Yapay nöron nedir? Yapay zeka ve sinir sisteminin yapıldığı doğru mudur?

Tarih: 19.01.2012 - 07:55 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Burada dikkate alınması gereken bir husus var. O da herkes her teknik konuyu bilmez. Hele o konunun dışında olanlar için bu hiç mümkün değildir. Hatta araştırıcılar bile, kendi sahalarının dışındaki çalışmaları ince ayrıntılarına kadar bilmezler. Bilmek de istemezler. Çünkü her sahanın kendine özel çalışma şekilleri ve prensipleri vardır. Bir araştırıcının, bütün teknik konuları bilmesine ömrü kifayet etmez.

Buradaki mesele de çok teknik bir husustur. Bu, gen teknolojisi veya genetik mühendisliğinin konusudur. Tamamen teknik bir meseledir. Dünyada bu konuda çok fazla araştırma yapılmaktadır.

Bütün bilimsel çalışmalar en ince ayrıntılarına kadar bilinemeyeceğine göre, konunun dışında olan inananlar, önlerine sürülen her teknik çalışmada, bir yaratıcının varlığını test etme gibi bir yanlışın içerisine girmemesi gerekir.

Özellikle günümüzde, yapılan her çalışmayı, şahıslara verip, bir yaratıcıyı devreden çıkarma gayreti, ısrarlı ve sistemli olarak yapılıyor. Bunlara karşı inancın en iyi müdafaa yolu, imanın tahkiki yapılmasıdır. Yani, atomdan galaksilere kadar her varlıkta Allah’ın sonsuz ilmini, kudretini ve iradesini görebilmektir. Hiçbir şey, O’nun ilim ve kudreti haricinde değildir.

Burada bahsi geçen konunun bir nebze anlaşılabilmesi için, bir takım temel bilgilere ihtiyaç vardır. Allah, her canlının genetik yapısını, âdeta özel şifrelerle kromozomlara kaydetmiştir. Kromozomların temeli de DNA molekülleridir. Bu DNA’lar da; adenin, guanın, sitosin ve timin adı verilen temel moleküllerden meydana gelmiştir. Bu temel moleküller; karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomlarının bir araya gelerek teşkil ettiği iskelet sistemlerine sahiptirler.

Bakteri veya virüsler gibi, tek hücreli organizmalarda DNA’ların yapısını okumak ve DNA’nın hangi bölgelerinin, ne gibi karakterleri şifrelediğini, deneme yanılma yolu araştırmalarla tespit mümkündür. Özellikle virüslerin DNA’ları küçüktür. DNA’ları kesen ve kesilen yerlere yeni DNA parçaları ekleyen enzimler vardır. Virüs DNA’larına, insülin meydana gelmesini sağlayan DNA parçası eklenerek elde edilen sentetik DNA yine virüse konur. Bu virüs bir bakteriye enjekte edilir. Bakterinin, bütün faaliyeti, içerisine giren virüs DNA’sının emrinde olup insülin sentezlenmesi yönünde cereyan eder. Bu teknik en az 30-40 senedir kullanılıyor.

Aksonlar, sinir hücreleri olup, 1 milimetre ile 1 santimetre arasında büyüklüğe sahiptirler. Bu küçük yapılar yan yana gelerek, elektrik akımıyla veya kimyevî salgılarla organlardan alınan duyuları beyine, beyinden alınan emirleri de organlara iletirler.

Anlaşılan odur ki, araştırıcılar, sinir hücresi olan aksonun şifrelendiği DNA parçasını bir virüsün DNA’sına ekleyip, bunu da bir bakteri vücuduna enjekte ederek orada akson sentezlenmesini sağlamışlar. Metot, yukarıda insülün elde edilmesinde uygulanan metodun benzeridir.

Elde edilen aksonlar, ince elektrik kablolarına benzetilebilir. Muhtemelen birkaç milimetre boyundaki bu parçaların elektrik akımını iletebileceği belirtiliyor.

Bu gen teknolojisiyle yapılanlar, bitkilerdeki aşılamaya benzetilebilir. Elmanın üzerine armut aşıladığınızı kabul edin. Buradan da armut elde ettiniz. Bu durumda, armudu kendinizin yarattığınızı iddia etmeniz ne kadar abes ve çirkin düşer. Çünkü burada insanın yaptığı, bir parçayı bir yerden alıp, belirli kaidelere uyarak bir başka yere nakletmektir. Hepsi bu kadar.

Bu nakletme işi de yine Allah’ın insana ilim ve hayat vermesiyle mümkündür. Allah aklınızı alıverse, evin yolunu bulamazsınız.

İnsana düşen, şu kâinat kitabını en ince noktalarına kadar araştırmak, oradaki sırları ortaya çıkarmak, onlardan mümkün mertebe istifade etmeye gayret etmektir. Bunu yaparken de bütün varlıkların ve o varlıkların hayatlarında tabi oldukları prensip ve kanunların koyucusu ve yaratıcısının Allah olduğunu unutmamaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun