Savaştan kaçanları idam etmek caiz mi?

Tarih: 11.03.2020 - 09:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir devletin, cihad yaparken askeri savaştan kaçıyor diye onu öldürmesi caiz mi?
- Ya da ona dayak atması, işkence yapması caiz mi?
- Örneğin, İstanbul’un fethiyle ilgili verilen şu bilgiler, İslam hukukuna göre caiz midir, caiz ise kaynağı nedir, değilse Fatih gibi bir Sultan’ın bunları yapması nasıl açıklanabilir?
- Fatih Sultan Mehmet, İstanbul surlarının üzerine çıkacak ilk askere ödül vereceğini fakat savaştan kaçanları da idam ettireceğini ilan etmişti.
- Güneş doğmadan muharebe başlamıştı fakat surlara dikilen merdivenler derhal Bizans askerleri tarafından devriliyor, surlara yaklaşan askerler de fırlatılan taşlarla oklarla öldürülüyordu. Bu grubun taarruzu iki saat sürdü. Çoğunluğu imha edilen bu grup, ordugaha doğru kaçmaya başladı. Fakat bir gün önce II. Mehmed'in verdiği emir uygulandı; kaçmakta olan askerler kılıçtan geçirildi ve surlara geri dönmeleri için zorlandı.
- İkinci grubun askerleri bir türlü surlara çıkamıyor, merdivenleri dikemiyordu. Bizans askerleri kızgın yağ, grejuva, ok ve taş kullanarak bütün saldırıları püskürtüyordu. İkinci grup da bitkin düşmekteydi ve bu durum Bizans kuvvetlerinin morali üzerinde olumlu etki yaratıyordu; bir buçuk saatlik savaşın ardından ikinci gruptan da bazı askerler geri kaçmaya başladı. Savaştan kaçanlar da yine komutanlarının infazlarıyla karşılaştı ve Sultan II. Mehmed, birkaç kaçak askeri topuzuyla cezalandırdı.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Savaşan ordudan kaçan askerlerin siyaseten katli caiz görülmüştür. Bu ceza, takdiri ve uygulaması devleti yönetenlere bırakılmış olan tazir suç ve cezaları çerçevesine girmektedir.

Kaçmanın büyük günah olduğu konusunu ise Kur’an Yolu isimli Tefsirimizden aktarıyorum:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا زَحْفاً فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْاَدْبَارَۚ ﴿١٥

وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُٓ اِلَّا مُتَحَرِّفاً لِقِتَالٍ اَوْ مُتَحَيِّزاً اِلٰى فِئَةٍ فَقَدْ بَٓاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ ﴿١٦

Meal

﴾15﴿  Ey Müminler! İnkar edenlerle savaşta karşı karşıya gelince onlara arkanızı dönüp kaçmayın.

﴾16﴿  Kim savaş için yer değiştirmek veya başka bir birliğe katılmak amacıyla olmaksızın savaş sırasında düşmana arkasını dönüp kaçarsa, Allah’ın öfkesine uğramış olur, onun varacağı yer cehennemdir, ne kötü bir son!

Tefsir

Bedir Savaşı’ndan sonra ganimetlerin taksimi konusunda farklı beklenti ve görüşler ortaya çıkması üzerine, gelen ayetler arasında bulunan ve savaştan kaçmanın sonuçlarını açıklayan bu ayetleri, savaştan önce inmiş kabul edenlerin tesbit ve yorumları vakıaya uygun düşmemektedir. Bedir’den önce küçük akıncı hareketleriyle başlayan çatışmalar bu savaştan sonra büyüyerek devam etmiştir. Bunun böyle olacağını bilen Allah Teâlâ, hem müminleri gerektiğinde savaşmaya ve bunun getirdiği acılara, zorluklara katlanmaya teşvik etmek hem de savaştan kaçmayı engelleyici müeyyide oluşturmak üzere bu ayetleri indirmiştir.

 Hz. Peygamber’in bizzat katıldığı savaşlarda kaçanların, savaş taktiği veya bir başka birliğe katılmak gibi seçeneklerinin olamayacağı, halbuki başka zaman ve durumlarda böyle meşrû gerekçelerin bulunabileceği düşüncesinden yola çıkan bazı müfessirler, ayetlerin şiddetli ifade ve hükümlerinin Hz. Peygamber zamanına ve onun bizzat katıldığı savaşlara mahsus olduğunu ileri sürmüşler, bu durumda düşmanın sayısı ne olursa olsun savaşı bırakıp çekilmenin caiz olmadığını söylemişlerdir.

Bu yorumu destekleyen şöyle bir örnek de vardır:

Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamber’in bulunmadığı bir çatışmada sıkışınca bazı arkadaşlarıyla birlikte geri çekilmişti. Sonradan kendi aralarında düşününce yaptıklarının, Allah’ın öfkesine uğratan bir firar olduğu kanaatine vararak “Medine’ye gizlice girelim, Hz. Peygamber’i görelim. Eğer tövbemiz kabul edilirse orada kalalım, edilmezse başımızı alıp gidelim.” dediler. Sabah namazından önce Peygamberimizi görerek durumu arzettiler. O şöyle buyurdu: “Siz savaştan kaçanlar değil, tekrar savaşmak üzere geri çekilenlersiniz.” Bunun üzerine İbn Ömer ve arkadaşları efendimizin elini öpmüşler, o da sözlerine şunu eklemiştir: “Müslümanlar geri çekildiklerinde takviye için geldikleri birlik benim.” (Ebu Davud, Cihad, 106)

Savaştan kaçma fiilini kebâir (büyük günahlar) arasında sayan meşhur hadis (Buhari, Vesaya, 23; Müslim, Îman, 145) yanında iki ayet daha konumuzla doğrudan ilgilidir.

Birincisi Uhud Savaşı ile ilgili olup orada savaş meydanını terkedenler kınanmış ve Allah’ın affından söz edilmiştir. (Âl-i İmrân 3/155)

İkinci ayet de Huneyn Savaşı’ndaki dağılma ve kaçma ile ilgilidir; orada da kaçanlar kınanmış, bir kısmının affedildiği bildirilmiştir. (Tevbe 9/25-26)

Bu naslardan çıkan hüküm, savaş taktiği veya bir başka birliğe katılma amacı dışında savaştan kaçmanın büyük bir suç ve günah olduğudur.

İlgili ayet ve hadisleri yorumlarken özel durumlarla sınırlandırma (tahsîs) veya aralarında çelişki görüp bir kısmının hükmünü kalkmış gösterme (nesih) yerine işin gereğini, tarihî şartları ve genel hükümleri göz önüne alarak sonuçlar çıkarmayı tercih ediyoruz.

Buna göre nasları şöyle yorumlamak mümkündür:

Savaşılan düşman bire iki, bire on bile olsa gerektiğinde Müslümanlar, Allah’ın yardımına güvenerek savaşa girmeye ve dayanmaya teşvik edilmiştir.

Askerî birlikler fiilen çarpışırken bazı askerlerin tek başlarına veya grup halinde, savaş gereği olmaksızın kaçmaları hem diğerlerine zarar vereceği hem de harbi kazanma şansını azaltacağı için şiddetle yasaklanmıştır.

Ancak teke tek çarpışmalarda canı kurtarmak için gerektiğinde kaçmak veya büyük bir düşman gücü karşısında zafer ihtimali bulunmadığı için savaşa girmemek, kezâ büyük zayiat verilmesi hali ve ihtimali karşısında kumanda ile ve düzenli bir şekilde çekilmek... savaştan kaçma veya bunun kınanan, yasaklanan çeşitlerinden birisi olarak değerlendirilemez.

İbn Ömer’le ilgili olayda bir kaçma, arkasından pişmanlık, tövbe ve Hz. Peygamber’e gelip başvurma, teslim olma durumu vardır. Bu hadiseye dayanarak “başka bir birliği desteklemek için yer değiştirme” kavram ve kuralını, konunun tabiatına ters düşecek şekilde sürdürmek ve genişletmek doğru değildir.

İbn Ömer ve arkadaşlarıyla ilgili olay bir kaçma, sonra pişmanlık duyup teslim olma fiillerinden ibarettir. Hz. Peygamber bunları affetmiş, gelip kendisine teslim olmalarını, onlara teselli olsun diye, bir cepheden bir başka cepheye intikal ve kendisinin bulunduğu birliğe iltihak olarak değerlendirmiştir.

Şartlar uygun düştüğünde savaştan kaçan, sonra pişman olup yetkili makama teslim olan askerlerin affedilip tekrar cepheye sevkedilmeleri mümkündür. (bk. Kur'an Yolu Tefsiri, II, 672-674)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun