Yazılan ayetleri kim kontrol ederdi?
- Kuran'ın yazımındaki sıhhat, ümmi olan Peygamberimiz (s.a.v) tarafından nasıl onaylanmıştır?
- Resulullah'ın (asm) ümmi oluşu, vahiy katiplerinin yazdıklarını denetleyebilmesi bakımından bir eksiklik değil mi?
- Ümmi bir kimse yazılanların hak mı batıl mı olduğunu nasıl ayırt edebilir?
- Cebrail (a.s) ve Peygamberimizin yaptığı mukabele vahiy katiplerinin güvenilirliğini denetleyebilir mi?
- İman gerekmeden bu durum aklî ya da tarihî olarak nasıl ispatlanır?
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle ifade edelim ki, Kuran Allah kelamıdır, onu koruyacağını söyleyen de o kelamın sahibi olan Allah'tır:
“Hiç şüphe yok ki o Zikri / Kuran’ı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz.” (Hicr, 15/9)
Bu nedenle, Kuran lafızlarına uygun olmayan bir yazım hatası olsaydı, vahiyle düzeltilirdi.
Kuran’ın nüzul süreciyle ilgili en sık sorulan sorulardan biri, Hz. Peygamber (asm) Efendimizin ümmi oluşu bağlamında yazılı vahiylerin nasıl kontrol edildiğidir.
Bu soru, yalnızca peygamberliğin mahiyetiyle değil, aynı zamanda Kuran’ın tarihsel güvenilirliği ve metinleşme sürecinin epistemolojik zeminiyle de yakından ilgilidir.
Zeyd b. Sabit’ten nakledilen rivayet, bu konuda bize son derece değerli bir içgörü sunmaktadır:
“Ben, Resulullah’a indirilen vahiyleri yazardım. Vahiy geldiğinde kendisini şiddetli bir ağırlık kaplar ve inci tanesi gibi ter dökerdi. Bu hâl geçtiğinde kürek kemiği ve diğer küçük vahiy malzemeleriyle Resulullah’ın yanına gelir; o yazdırır, ben de yazardım. Yazma işi bitince, (vahiy esnasında üzerime çöken) Kuran’ın ağırlığından ayaklarımın kırıldığını ve bir daha yürüyemeyeceğimi zannederdim. Yazma işini bitirdiğimde bana: ‘Oku!’ derdi; ben de okurdum, bir hata varsa düzeltirdi. Daha sonra da bu yazdıklarımı insanlara götürürdüm.”[1]
Bu rivayet, birkaç yönüyle son derece açıklayıcıdır:
1. Hz. Peygamber’in Denetim Mekanizması Yazıya Değil, Sese ve Hafızaya Dayalıdır
Hz. Peygamber’in (asm) ümmi oluşu, yani okuma-yazma bilmemesi, vahiy metinlerini denetlemesini engellememiştir. Çünkü onun otoritesi, yazılı metne bizzat bakarak değil, nazil olan vahyin lafzını eksiksiz ezberlemesi ve işitsel hafıza üzerinden kontrol etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Peygamber, vahiy kâtiplerinden metni okumasını ister, ezberindeki vahiy ile mukayese eder, bir sapma ya da hata varsa derhal düzeltir. Bu yöntem, sözlü kültürde metin güvenliğinin en etkili ve sağlam yollarından biridir.
2. Ümmi Olmak, Zayıflık Değil, Otoritenin Berraklığını Gösteren Bir Unsurdur
Hz. Peygamber’in (asm) ümmi oluşu, onu yazılı kültürün manipülasyon risklerinden uzak tutmuş ve doğrudan ilahi vahyin taşıyıcısı olmasını temin etmiştir. Kuran bu vasfı, peygamberliğin bir zaafı değil, bilakis vahyin insan katkısından arî olduğunu göstermek için bir delil olarak sunar:
“Sen bundan önce ne bir kitap okurdun ne de elinle yazardın. Öyle olsaydı batılcılar şüphe edebilirlerdi.” (Ankebut, 29/48)
Dolayısıyla ümmi oluş, vahyin doğruluğuna şüphe düşürecek beşerî müdahalelerin önünü kesmekte ve peygamberliğin tebliğ işlevini daha berrak bir zemine oturtmaktadır.
3. Sözlü Kültürde Toplumsal Hafıza ve Çoklu Denetim Vardır
Vahyin sadece bireysel bir ezber ya da yazı ile değil, aynı zamanda cemaatin ortak hafızası ile korunması da dikkate değerdir. Hz. Peygamber Efendimiz (asm), vahiy geldiğinde onu doğrudan ashabına okur, birçok sahabi onu hemen ezberlerdi. Dolayısıyla bir vahyin yanlış yazılması durumunda bu hata yalnızca Hz. Peygamber’in bireysel denetimine değil, aynı zamanda toplu ezberlemenin getirdiği kolektif tashih mekanizmasına da takılırdı.
4. Tarihî ve Aklî Temellendirme
Bu süreç, yalnızca imanî değil aynı zamanda tarihî ve aklî zemine de sahiptir. Çünkü:
- Metin, tek bir bireyin yazımına değil, birden çok vahiy kâtibinin eşzamanlı katkısına dayanır.
- Vahyin doğru aktarımı, sadece Peygamber’in (asm) ezberine değil, çok sayıda sahabinin şahitliğine de yaslanır.
- Yazılı metin, sözlü hafızayla karşılıklı teyitli biçimde korunmuştur; bu, çağdaş filolojide "çoklu kaynak doğrulaması" (multiple attestation) olarak bilinen bir yöntemle örtüşür.
Sonuç olarak; Hz. Peygamber (asm) Efendimizin ümmi oluşu, vahyin denetimini zayıflatmamış; bilakis onu herhangi bir metinsel müdahaleden korumuş, denetim işlevi ise sadece yazılı metne değil, aynı zamanda lafzi olarak korunmuş, sahih, işitsel bir otoriteye dayandırılmıştır. Zeyd b. Sabit gibi vahiy kâtiplerinin metni yüksek sesle okumaları, Peygamber’in (asm) bu sesli okunuşu ezberindeki ilahî metinle karşılaştırması, vahyin sıhhatinin kontrol altında tutulmasını mümkün kılmıştır.
Dolayısıyla burada mesele sadece yazı değil; bir çok katibin yazmasıyla beraber, vahyin otoritesi, hafızanın güvenilirliği ve toplumsal şahitliktir.
[1] Taberânî, el-Mu‘cemu’l-kebîr, V, 142; el-Mu‘cemu’l-evsat, II, 257; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, I, 152. Heysemî Mu‘cemu’l-evsat’ta yer alan senetteki râvilerin sika kabul edilmekle birlikte bir yerde hadisin vicade yoluyla tahammül edildiğini belirtmektedir. Eserinin diğer bir kısmında ise hadisin iki senetle rivayet edildiğini, bunlardan birinin sahih olduğunu belirtir. (Heysemî, Mu‘cemu’l-evsat, VIII, 257).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- 1400 sene öncesinden hadisler nasıl geldi?
- Hz. Peygamber ümmi olduğuna göre vahiy katiplerini nasıl kontrol ediyordu?
- Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup olmadığı konusunda bilgi verir misiniz?
- Varaka öldükten sonra vahiy neden durdu?
- Peygamberin tüm hadisleri günümüze kadar ulaştı mı?
- Peygamberimize vahiy nasıl geliyordu?
- Peygamber Efendimizin terinin mis gibi koktuğuna dair bilgiler var mı?
- Peygamberimize gelen vahiy Arapça mıydı?
- Hadislerin birçok raviden geçtiğini dikkate alırsak, hadislere neden güvenelim ve neden hadis inkarcılığı yapmayalım?
- Peygamberimiz ümmi miydi? "Ümmi Peygamber" ne demektir? Okuma yazma bilmiyorsa nasıl okuyordu?