Ahir zamanda görülecek olan ahlas, serra ve duheyma fitneleri nelerdir?

Tarih: 21.06.2013 - 01:36 | Güncelleme:

Soru Detayı

Ahir Zamanda Deccal Öncesinde Görülecek Önemli Fitneler: Abdullah bin Ömer -radiyallahu anh- der ki:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanında idik. Fitnelerden söz etti, birçok fitneler anlattı. Hatta bir 'Ahlâs' fitnesine temas etti. Dinleyenlerden biri: 'Yâ Resulellah! Bu Ahlâs fitnesi nedir?' diye sordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

'Ahlâs fitnesi; şiddetli düşmanlık yüzünden insanların birbirinden kaçması ve bir şey bırakmamak üzere mallarının yağma edilmesidir.' buyurdu ve devam etti:

'Sonra "Serrâ fitnesi" vardır ki, bunun dumanı Ehl-i beyt'imden olan bir adamın ayakları altından tütecektir. Bu adam kendini benden sanacaktır, halbuki benden değildir. Çünkü benim velilerim ancak takvâ sahibi olan kimselerdir. Sonra insanlar eğri, kaburga kemiği üzerine oturmuş gibi bir adama beyat etmek üzere anlaşacaklardır. (Yani devam etmeyen bir sulh yapacaklardır).' 

'Bundan sonra "Duheymâ fitnesi" vardır. Bu ümmetten kendisine şamar indirmediği bir tek kimse bırakmayacaktır. "Hemen bitti, sona erdi!" denildiği vakit yine devam edecektir. Bu fitne zamanında kişi sabah mümin akşam kâfir olacaktır. O kadar ki insanlar iki kısma ayrılacaktır; kendisinde nifak olmayan iman grubu ile kendisinde iman olmayan nifak grubu. Bu fitne meydana geldiği vakit, o gün yahut ertesi gün Deccal'i bekleyin.'" (Ebu Dâvud - Hâkim)

- Bu hadiste yer alan Ahlas Fitnesi günümüzde zaten yaşanmaktadır. Serra Fitnesi ve Duheyma Fitnesi'ni açıklayarak, bu fitnelerde geçen şahıslar hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Ahlas fitnesinin zikredildiği hadisin rivayetini belli bir olaya veya şahıslara kesin olarak bağlamak ilmen mümkün görülmemektedir. Çünkü hadisin ifadeleri geneldir ve sadece fitnelerin belli bir kısım özelliklerine işaret edilmiştir.

Bu sebeple, günümüzdeki bir çok olaya uygulanabileceği gibi, tarih boyunca İslam âleminde meydana gelen bir çok hadiseye de tatbik edilebilir.

Hadiste zikredilen, Ahlas, Serra, Duheyma fitnelerinin peş peşe gelmeleri söz konusu olmayabilir. Hadiste, bu fitneler arasında kullanılan ve “sonra” manasına gelen “SÜMME” edatının varlığı, bu fitne safhalarının farklı zaman diliminde meydana gelebileceği ihtimalini de ortaya çıkartmaktadır. Bu sebeple, söz konusu fitnelerin peş peşe gelme ihtimalleri yanında, yüzlerce yıl ara ile gelme ihtimalleri de vardır.

Hadiste yer alan deccal kelimesine bakarak bu hadiseleri tespit etmeye çalışırsak, bu takdirde, İslam âleminde en çok deccal fitnesine mazhar olan zamanlardan biri Abbasi devletinin yıkılması, diğeri ise, Osmanlı devletinin yıkılması olarak düşünülebilir.

Uzun bir süre Cengiz ile başlayan ve Hülagü ile son noktaya ulaşan Tatar fitnesinin süreci bir nevi Ahlas fitnesi olarak düşünülebilir. Hicri 570’lerden başlayıp 656’ya kadar süren bu fitne esnasında müslümanlar her türlü maddi-manevi talanlara ve kaçışlara maruz kalmışlardır. Diğer taraftan Abbasi yöneticilerinin israfa varan SERRA hayatları hadiste yer alan diğer bir fitne unsuru görünümündedir.

Osmanlı devrini dikkate aldığımızda ise, denilebilir ki, Haçlı seferleri ile başlayan uzun bir süreçte meydana gelen fitneler bir nevi Ahlas fitnesidir. Aslında “AHLAS” kelimesi HİLS’in çoğuludur. Devenin semerinin altında yer alan bir çeşit astar denilen siyah bir bezdir. Siyah rengiyle, karanlığı, sabit kalmasıyla da devamlılığı simgeler.

Buna göre, karanlık geceler gibi olan ve de uzun süreçlerde yer alan AHLAS fitnesi (hilslerin fitnesi / Ahlas fitneleri şeklinde) birden çok olma ihtimali de vardır.

Başta haçlı seferleri olmalı üzere, batı emperyalistlerinin İslam aleminde sürdürdükleri sömürüleri ve özellikle Osmanlı devletinin yıkılmasına sebep olan fitneleri bu kabilden kabul edilebilir.

- Serra fitnesi de Hz. Peygamberden sonra başlayan ve tarih boyunca değişik zamanlarda oldukça yeşeren bir fitnedir. Ebu Yala ve Bezzar’ın Sad b. Ebi Vakkas’dan naklettiklerin göre, Peygamberimiz:

“Ben sıkıntıdan, darlıktan daha fazla sizin için korktuğum şey bolluktur. Nitekim siz darlıkla, sıkıntılarla sınandınız ve sabrettiniz. Ancak dünya yeşildir, tatlıdır(ona zor dayanırsınız)” buyurdu. (bk. Heysemi, Macmau’z-Zevaid, 10/245)

Bu bolluk dönemi, İslam alemi içinde epey devam etti. Bu durumun, Osmanlı’nın son dönemlerine kadar sürdüğü söylenebilir. Bu ihtimali nazara aldığımızda, hadisin “bunun dumanı Ehl-i beyt'imden olan bir adamın ayakları altından tütecektir” mealindeki ifadesi, Şerif Hüseyin ihtimaline de kapı aralar.

Ancak bazı Arap araştırmacılarına göre, bu şahıs geçen yıllarda Mehdilik davası eden ve kahtani olduğunu söyleyen ve meşhur Mescid-i haram kavgasına sebep olan kişidir.

- “Sonra insanlar eğri, kaburga kemiği üzerine oturmuş gibi bir adama beyat etmek üzere anlaşacaklardır” şeklindeki hadisin ifadesine uygun bir örnek, Osmanlı’nın son Sultanı Vahdeddin olabilir. Çünkü, onun hilafetinde Müslümanlar birleşti, İslam alemi, Birinci Dünya savaşı sırasında bu bağlılık vesilesiyle maddi-manevi yardımlarda bulundu. Ancak, işgal altında olan bir saltanat “eğri kaburga kemiği üzerinde oturmuş gibiydi”.

Ve nihayet İslam aleminde liderlik ve hilafet makamı yok olduktan sonra her tarafa, en şiddetli zulümlere ve en şiddetli baskılara dayalı militarist hükümetler kuruldu. Ve Duheyma fitnesi başladı.

Bu fitne, karanlık geceler gibi kalpleri karartan materyalist felsefe akımları, kominizim ve vahşi kapitalizm ejderhalarının alevlendirdiği fitneler olarak düşünülebilir.

Maalesef bu durum öyle bir hale geldi ki, sabah mümin, akşam kâfir veya tersi durumlar oldu. Artık, iman-küfür mücadelesi başlamıştır.

İşte Avrupa decccalleri ile birlikte, yerli deccaller de işin içine girmeye başladı ve bu süreç  hala devam ediyor.

Artık bir süre sonra, belki bütün İslam alemi sathında insanlar saf imanlı ve salt nifaklı şeklinde iki obaya ayrılacaktır. Vahşi kapitalizmin, ateist materyalizmin, zalim kominizmin -az-çok- tokat vurmadığı kimse yok gibidir.

Bazı Arap siteleri, bu fitneleri sahabe devrinde, bir kısmı da özellikle bu asırdaki Arap toplumlarında meydana gelen hadislerle açıklamışlardır.

Şüphesiz her şeyin hakikatini bilen Allah’tır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun