Cenaze namazı sırasında, tanınmayan bir cenaze hakkında hüsnüzanda bulunmak doğru mudur?

Tarih: 24.10.2006 - 19:36 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cenaze namazı kılınan kişiyi tanımıyorsak, imamın cenaze namazından sonra sorduğu "Mevtayı nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorularına "Helal ediyoruz ve iyi bilirdik." cevaplarını vermenin bir sakıncası var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Tanınmayan yabancı bir kimse hakkında "iyi biliriz" demek hüsnüzandır. Mü'mine hüsnüzanda bulunmak sevaptır. Bu kişinin iyi bir kişi olmamasınında hüsnüzanda bulunanlara zararı olmaz. Böyle bir durumda yabancı bir mevta için müspet ifadelerde bulunmanın ve ona hakkını helal etmenin dinen sakıncası yoktur.

Vefat eden insanlar hakkında hüsnüşehadette bulunmak onlar için bir duadır. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de buyurmaktadır:

"Sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Rasul'ün de sizin üzerinizde bir şahit olması için sizi orta (dengeli) bir millet kıldı." (Bakara, 2/143)

Hz. Ömer'in (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre:

Efendimiz'in (asm) yanından bir cenaze geçerken, oradaki insanlar cenaze hakkında senada bulunurlar. Bunun üzerine Allah Rasulü (asm); "Vacib oldu, vacib oldu, vacib oldu." buyurur. Sonra arkadan bir cenaze daha geçer; onu da kötü sözlerle yad ederler. Efendimiz (asm) yine aynı ifadeleri kullanır. Hz. Ömer (ra);

"Ey Allah'ın Rasulü! Vacib olan nedir?" diye sorar. Allah Rasulü de (asm);

"Öncekini hayırla yâd ettiniz, ona cennet vacip oldu. İkincisini kötülükle yadettiniz, ona da cehennem vacib oldu. Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz."

cevabını verir. Görüldüğü gibi hüsnüşehadet, müminler için adeta dua olmakta ve Cenab-ı Hak böyle bir hüsnüzandan dolayı o kulu affetmektedir.

Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bunda da sınır korunmalı ve aşırı tezkiyelerden sakınılmalıdır. Çünkü Allah Rasulü (asm), bir başka hadislerinde de, birisi, Osman İbn Maz'un (ra) hakkında, "cennetlik oldu" dediğinde onu ikaz eder ve "Nereden biliyorsunuz? Ben peygamberim, bilmiyorum." buyurur. Oysaki Osman İbn Maz'un (ra), Efendimiz (asm)'in vefatına ağladığı iki-üç sahabiden biri ve Medine'de kendisine manevi kardeş seçtiği tek insandır.

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ölü üzerine namaz kıldınız mı ona ihlasla dua edin." [Ebû Dâvud, Cenâiz 60, (3199); İbnu Mâce, Cenâiz 23, (1497)]

Cenâze için yapılan duanın hâlisâne olması gerekir. Yani ölünün istifade edeceğine inanarak samimi hislerle dua etmelidir. Hadis mutlak geldiğine göre, cenaze sâlih bir kişi de olsa gayrisâlih bir kişi de olsa hüküm aynıdır, ayırım yapılmaksızın hayırlı dualarda bulunulmalıdır. Şârihler:

"Çünkü günahlara bulaşan kimse, mü'min kardeşlerinin dua ve şefaatlarına daha çok muhtaçtır. Bu sebeple onlara getirilmiş, önlerine çıkarılmıştır."

Diğer bir rivayet ise şöyledir: Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Üzerine Müslümanlardan, kendisine şefaat taleb eden yüz kişinin namaz kıldığı her ölüye mutlaka şefaat edilir." [Müslim Cenâiz 58, (947), Tirmizî, Cenâiz 40, (1029); Nesâî, Cenâiz 78, (4, 75).]

Hadis, cenaze namazına katılan mü'minlerin, yaptıkları dua sebebiyle ölü lehinde, Allah nezdinde şefaatçi vaziyetini aldıklarını, bu şefaatin ölü hakkında kabul göreceğini ifâde ediyor. Hadiste cemaate katılanlar yüz kişiyi bulursa denmiştir. Ancak ulemâ, bu babta gelen başka hadisleri de nazar-ı dikkate alarak şefaatin makbuliyeti için yüz rakamını şart görmemiş, rakam üzerinde ısrar etmemiştir. Nitekim, müteakip iki hadisten biri, cemaatin sayısını "kırk" olarak ifâde ederken, ikincisi "üç saf" demekte ve saflarda kaçar kişi bulunacağını belirtmemektedir.(bk. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütübü Sitte, IX/370)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun