İsrailoğullarının dinden sapmaları hadisini açıklar mısınız?
- İnternette İsrailoğulları (Yahudilerin) ilk defa arasında dinden nasıl saptıklarının anlatıldığı bir hadis okumuştum.
- Böyle bir hadis var mı; akçılamasını yapar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
İbni Mes’ûd (ra)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
«إِنَّ أَوَّلَ مَا دخَلَ النَّقْصُ عَلَى بَنِي إِسْرائيلَ أَنَّه كَانَ الرَّجُلُ يَلْقَى الرَّجُلَ فَيَقُولُ : يَا هَذَا اتَّق اللَّه وَدعْ مَا تَصْنَعُ فَإِنَّهُ لا يَحِلُّ لك ، ثُم يَلْقَاهُ مِن الْغَدِ وَهُو عَلَى حالِهِ ، فلا يمْنَعُه ذلِك أَنْ يكُونَ أَكِيلَهُ وشَرِيبَهُ وَقعِيدَهُ ، فَلَمَّا فَعَلُوا ذَلِكَ ضَرَبَ اللَّه قُلُوبَ بَعْضِهِمْ بِبَعْضٍ »
{ المائدة : 78، 81 } ثُمَّ قال : { لُعِنَ الَّذِينَ كَفَروا مِنْ بنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ داوُدَ وعِيسَى ابنِ مَرْيمِ ذلِك بما عَصَوْا وكَانوا يعْتَدُونَ ، كَانُوا لا يَتَنَاهَوْنَ عنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ ما كانُوا يَفْعلُون صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم تَرى كثِيراً مِنْهُمُ يَتَوَلَّوْنَ الَّذينَ كَفَرُوا لَبِئْسَ مَا قَدَّمتْ لَهُمْ أَنْفُسُهُمْ }
« ثُمَّ قَالَ : « كَلاَّ ، وَاللَّه لَتَأْمُرُنَّ بالْمعْرُوفِ ، وَلَتَنْهوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، ولَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدِ الظَّالِمِ ، ولَتَأْطِرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْراً ، ولَتقْصُرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ قَصْراً ، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّه بقُلُوبِ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ ، ثُمَّ لَيَلْعَنكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ
“İsrailoğulları arasında dinden sapma, ilk defa şöyle başladı:
Bir adam bir başka adama rastlar ve:
Bana baksana! Allah’dan kork ve yapmakta olduğun şeyi terket. Çünkü bu sana helal değildir, derdi. Ertesi gün, aynı işi yaparken o adamla tekrar karşılaşır ve kendisini yaptığı kötü işten nehyetmediği gibi, onunla yiyip içmekten ve birlikte olmaktan da çekinmezdi. Onlar böyle yapınca Allah Teâlâ kalplerini birbirine benzetti. Sonra Resûl-i Ekrem şu âyeti okudu:
“İsrâiloğullarından kâfir olanlar Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, baş kaldırmaları ve aşırı gitmeleriydi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mâni olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi! Onlardan çoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin onlara ahiret hayatı için hazırladığı şeyler ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir, onlar azab içinde temelli kalacaklardır. Eğer Allah’a Peygamber’e ve ona indirilen Kur’an’a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Mâide, 5/77-81).
Hz. Peygamber bu ayetleri okuduktan sonra şöyle buyurdu:
“Hayır, Allah’a yemin ederim ki ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup zulmüne mâni olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız ya da Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrâiloğullarına lanet ettiği gibi size de lanet eder.” [Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Tefsîru sûre (5), 6, 7]
Yukarıdaki tercüme Ebû Dâvûd’un metnine aittir. Tirmizî’nin metninin tercümesi ise şöyledir:
Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“İsrâiloğulları günahlara daldıklarında, âlimleri onları nehyettiyse de onlar işledikleri günahları terketmediler. Bu defa âlimleri de onlarla birlikte oturdular, beraberce yediler, içtiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ da onların kalplerini birbirine benzetti. Davud ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle onlara lanet etti. Bu onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyle idi.”
Resûlullah (asm) yaslandığı yerden doğrulup oturarak:
“Hayır! Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, onları hakka boyun eğdirinceye kadar bu böyle devam edecektir.” buyurdular.
Kur’ân-ı Kerîm’de olduğu gibi, Peygamber Efendimiz’in (asm) hadislerinde de geçmiş ümmetlerle ilgili bilgiler vardır. Bu hadis-i şerif, İsrâiloğullarıyla ilgili bilgiler sunan ve metinde geçtiği üzere, Kur’an’ın konuyla alakalı ayetlerine açıklamalar getiren bir rivayettir.
Bu rivayet, toplumun nasıl bozulmaya başladığını, niçin lanetlendiğini, yani Allah’ın rahmetinden mahrum bırakıldığını ve akıbetlerinin ne olduğunu gözler önüne sermektedir. Şayet halkta başlayan bozulmaya âlimler ve yöneticiler engel olmaz, ma’rûfu emir ve münkerden nehiy vazifesini yerine getirmezlerse, bunun aksine kötülüklere göz yumar, kötülerle beraber düşer kalkarlarsa, onlarla yiyip içerlerse, Allah da onların kalplerini birbirlerine benzetir; günah işlemeyenlerin kalplerini, günah işleyenlerin kötülükleri yüzünden karartır. Çünkü onlar, günah işleyenleri günahlarından vazgeçirmemiş, aksine hoş görmüşlerdir. Böylece hepsinin kalpleri katılaşmış, hakkı ve hayrı kabulden uzaklaşmış, isyanları sebebiyle rahmetten de mahrum bırakılmışlardır.
Hz. Peygamber (asm) Kur’an ayetlerini de okuduktan sonra bizden şunları istiyor:
* İyiliği emredip kötülükten nehyetmek,
* Zâlimin elinden tutup zulmüne engel olmak,
* Zâlimi hakka döndürmek,
* Zâlimi hak üzerinde tutmak.
Şayet bunlar yapılmazsa, Allah bizim kalpblerimizi de birbirine benzetir. Sonra da İsrâiloğullarının lanetlendiği gibi lanete hak kazanırız.
Özet olarak;
- Açıktan işlenen günah ve kötülüklere engel olmak, yöneticilerin ve âlimlerin görevidir.
- Yöneticiler ve âlimler kötülüğe göz yumar ve onu kendileri de işlerse, toplumun çürümeye ve çöküntüye gidişi hızlanır.
- Kötülüğe ses çıkarmamak, kötülüğü teşvik ve yayılmasına vesile olmaktır.
- Kötülükleri ortadan kaldırmak sadece sözle veya kalben buğz etmekle mümkün olmaz. Elle de müdahale şarttır, zulmü mutlaka önlemek gerekir. Bu yapıyı teşekkül ettirmek, Müslümanlar için bir vecibedir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 198)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet