Psikolojik rahatsızlıktan dolayı adam öldüren idam edilir mi?

Tarih: 06.07.2021 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir katil, psikolojik rahatsızlığı olduğu için öldürüyorsa, şeriata göre o kişinin cezası yine de idam mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Dinimize göre, akıl hastalarına kısas uygulanmaz. Kişinin suçu işlediği zaman akıl hastası olup olmadığına, uzman heyetler karar verir, mahkeme de ona göre hareket eder.

Kısasta Hayat Vardır

Kısasta hayat olduğunu bildiren ayetin meali şöyledir:

"Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız." (Bakara, 2/178-179)

B ayet hem katil olmak isteyecek kimse, hem de öldürülmesi istenen kimse hakkında kuvvetle hayatı korumaya sevk etmektedir. Çünkü katil olmak isteyen kimse, öldürürse ve öldürdüğünde kendisinin de öldürülmeyi hak edeceğini bilirse akıl gereği olarak, öldürmekten vazgeçer. Böylece hem kendisi hayatta kalır hem de karşısındaki.

Kısas Akıllı Olanlara Uygulanır

Ancak kısasın uygulanabilmesi için gerekli olan bazı şartlar vardır.

Bunlardan biri de kasten adam öldüren kimsenin akıl ve baliğ olması gerekir. Akıl hastası veya küçük çocuk işlediği bir cinayetten dolayı diyetle yükümlü tutulursa da kısas hükümleri uygulanmaz. Bunların kasten işleyecekleri suç, hata hükmünde olup, bundan dolayı mirastan ve vasiyetten de mahrum olmazlar.

Demek ki, ceza verilebilmesi için suçun sahibinin isnat yeteneğine ve ceza ehliyetine sahip bulunması zorunludur.

Bilme ve isteme yeteneğine sahip olma İslâm hukukunda mükellefiyetin ön şartını teşkil eder. “Akılbaliğ ve hür iradeye sahip olan kişiler, ceza ehliyetini haiz olmakta ve cezaî mesuliyet yüklenebilmektedir."

Failden ceza sorumluluğunu (mükellef olma vasfı) kaldıran yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, bunaklık, uyku ve bayılma, hata ve ikrah gibi sübjektif sebeplerin bulunması, belli ölçülerde suçun oluşmasına engel teşkil etmektedir.

Ceza İçin Akıl Şarttır

Çocuklarla akıl hastaları cezaî yönden sorumlu tutulmamakta, bunların kasıtlı fiilleri hükmen taksirli kabul edilmektedir. Ancak şerî özürlerin dokunulmazlık konusunu ortadan kaldırmayacağı prensibi gereği, bu durumdaki insanların başkalarına verdikleri bedensel zararlar kanunî temsilcilerine tazmin ettirilir.

Şu halde, İslam’da kişinin yaptığından sorumlu tutulması, akıllı olmasına bağlanmıştır. Çünkü emir ve yasakların muhatabı akıl sahibi kişilerdir. Kur'an-ı Kerîm'de akıldan söz eden pek çok ayet vardır. Mesela:

"Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır, böylece korunursunuz." (Bakara, 2/179)

"Siz kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (Bakara, 2/44).

"Ey kitap ehli, neden İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da İncil de ondan sonra indirilmiştir. Düşünmüyor musunuz?" (Âl-i İmrân, 3/65)

Netice itibariyle, akıl ve temyiz kabiliyeti arızalanınca, kişinin dinî yükümlülükleri ve ceza sorumluluğu kalkar.

Suçun işlendiği zaman aklı başında mıydı?

Burada dikkat edilecek husus, tasarruf sırasında, iyi ile kötüyü ayırtetme kabiliyetinin mevcut olup olmadığıdır. Çünkü bazı akıl hastalıkları temyiz kudretini devamlı surette kaldırırken, bazı hastalıkların temyiz gücünü kaldırması sürekli değildir.

Hasta aklı başında iken yaptığı iş ve tasarruflardan sorumludur. Mesela, saralıların iki sara nöbeti arasındaki zamanda aklı başındadır. Yahut uykuda gezenler, diğer zamanlarda temyiz kudretine sahiptirler.

Akıl hastasının gerek had ve kısas gerekse tazîr cezasını icap ettiren fiilleri bakımından cezaî sorumluluğu bulunmadığı hususunda İslam hukukçuları fikir birliği içindedir. Böyle bir kimse fiili işledikten sonra iyileşmiş olsa da sonuç aynıdır.

Suç İşlendikten Sonra Akıl Hastası Olmuşsa

Suç işledikten sonra akıl hastalığına maruz kalan kişiye ceza uygulanıp uygulanmayacağı hususunda ise içtihat farklılıkları bulunmaktadır.

Had cezasını gerektiren suçlarda böyle bir kişiye ceza uygulanmayacağı noktasında Hanefîler ile Malikîler bazı ayrıntılar dışında ittifak etmişlerdir.

Şafi ve Hanbelî fakihlerine göre ise, suç ikrarla sabit olmuşsa ceza uygulanmaz, diğer delillerle sabit olmuşsa uygulanır.

Ancak Şafilere göre kazf yani zina iftirası atma suçu ikrarla sabit olsa bile rücu imkanı bulunmadığından ceza uygulanır.

Adam Öldüren Kişi Daha Sonra Cinnet Geçirirse

Kısas gerektiren bir suç işledikten sonra cinnet getiren kişiye gelince:

Şafi ve Hanbelî mezheplerinde, bu durumda suçun ikrarla veya başka delille sabit olması arasında ayırım yapılmamıştır. Buna göre adam öldürme suçu hangi tür delille sabit olursa olsun, maktulün vârislerinin talebi üzerine kısas uygulanır.

Hanefî ve Malikî mezheplerinde, kısas gerektiren suçlarda kısasın diyete dönüştürülmesi eğilimi hâkimdir.

Akıl hastasının mala verdiği zararlar kendi malından tazmin edilirse de kısasın diyete dönüşmesi halinde İslam hukukçularının çoğunluğuna göre diyet mecnunun akılesince ödenir; Şafi’nin bir görüşüne göre ise akıl hastasının kendi malından ödenir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Kısasta hayat vardır... 
"Kısasa kısas"ı nasıl anlamalıyız? Nerelerde kısas uygulanabilir ...
Peygamberimiz (asm), kısasa kısas uygulaması yapmış mıdır? Bir ...
Dinimiz hoş görü dini ise, neden adam öldürenlere kısas ...
"Kısasa kısas"ı nasıl anlamalıyız? Nerelerde kısas uygulanabilir ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun