Utanıyorum, bunu nasıl aşarım?

Tarih: 16.05.2024 - 16:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Dua ederken utanıyorum, cümlelerimi seçemiyorum beceremiyorum, bunu nasıl aşabilirim ve bunun sebebi nedir?
- Ben her dua etmek istediğimde cümlelerimi seçemiyorum Allaha dua ederken utanıyorum yanlış dua etmekten de korkuyorum.  Sadece ağlayıp Allah’ım günahlarımı afet senin rızanı kazanacağım iş yaptır verdiğin nimetlere şükür diyerek bitiriyorum.
- İçimden çok şeyler söylemek geçiyor, ama dilim tutuluyor, sözler boğazıma diziliyor.  Sesli şekilde bunu yapamıyorum, içimden dua ediyorum sadece. 
- Dualarımın kabul olmamasından korkuyorum, Allah dua etmemi istemiyor gibi vesveseler aklıma geliyor bunu nasıl aşabilirim ve bu neyin göstergesidir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yüce Yaratıcımız insanın iki dünya hayatını kazanması ve sağlıklı bir ruh haline sahip olması için kaygı ve ümit duygularını birlikte vermiştir. Çünkü kaygı olmasa insanlar hiçbir şeyi ciddiye almayacak, korkamayacak, gayret ve çaba sarf etmeyecek ve de önlem almayacaktı. Ümit olmasa aynı şekilde nasıl olsa “olmayacak, gerçekleşmeyecek, yapılmayacak, kabul edilmeyecek vb.” diyerek yine çaba gösterilmeyecekti.

Bununla beraber dengeli bir düzeyde yaşanması gereken kaygı ve ümit duyguları yüksek düzeylere çıktığında çeşitli problemlere neden olarak kişilik bütünlüğünü bozabilmektedir. Aynı zamanda pek çok sağlık problemlerini ortaya çıkartmaktadır, kişinin bireysel ve sosyal yaşantısını da sarsmaktadır. 

Sözlerinizden anladığımız kadarıyla yüksek bir imana ve ibadet şuuruna sahip olmanız yanında bir parça da vesvese, yanı yüksek bir kaygı sorununuz mevcuttur. Muhtemelen sadece ibadetlerinizde ve dualarınızda değil, günlük hayatınızda da zaman zaman bu kaygı bozukluğunu yaşıyorsunuz. Bundan dolayı size tavsiyemiz öncelikle alanında uzman bir ruh sağlığı uzmanı ile bu konuyu görüşmeniz ve uygun bir tedavi almanızdır.

Burada size tavsiyelerimiz şu olacaktır:

Allah tarafından verilen duygulara bir sınır çizilmediği için insanoğlu zaman zaman kaygı, korku, ümit gibi duygularla imtihan edilmektedir. İnsanın bu hassas tarafını bilen şeytan da kişinin gaflet zamanını gözeterek imtihanını ağırlaştırmaktadır. Bunun bir imtihan olduğunun, şeytanın bundan yararlandığının bilincinde olarak gereksiz korku ve kaygılara fazla önem vermemek, üzerinde durmamak gerekir. Bunun yanında sık sık euzubesmele çekip şeytanın işi olduğunu hatırlamakta da fayda vardır.

Bundan dolayı huzurlu bir hayat için bize düşen, Yüce Yaratıcımız olan Cenab-ı Hak ile olan irtibatımızda havf ve reca yani korku ve ümit dengesini korumamızdır. Çünkü Allah’ın azabından ve gazabından korkmak çok güzel bir erdemdir, ancak Allah’ın rahmetine, merhametine, sevgisine, affedici olmasına, kerim olmasına olan inanç da bir o kadar önemlidir. Hatta Peygamberimizin (asm) bu konudaki bir hadisi de şöyledir:

“Allah mahlukatı yarattıktan sonra 'Rahmetim gazabımı geçmiştir.' yazdı ki, bu yazı Arş'ın üzerinde, Allah'ın kendi katında bulunmaktadır.” (Buhari, Bed'u'l-Halk 1; Müslim, Tevbe, 14-16)

Zaten Kuran ve bir sure hariç bütün sureler Allah’ın rahmet sıfatını bildiren Rahman ve Rahim isimleriyle başlamakta.

Allah’ın rahmeti üzerine okumalar yaparak, mesela başta Kuran-ı Kerim ve hadisler olmak üzere Risale-i Nur Külliyatından konuyu araştırıp sık sık tezekkür edin ve kalbinize, beyninize onun rahmetini iyice yerleştirin.

Kısaca beyninizi bütün bütün dolduran korkunun yerine en az onun kadar da ilahi ümit ve müjdeleri doldurun.

Bunu yaptığınız takdirde dualarınızı da diğer ibadetlerinizi de daha sakin ve sağlıklı bir ruh hâli içinde ifa edeceğinizden eminiz.

Duaları seçmekte bu aşamada sıkıntı yaşıyor, utanıyorsanız; Kuran’da geçen ve ayrıca Peygamber Efendimizin (asm) okumamızı tavsiye ettiği duaları ezberleyip onları okuyun. O zaman hem dua seçme sıkıntısı yaşamayacak hem "ne istesem" kaygısı ortadan kalkacak hem de "yanlış dua” etme korkusu yaşamayacak ve aynı zamanda aslında en makbul duaları da yapmış olacaksınız. İleride daha sakin bir ruh hâline sahip olunca istediğiniz duaları da ekleyebileceksiniz.

Eğer dua ederken ağlamanız Allah’ın huzurunda olmaktan veya günahlarınızdan dolayı ise ne mutlu size. Bu durum, utanılacak bir hâl değil, tam tersine imanın tesirini gösteren güzel bir hâldir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” (Meryem, 19/58)

“Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar; bu, onların gönüllerindeki huşuyu artırır.” (İsra, 17/109)

Hz. Âdem babamız cennetten çıkarılıp yeryüzüne indirilince, işlediği hataya o kadar çok ağlamıştı ki bütün melekler ona acımışlardı. Sonunda bu kadar çok ağlaması affedilmesini sağlamıştı. (bk. Ahmed b. Hanbel, Zühd, s. 61)

Hz. Peygamber (asm) Efendimiz,

“Benim bildiğimi siz bilseydiniz az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Küsûf, 2) buyurmuş ve;

- Kimsenin bulunmadığı bir yerde Allah’ı zikredip ağlayan müminin ahirette Allah’ın özel lütfuna nail olacağını (Buhârî, Rkaik, 24),
- Allah korkusundan ağlayan kişinin cehennemden azat edileceğini (Nesai, Cihad, 8),
- Allah’ın, kalbi hüzünlü ve gözü yaşlı olanlara azap etmeyeceğini (Buhârî, Cenaiz, 45) haber vermiştir.

Bunun yanında sözünü ettiğiniz duanız da Allah’tan istenebilecek en güzel dualardandır. Bu şekilde ihlasla dua etmeye devam edin inşallah.

Sesli veya sessiz dua etme konusunda kaygı duymanıza gerek yok. Çünkü duanın kabul şartları içinde sesli veya içinden dua etmek gibi bir şey yoktur. İstediğiniz gibi dua edebilirsiniz. Önemli olan, kulun dua ederken aczini ve zaafını anlayıp her şeyin sahibi olan ve her şeye gücü yeten bir Allah’tan yardım istemesidir ki maşallah sizde de bu ruh hâli ve şuuru var olduğu anlaşılıyor.

Unutmayalım, dua bir ibadettir, ibadet ise sırf Allah için yapılır. Duanın esası ve gayesi budur. Bediüzzaman duanın anlamını şu veciz sözlerle dile getirir:

"Dua bir ibadettir, abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilan eder. Zahirî maksatlar ise, o duanın ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir; hakiki faydaları değil. İbadetin faydası ahirete bakar. Dünyevî maksatlar hasıl olmazsa, 'O dua kabul olmadı.' denilmez. Belki 'Daha duanın vakti bitmedi.' denilir.” (Mektubat, 24. Mektup)

İbadetlerimizin kabul edilip edilmeyeceği konusuna takılmaktan ziyade, yaptığınız dualara odaklanın, ezberlediğiniz makbul duaları düzgün okumaya gayret edin ve bunların miktarını artırın.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun