Al-i İmran 93. ayeti açıklar mısınız?

Tarih: 11.08.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (yani Yâkub’un) kendi nefsine haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: İşte meydan! İddianızda samimi iseniz Tevrat’ı getirip okuyun!" (Al-i İmran, 3/93)

Yakubun neslinden meydana gelen İsrailoğullarına, Musa (as)'a Tevrat gel­meden önce, Yakub (as)'ın bizzat kendisine haram kıldığı yiyecekler dışında bütün yiyecekler helal idi. De ki: "Ey Yahudi topluluğu, eğer iddianızda doğru iseniz Tevratı getirip okuyun ki yalancı olduğunuz ortaya çıksın."

Müfessirler, bu âyet-i kerimede "İsrail" diye isimlendirilen Hz. Yaku­b (as)'ın, Tevrat gelmeden önce kendisine haram kıldığı şeyin, Tevrat tarafından da haram kılınıp kıhnmadiğı hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

Süddi'ye göre Hz. Yaku­b (as)'ın, Tevrat inmeden önce kendisine haram kıldığı şeyi, Tevrat inince de İsraioğullanna haram kılmıştır.

Dehhak'a göre ise Hz. Yaku­b (as)'ın, Tevrat inmeden önce kendisine haram kıldığı şeyi Tevrat gelince İsraioğullarına haram kılmıştır.

Fakat, İsrailoğullan, ataları Hz. Yakub (as)'a tabi olarak onun haram kıldığını kendilerine haram kılmışlar sonra da bunun, Allah tarafından kendilerine haram kılındığını iddia etmişlerdir. Âyet-i kerime, onların bu iddialarını yalanlamaktadır.

Abdullah b. Abbasa göre ise, Hz. Yaku­b (as)'ın kendisine haram kıldığı şey, tevrat gelince Allah Teala tarafından İsrailoğullanna haram kılınmamış ancak Hz. Yakup (as), kendisine haram kıldığı şeyi, kendi soyundan gelenler için de haram kılmıştır. Bu sebeple Yahudiler, ataları Yaku­b (as)'ın emrine uyarak onun haram kıl­dığı şeyleri yemez olmuşlardır.

Taberi bu son görüşü tercih etmiş, bu görüşün, Abdullah b. Abbasın ya­nında, Katade tarafından da nakledildiğini söylemiştir.

Buna göre, Tevrat inince Hz. Yakup (as), kendisine haram kıldığı herhangi bir şeyi İsrailoğullarına helal veya haram kılmamış. Ancak Hz. Yakup (as) bazı şeyleri kendisine haram kaldığı gibi evlatlarına da haram kılmıştır. Soyundan gelen evlatları, babalarının bu yasağı­na uymuşlardır.

Müfessirler Hz. Yaku­b (as)'ın Tevrat gelmeden önce kendisine haram kıldığı şeyin ne olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a. Abdullah b. Abbas, Ebu Miclez, Katade ve Mücahit'ten nakledilen bir görüşe göre Hz. Yaku­b (as)'ın kendisine haram kıldığı şey, etlerin içinde bulunan damarlardır. Şöyle ki, Hz. Yakup (as) siyatik hastalığına yakalandığında, eğer Allah kendisini bu hastalıktan iyileştirecek olursa hiçbir damar yemeyeceğine dair Allah'a yemin ederek adakta bulunmuş ve böylece damar yemeyi kendisine haram kılmıştır.

b. Abdullah b. Kesir, Ata b. Ebi Rebah, Hasan-ı Basri ve Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşe göre Hz. Yaku­b (as)'ın, Tevrat inmeden önce kendisine haram kıldığı şeyler, deve etleri ve sütleridir. O, yaklandığı siyatik hastalığın­dan şifa bulduğu takdirde kendisi için en sevimli olan deve eti ve sütünü kendi­sine haram kılacağına dair adakta bulunmuş ve bunları kendisine haram kılmış­tır.

c. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre Hz. Yakup (as), hem damar yemeyi hem de deve etlerini yemeyi kendisine haram kılmıştır. Taberi de bu görüşü tercih etmiş ve buna dair şu hadis-i şerifleri zikret­miştir.

"Abdullah b. Abbas diyor ki: Yahudilerden bir topluluk Resulullah (asm)'a geldiler ve ona: "Ey Ebul Kasım, sana soracağımız bir kısım özel sorularımızı cevaplandır. Bunların cevabını Peygamber olmayan bilemez." dediler. Sorularından biri de şu idi. "Tevrat in­meden önce Yakub'un, kendisine haram kıldığı yiyecek nedir?"

Resulullah (asm) şu cevabı verdi:

"Musa'ya Tevratı indiren Allah hakkı için söyleyin, Yakup (a.s.) ağır bir şekilde hastalınıp ve hastalığı uzun süre devam edince, Allah'ın kendisini bu hastalıktan kurtarması halinde, kendisi için en sevimli içeceği ve en se­vimli yiyeceği haram kılacağına dair Allah'a adakta bulunmamış mıydı? Onun en sevdiği yemek deve eti, en sevdiği içecek de deve sütü değil miydi? "

Bunun üzerine Yahudiler, "Allah için doğru söyledin." dediler.(1)

Fakat soru ve ce­vapları devam etti. Resulullah (asm)'a Allah'tan gelen meleğin Cebrail (as) olduğunu öğre­nince; "Cebrail savaşma, çatışma emirlerini ve Allah'ın azap emirlerini getiren bir melektir. Bu, bizim düşmanımızdır. Eğer "Allah'tan bana gelen melek rah­meti indiren, yağmuru yağdıran ve bitkileri bitiren Mikâildir." deseydin sana uyardık." dediler ve yine iman etmediler.(2)

Bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi hakkında şunlar zikredilmektedir:

a. Yahudiler "Dinler, birbirlerinin getirdiği hükümleri neshetmez." iddiası ile Hz. Muhammed (s.a.v.)'in getirdiği İslam dinini kabul etmiyorlardı. Çünkü İslam dini, Yahudiliğe ve Hristiyanlığa ait bir takım hükümleri neshediyordu. Bu âyet-i Celile onlara cevap vererek, kendilerinde de nesih hadisesinin bulunduğunu beyan etmektedir. Çünkü daha önce bütün İsrailoğullarına helal olan yemeklerin bir kısmını, Hz. Yaku­b (as)'ın, kendisine haram kıldığını ve ondan sonra gelenlerin de ona uyduklannı beyan etmektedir.

b. Yahudiler, İlahi dinlerin hükümlerinin birbirine uygun olması gerek­tiği iddiasıyla da İslarni kabul etmiyorlardı. Bunlar, Hz. Muhammed (s.a.v.) e "Sen, İbrahim'in dininde olduğunu iddia ediyorsun. Nasıl oluyor da İbrahim'in yemediği deve etini yiyor ve içmediği deve sütünü içiyorsun?" diyorlardı. Bu âyet-i kerime nazil oldu ve onlara deve eti ve sütünün, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a ve Yakub'a helal olduğunu, fakat Yaku­b (as)'ın belli bir sebepten dolayı bu eti kendi­sine haram kıldığını, böylece bu âdetin, torunlarında da devam ettiğini beyan et­ti ve Yahudilere "Aksini iddia ediyorsanız Tevratı getirip okuyun." dedi.

c. "Yahudilerin, zulmetmetleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alı­koymaları, yasakladıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle, daha önce kendilerine helal kılınan temiz şelyeleri onlara haram kıldık."(3) âyeti ve benzerleri nazil olunca, Yahudiler bunlara kızmışlar ve kendilerine haram kılınan şeylerin, eskiden beri haram olan şeyler olduğunu ve ilk defa kendilerine haram kılınmadığını iddia etmişlerdir. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş ve iddialarında yalancı olduklarını ortaya koymuş ve kendi kitapları olan Tevrat'a başvurularak gerçeğin ortaya çıkarılacağını be­yan etmiştir.(4)

Kaynaklar:

1. Ahmed b. Hanbel, Müsned, l, 273, 278.
2. a.g.e., s. 274
3. Nisa, 4/160, 161.
4. Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 2/315-318.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun