Ruhu ya da aklı ele geçirme var mı?

Tarih: 07.04.2023 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir yerde gördüğüm kadarıyla Şaman inancı olması lazım Müslüman olan bir adamı bir şeyler yaparak kendi dinine geçiriyor, ruhunu hapsediyor resmen böyle bir şey mümkün eğer böyle bir şey varsa nasıl yorumlamamız lazım?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu tür bilgiler mitolojik efsanelerdir. Doğru olup olmadıklarını ancak İslam düşüncesinin ölçülerine uyup uymadığını bilmekle mümkündür. Bu konuda birkaç noktaya işaret etmek istiyoruz:

A) Kişinin Ruh ve Aklının Hapsedilmesi

1) Evvela Şamanizm’deki ruh ve aklın hapsedilip belli bir yöne yönlendirilmesi hususu, bazı internet veya başka kitaplarda söz konusu edilmişse de bunun kesin bir bilgi olup olmadığını bilemeyiz. 

2) Konuyu zihne yaklaştırmak için şöyle farazi bir misal verilebilir. Mesela: Çok zeki bir insan geri zekâlı bir insanı kendi düşünce tahakkümüne alması mümkündür. Bu tahakküm, o kişinin hem aklını hem de ruhunu ve ruh ile ilgili diğer donanımlarını dumura uğratabilir ve kendi arzusu dışında bazı yollara kanalize edebilir. Çünkü sübliminal (bilinçaltına hitap eden) tekniklerle yapılan bazı girişimlerde, muhatabın kullandığını zannettiği iradesi aslında çoktan bloke edilmiştir. 

3) Keza, görgü seviyesi yüksek bir zaman ve zeminde bilgisine yardım eden unsurların fazla olması, bu durumdaki kişi kendisinden çok daha zeki olan bir kimseden daha ileri olabilir. Örneğin, bilimsel verilerin, ilmi keşiflerin çok az olduğu bir dönemde İbn Sina gibi bir dâhi-i hikmetin iki günde ancak çözdüğü bir fen problemini, görgünün ve canlı verilerin çok yaygın olduğu çağımızda, onlardan yardım alan bir lise talebesi iki saatte çözebilir.

Bu misal o çocuğun İbn Sina’dan daha zeki olduğunu göstermez. Bilakis “Şimdiki zamanda ve şimdiki zeminde İbn Sina yerine İbn Zaman var.” olduğunu gösterir. 

4) Bu açıdan bakıldığı zaman, eski zamana nispeten daha ileri bir ilmi mesafe katedildiği hâlde, o eski zamanlarda var olduğu söylenen bazı harika olayların bu zamanda görülmemesi, işin ciddiyetine halel vermektedir.

Nitekim bu alt edilebilir, edilgen ruh ve akılların ele geçirilmesini simgeleyen deneklerin büyük çoğunluğu İslam akidesinde zayıf, İslami hayatta perişan, iradesinin dizginini eline alan insani erdemlerden yoksun kimselerdir. 

Peki, ruh ve aklın hapsi, sahiplerinin hesabını değiştirir mi? Bunu da şöyle açıklayabiliriz:

B) Mahpusların Hesabı

1) İslam’da “Dinde zorlama yoktur.” (bk. Bakara, 2/31) denilmiştir. Herhangi bir ruhu veya aklı hapsetmek bir zorlamadır. 

2) İnsanın özgür iradesini kullanması, ruhun ve aklın özgürlüğüne paralel olarak işlemektedir. Cansız / ölü kimselere ve aklı özürlü kimselere imtihanın açılmaması bu gerçeğin bir tezahürüdür. Alet ve edevatı elinden alınmış bir kimsenin, tekliflerle sorumlu tutulması ilahi adalet prensibine aykırıdır. 

3) Cansız olanların yanında, çocukluk kimliğiyle aklı elde edemeyen veya cinler vesilesiyle aklını kaçıran kimselerin imtihandan sorumlu tutulmaması, bedihi bir hakikat iken, bunların zorla elinden alınmış kimsenin sorumlu tutulması elbette düşünülemez. 

4) İslam inancına göre, cebir ve zorlama altında iman etmek kabul olmadığı gibi, bu yolla dayatılan küfrü seslendirmesi de kabul görmez. 

Nitekim Kalbi imanla huzura ermiş / tatmin olmuş olduğu hâlde inkâra zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra kâfir olur ve gönül rızasıyla inkârı benimserse, öyleleri Allah'ın gazabına uğrar; onların hakkı büyük bir azaptır.” (Nahl, 16/106) mealindeki ayette, cebir ve zorbalık altında küfrü seslendiren kimsenin dinden çıkmayacağına dikkat çekilmiştir.

Başta Ammar b. Yasir olarak bazı sahabilerin hayati risk taşıyan zorbalıklar karşısında -görünürde- küfrü benimsemiş olmalarına rağmen, Hz. Peygamber (asm) tarafından bunun küfür sayılmayacağına dair söylediği sözleri siyer, tarih ve hadis kaynaklarında görmek mümkündür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun