Hangi adam daha hayırlı?
- Bir yerde okumuştum; Peygamberimiz yanındaki sahabelere önlerinden farklı zamanda geçen kişiler hakkında ne düşündüklerini soruyor...
- Bu olayla ilgili hadis var mı; varsa açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Peygamber Efendimiz (asm) sahabelerle hayata dair her konuyu konuşurlardı. Soruyla ilgili olabilecek bir hadis-i şerif şöyledir:
Ebü’l-Abbas Sehl İbni Sa'd es-Sâidî (ra) şöyle dedi:
: مرَّ رجُلٌ على النَبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقالَ لرجُلٍ عِنْدهُ جالسٍ :
« ما رَأَيُكَ فِي هَذَا ؟ »
فقال : رَجُلٌ مِنْ أَشْرافِ النَّاسِ هذا وَاللَّهِ حَريٌّ إِنْ خَطَب أَنْ يُنْكَحَ وَإِنْ شَفَع أَنْ يُشَفَّعَ . فَسَكَتَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، ثُمَّ مَرَّ رَجُلٌ آخرُ ، فقال له رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« مَا رأُيُكَ فِي هَذَا ؟ »
فقال : يا رسولَ اللَّه هذا رَجُلٌ مِنْ فُقَرَاءِ الْمُسْلِمِينَ ، هذَا حريٌّ إِنْ خطَب أَنْ لا يُنْكَحَ ، وَإِنْ شَفَع أَنْ لا يُشَفَّعَ، وَإِنْ قَالَ أَنْ لا يُسْمع لِقَوْلِهِ . فقال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« هَذَا خَيْرٌ منْ مِلءِ الأَرْضِ مِثْلَ هذَا»
Bir gün Hz. Peygamber’in yanından bir adam geçti. Resûl-i Ekrem (asm) yanında oturan kimseye:
“Şu adam hakkında ne dersin?” diye sordu. O da:
- Bu zat ileri gelen hatırlı kişilerden biridir. Vallahi böyle bir adam bir kıza talip olsa evlendirilmeye, birine aracılık yapsa sözü dinlenmeye layıktır, diye cevap verdi.
Resûlullah (asm) bir şey söylemedi.
Sonra oradan biri daha geçti. Peygamber (as) yine yanında oturana:
“Ya bu adam hakkında ne dersin?” diye sordu. Bu defa o zat:
- Yâ Resûlallah! Bu adam fakir Müslümanlardan biridir. Bir kıza talip olsa, istediği kız verilmez. Birine aracılık etse, ricası kabul edilmez. Konuşmaya kalksa, sözü dinlenmez, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“Bu sonuncu adam, öteki gibi dünya dolusu adamdan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Nikâh 15, Rikak 16.).
Bu hadis-i şerifte itibarlı ve hatırlı olmanın zenginlik ve fakirlikle ilgisi ele alınmakta ve insanların değer ölçülerinden biri sergilenmektedir. Çoğu kimseye göre değer ve itibarın ölçüsü, varlık ve zenginliktir.
Şunu öncelikle belirtelim ki, bu hadiste Efendimiz’in (asm) sorularına cevap veren kimsenin yaptığı gibi, zenginin fakirden üstün olduğunu, bir genelleme yaparak söylemek doğru değildir. Çünkü zenginlik ve fakirlik Allah Teâlâ’nın bizi denemek için kullandığı birer imtihan aracıdır. Sahip oldukları maddi imkân sebebiyle zenginlerin Allah’a şükredip etmemesi nasıl bir imtihan ise, fakirlerin yoksulluğa sabredip etmemesi de aynı derecede ve aynı ağırlıkta bir imtihandır. Herkesin bir imtihana tabi tutulduğu Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır:
“Biz yeryüzündeki her şeyi yer için bir süs yaptık ki, insanları deneyelim. Bakalım hangisi en güzel işleri yapacak.” (Kehf, 18/7).
“Bir deneme olarak sizi hayırla da şerle de imtihan ederiz.” (Enbiyâ, 21/35).
Demek ki hayır ve şer, zenginlik ve fakirlik birer imtihan aracıdır. Peygamber Efendimiz’in (asm) “hem fakirlik fitnesinin, hem zenginlik fitnesinin şerrinden Allah’a sığınması” (bk. Buhârî, Daavât 45), her ikisinin de birer imtihan aracı olduğunu kesinlikle göstermektedir.
Resûl-i Muhterem Efendimiz (asm) muhtelif hadislerinde, yerli yerinde kullanılmak şartıyla maddi zenginliğin iyiliğini belirtmiştir:
Amr İbni Âs’a “İyi bir kimsenin elinde iyiye kullanılan mal ne iyidir.” buyurmuştur. (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 197, 202).
Sa'b İbni Ebû Vakkâs’a:
“Mirasçılarını zengin bırakmak, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan hayırlıdır.” buyurmuştur. (bk. Buhârî, Cenâiz 36, Vesâyâ 2, Nefekât 1, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasıyyet 5).
Ebû Zer el-Gıfârî’ye:
“Varlıklılar kıyamet gününde yoksul kalacaktır. Ancak Allah Teâlâ’nın verdiği malı dört bir yana dağıtan ve o malla iyi işler yapanlar yoksul kalmayacaklardır.” buyurmuştur (Buhârî, Rikak 13).
Zenginliğin lehinde daha başka hadis-i şerifler de vardır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) maddi zenginlikten çok mânevî zenginliği tavsiye etmiş ve bunu:
“Zenginlik mal mülk ile değildir. Asıl zenginlik gönül zenginliğidir.” diye ifade buyurmuştur (bk. Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 120). Gönlü zengin olmayan kimse, maddî bakımdan ne kadar zengin olursa olsun, onun hiçbir değeri yoktur. Böyle bir gönül fakirinin elindeki servet, onu Allah’a yaklaştırmak yerine, gittikçe uzaklaştırır. Böylesi mânevî fakirlerden ve onlar gibi olmaktan Allah’a sığınmak gerekir.
Herkes dünyaya imtihan edilmeye getirildiğine göre, insanın gayesi bu imtihanı kazanmak olmalıdır. Bunun yolu da dünyaya gönül bağlamamak, dünya malının esiri olmamak ve ona gönlünü kaptırmamaktır.
Peygamber Efendimiz’in (asm) dünyaya bağlanmama konusundaki bu kabil buyruklarına bakarak onun fakirliği zenginliğe tercih ettiği sanılmamalıdır. Maddi fakirliği Resûl-i Ekrem Efendimiz hiçbir zaman arzu etmemiştir. Tam aksine “her şeyi unutturan fakirlik ile insanı azdıran zenginlik” karşısında uyanık olmayı tavsiye etmiştir (bk. Tirmizî, Zühd 3). Zira Allah’ı unutturup isyan ettiren fakirlik ile insanı azdırıp günah bataklığına düşüren zenginlik aynı derecede tehlikelidir.
Sünen-i Tirmizî’de geçen:
“Allah'ım beni miskin olarak dirilt, miskin olarak öldür.” hadisine bakarak Hz. Peygamber’in (asm) fakirliği zenginliğe tercih ettiğini sananlar olmuştur. Bu kanaat yanlıştır. Zaten ona nisbet edilen bu hadis de zayıftır (Fethü’l-bârî, XI, 279, Rikak 16). Hayatının ilk dönemlerinde fakir olan Resûlullah (asm), İslâmiyet’in süratle yayılıp düşmanlarını birer birer dize getirmesi üzerine zengin olmuştur. Ama o zenginliği mal biriktirmek değil, elindeki serveti muhtaçlara dağıtmak şeklinde anlamış, öyle yapmış, sâde ve mütevâzı bir hayat sürmeyi tercih etmiştir.
“Allah'ım! Muhammed ailesine, ancak yetecek kadar rızık ver!”(Buhârî, Rikak 17; Müslim, Zühd 19)
diye dua etmiştir. Onun yumuşak baktığı fakirlik, işte böyle bir fakirliktir. Yoksul olmayı, ona buna avuç açmayı hiçbir zaman istememiş, böyle olmaktan Allah’a sığınmıştır. Elinde olan maddi imkânı Allah’ın gösterdiği yerlere harcayan, ailesinin zaruri ihtiyaçlarına yetecek kadar dünyalığa razı olan kimse, ideal bir hayat tarzına sahiptir. Hz. Peygamber’in (asm) yaptığı da budur.
Bütün varlıkların Allah’a muhtaç olması anlamında bir fakirlik daha vardır. Böylesi fakirlik, yaratılmışların ayrılmaz birer özelliğidir. Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle belirtilir:
“Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise, kimseye ihtiyacı bulunmayan ve övülmeye layık olandır.” (Fâtır, 35/15).
Sonuç olarak şunu söyleyelim:
İlk planda zengini fakire veya fakiri zengine tercih etmek mümkün değildir. Konuya genel olarak bakıldığında, malını Allah yolunda harcayan zengini, daha çok sevap kazanacağı için fakire üstün tutmak gerekecektir. Fakat mutasavvıfların çoğunluğu, yokluklara göğüs germek suretiyle nefsini kötü hâllerden arıtan sabırlı fakiri zengine tercih etmişlerdir. Tokgözlü bir fakirin cimri bir zenginden kat kat üstün olduğunda şüphe yoktur. Ama dünya varlığının kendisini şımartmadığı bir zengin, yaptığı hayırların yanısıra, kötü hâllerden arınmak için de üstün gayret sarfetmişse, onun daha üstün olacağı şüphesizdir.
Özetle;
- Yoksul oldukları gerekçesiyle fakirleri hor görmek doğru değildir. Allah’ın rızasını kazanmış bir fakir, Allah yolundan uzak duran milyarlarca zenginden daha üstündür.
- Bir insanın değeri, soyu sopuyla, sahip olduğu makam ve mevki ile ölçülemez. İnsanı değerli kılan, Allah’a karşı beslediği üstün saygıdır, takvadır.
- Evlenirken erkekte ve kadında dindarlık aranmalıdır. Geçici olan maddi zenginlik önemli değildir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 255)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Sübhanallah demek, el çırpmak namazı bozar mı?
- Seni benim elimden kim kurtaracak?
- Hayber nasıl fethedildi?
- Şehitlik kul hakkını siler mi?
- Çocuğun ölümünü kocasından gizlemiş mi?
- Ganimet malından alan cehennemlik mi?
- Yeni bir çığır açan kişiye karşılık var mı?
- Geçmiş ümmetler bana gösterildi, hadisini açıklar mısınız?
- Hanzala münafık mı oldu?
- Sahabeler Peygamber buyruğunu nasıl karşılardı?