarak Tanrı'ya dayandırdığı bilinmektedir.

4. Allah’a olan inanç teleskopun kullanılmasını yadsımaz, aksine teşvik eder. Bilinen bir gerçektir ki, Descates-Galile-Kepler-Boyle-Newton, ALLAH'ın düzenlemesinin, rasyonel-matematiksel-yasalı bir evren oluşturacağına imanla bilim yaptılar.

5. Tanrı düşüncesinin bir tasarım olduğunu varsaymak, bu tasarımı gerçekleştiren beyin ve zihnin de bir tasarım olduğunu ortaya koyar. Yani beyni ve beynin aktivitesini yaratan yaratıcıyı zihnin algılaması kadar doğal bir şey olmayacaktır.

Nitekim gerek Descartes gerekse de Kant bu durumu modern felsefenin temel argümanları yapmışlardır. Descartes Allah’ın varlığını ontolojik bir zorunluluk olarak ele almış, Kant da zihnin temel postulatlarından saymıştır.

6. Peygamberlik tarihsel bir vakadır. İnsanlık tarihi boyunca defaatle gerçekleşmiş ve tarihsel akışın değişimine en büyük katkıyı sağlamıştır.

Örneğin Hz. Musa insan zihninin soyutlama yeteneğini borçlu olduğu “o ki var olan” (yehvah) inancını ve tefekkürünü yerleştirerek bilimsel düşüncenin de önünü açtığı gibi, Hz. İsa Roma’nın despot sistemine karşın tek bir insan olarak Allah’ın gücünü ve adaletini ortaya koymuş, Hz. Muhammed (asm) de tevhid inancı ile insanların yaratılmışlık eşitliğine dayalı medeniyetin önünü açmıştır.

Bu peygamberler, akla ve insanın yaratılış doğasına uygun bir öğreti sahibi oldukları için, halen de önderliklerini sürdürmektedirler.

7. Kutsal kitapların ve özellikle de Kur'an-ı Kerim’in asırların üzerinde gerçekleşen hâkimiyeti ise, onun tüm zamanların ve oluşların üzerinde olan Allah’ın kelamı olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla gerçeğe dayandığı ve gerçek de zamanlar üstü bir ebediliğe sahip olduğu için hâlâa günceldir.

8. Bu tür kurgusal ateizm denemeleri, dillendirdikleri iddialar ile kendileri malüldürler.

Buna göre, sermaye sahiplerinin üretim ve iş gücünü arttırmak amacı ile Allah inancı ve ahlaki değerlerden rahatsız oldukları ve bu nedenle ateistik düşünceleri yaydıkları da ön görülebilir.

Zira yalnızca dünya hayatına odaklanmış bir zihnin üretim ve tüketim de düşünce ve inançları, değerleri olan bir zihinden daha makbul tutulduğu bilinmektedir.

Kapitalizm karşıtı sosyalist akımlar da ekonomik rekabet ve ideolojik üstünlük ispatı için aynı şekilde ateistik propogandaya başvurmuşlardır.

Oysa hak ve adalet anlayışını değerler üstü bir gerçeklik olan Allah inancına dayandırmak yerine, sermaye ve emek arasındaki diyalektik mücadeleye bağlamak insanlığa büyük savaşlardan, felaket ve yıkımlardan başka bir şey getirmemiştir.

Var oluşunu edilgen bir biçimde algılayan insanlığın etkin bir biçimde “Tanrı yoktur” iddiasında bulunması ironik bir durumdur. Bu durum da kendi kendini var ettiği iddiasında bulunan modern bir psikozu ortaya koymaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun