Allah her istediğimizi verir mi vermez mi?

Tarih: 20.08.2025 - 14:50 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah Kuran'da bir ayette insan her istediğine sahip olacağını mı sanar der.
- Başka bir ayetinde de vereceğini söyler bu ikilemde kalmaktan nasıl kurtulabiliriz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kuran-ı Kerim'de yer alan ayet-i kerimeleri doğru bir şekilde anlayabilmek için, Allah'ın mutlak kudretini, sonsuz hikmetini ve insanlara olan rahmetini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bahsettiğiniz gibi, bir yandan insanın her istediğine sahip olamayacağı ifade edilirken, diğer yandan Allah'ın dilediğine vereceği belirtilir. Bu durum, dikkatli bir tefekkürle kolayca çözümlenebilir ve asla bir "ikilem" değildir.

Öncelikle, Allah'ın iki çeşit dilemesi (meşieti) olduğunu bilmek, bu konuyu anlamamıza yardımcı olacaktır:

1. Tekvinî Meşiet (Yaratma ve Var Etme Dilemesi)

Bu, Allah'ın yaratmasını, icadını ifade eden, mutlak ve karşı konulmaz bir dilemedir. Bir şeyin olmasını dilediğinde, o şeyin hemen oluvermesi bu meşietin tecellisidir. Nitekim Kuran-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

“Allah bir şeyi dilediğinde onun buyruğu, sadece 'Ol!..' demektir, hemen oluverir.” (Yasin, 36/82)

Bu dileme, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve dilediğini yaratabileceğini gösterir. Ancak bu, insanın her dilediğinin hemen yaratılacağı anlamına gelmez.

2. Teşriî Meşiet (Hüküm ve Emir Dilemesi)

Bu dileme, Allah'ın peygamberler vasıtasıyla hoşnut olduğunu bildirdiği emir ve yasakları ortaya koyan bir dilemedir. Bu meşiet, Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu gösterir, ancak insanları zorlamaz. İnsanlara irade özgürlüğü tanınmıştır:

“Dileyen iman etsin, dileyen inkâra sapsın.” (Kehf, 18/29)

Bu özgürlük, insanların imtihan edilmesinin bir gereğidir. Allah kullarının küfre sapmasına razı olmaz, ancak küfrü yaratabilir; çünkü yaratma (tekvinî meşiet) ve razı olma (teşriî meşiet) farklı şeylerdir.

Şimdi gelelim sorunuzdaki görünüşteki "ikilem"e:

"İnsan her istediğine sahip olacağını mı sanar?"

Bu ifade, insanın sınırlı bir varlık olduğunu ve her arzusunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını vurgular. Çünkü onun (asm) vermesi, mutlak hikmet ve adaletle gerçekleşir. Bazen bir isteğin gerçekleşmemesi, o isteğin kul için hayırlı olmamasından veya daha hayırlı bir şeyin verilmek istenmesinden kaynaklanabilir.

"Vereceğini söyler."

Bu ayetler ise genellikle Allah'ın cömertliğini, dualara icabetini ve dilediği kimselere nimetler bahşetmesini ifade eder. Örneğin, Âl-i İmran suresinin 26. ayetinde şöyle buyrulur:

"De ki: Ey mülk ve hakimiyet sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden onu çeker alırsın! Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılarsın! Her türlü hayır yalnız senin elindedir! Sen elbette her şeye kadirsin!"

Bu ayet, izzet ve zilletin, yani hem dinî hem dünyevi nimetlerin verilmesinin tamamen Allah'ın elinde olduğunu gösterir. Ancak bu, insanın pasif kalacağı anlamına gelmez.

Hud Suresi 15. ayet de bu konuya ışık tutar:

"...Her kim dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse ona da bundan veririz..."

Bu ayet, bir kişinin sadece dünya nimetlerini hedefleyip bu yolda çaba gösterdiğinde, Allah'ın ona bu dünyada dilediği nimetleri verebileceğini, ancak bu durumda ahirette herhangi bir nasibi olmayacağını belirtir. Yani Allah kulunun niyetine ve çabasına göre karşılık verir, ancak bu karşılık her zaman mutlak hayır değildir; kulun tercihine ve sorumluluğuna bağlı sonuçları vardır.

Dua konusunda da benzer bir durum söz konusudur. Dua bir ibadettir ve Allah her duaya cevap verir. Ancak bu cevap, kulun istediğinin aynen verilmesi şeklinde olmayabilir. Allah ya o anda verir ya daha iyisini vermek için bekletir ya da ahirete saklar.

Ayrıca, imkansız veya haram şeyler istemek, "duada haddi aşmak" sayılır ve bu tür istekler dua ibadetinin sevabını bozar, ahirete de bir şey kalmaz.

Özetle:

Gerçekte bir ikilem ve çelişki yoktur. Görünüşte olan ikilemin çözümü şudur:

Allah her şeye kadirdir ve dilediğini yaratır (tekvinî meşiet). Ancak o, sonsuz hikmeti ve adaleti gereği, kulun her istediğini aynen vermez. Vermesi veya vermemesi, kulun çabasına, niyetine, o isteğin kul için hayırlı olup olmamasına ve ilahi takdire bağlıdır.

İnsan, sınırlı bir akıl ve bilgiye sahip olduğu için, kendi için neyin hayırlı olduğunu tam olarak bilemez. Allah ise her şeyi hakkıyla bilendir ve kulları için en hayırlı olanı takdir edendir.

Dolayısıyla, ayetler arasındaki bu durum bir çelişki değil, Allah'ın mutlak kudretini, hikmetini ve insanlara tanıdığı irade özgürlüğünü gösteren bir bütünlüktür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun