Bilinen aylar hangileri?

Tarih: 27.06.2024 - 15:21 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bakara Suresi 197. ayette geçen “bilinen aylar”ın “Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce” olduğuna dair delil var mı?
- Bilinen ayların Şevval, Zilkade ve Zilhicce olduğuna dair başka bir ayet var mı?
- Veya bu durumla ilgili hadis var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bilinen aylardan maksat, ramazan ayından sonraki şevval ve zilkade aylarıyla zilhiccenin ilk on günüdür.

Öncelikle ifade edelim ki, haccın zamanı ve haccın yapılışıyla ilgili uygulamayı bizzat Hz. Peygamber (asm) Efendimiz yapmış ve

"Hac menasikini (haccın zaman ve yapılış şeklini) benden alın, benden gördüğünüz gibi haccı yapın."

buyurmak suretiyle ümmetine de kendisinin yaptığı gibi yapmalarını emretmiştir.(1)

Peygamberimizin (asm) bu uygulaması ve ümmetine de buna uymalarını istemesi, aynı zamanda Allah Teala’nın, “İnsanlara haccı bildir, sana gelsinler."(2) iradesinin bir sonucudur. Bunun manası insanlara haccı öğret ve onlar sana uysunlar demektir.(3)

Nitekim namaz konusunda da Peygamberimiz (asm), “Benim (nasıl namaz kıldığımı) gördüğünüz gibi, siz de öylece namaz kılınız."(4) buyurmuştur.

Şu halde, Peygamber Efendimizin (asm) kıldığı namazın şeklinin dışına çıkanlar namaz kılmamış olacağı gibi, Peygamberimizin yaptığı zamanın ve uyguladığı şeklin dışına çıkanlar da hac yapmamış olacaktır.

Soruda geçen ayetin meali şöyledir:

Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca karar verip niyet ederse, bilsin ki hac sırasında kadına yaklaşmak, günaha sapmak ve tartışıp çekişmek yoktur. Ne hayır işleseniz Allah onu bilir. Azık edinin; kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır. Öyleyse bana saygı duyun, ey akıl sahipleri!(5)

Yaygın yoruma göre “bilinen aylar”dan maksat, şevval ve zilkade aylarıyla zilhiccenin ilk on günüdür (ramazandan sonraki iki ay on gün). Bu döneme “hac mevsimi” denir.

Görüldüğü gibi ayetin hükmü geneldir (âm); yani hac ibadetini meydana getiren fiillerin bu süre içinde ne zaman yapılacağına ilişkin bir belirleme yoluna gidilmemiştir.

Bu belirlemeyi Hz. Peygamber (asm) yapmış, İslam ümmeti de asırlar boyu bu uygulamayı devam ettirmiştir.

Resulullah (asm) “Vedâ haccı” denilen hayatının ilk ve son haccından bir yıl önce, hicretin 9. yılı Zilhicce ayında (Nisan 631) Hz. Ebu Bekir’i hac emiri tayin ederek 300 Müslümanla birlikte Mekke’ye gönderdi. Hz. Ebu Bekir, o yılın hac günlerinde Müslümanlara haccın esaslarını öğretti. Ertesi yılın 25 Zilkadesi’nde (22 Şubat 632) büyük bir Müslüman kitlesiyle hac yolculuğuna çıkan Resulullah, Zilhicce’nin 4. günü Mekke’ye ulaştı. Bu sırada muhtelif bölgelerden gelen Müslüman hacı adaylarının sayısı 100.000’i aşmıştı.

Hz. Peygamber (asm) Efendimiz, yanındaki Müslüman kitleyle birlikte 5, 6 ve 7 Zilhicce günleri Mekke’de kaldı. Bu esnada kudûm (Mekke’ye ilk geliş) tavafı yaptılar, makam-ı İbrâhim’de iki rekat namaz kıldılar, Safa ile Merve arasında say yaptılar. 8 Zilhicce’de Mina’ya gidildi; 9 Zilhicce sabahı Müzdelife üzerinden Arafat’a geçildi ve vakfe yapıldı (bu, haccın rükünlerindendir). Hz. Peygamber burada ünlü Veda hutbesini irat etti. Hutbe aynı anda ağızdan ağıza Arafat’taki bütün Müslümanlara aktarıldı. Daha sonra Müzdelife’ye inildi ve ayette de anılan Meşar-i Haram’da istirahat edildi.

10 Zilhicce sabahı Cemretü’l-Akabe’ye varıldı, yedişer taş atıldı (şeytan taşlandı). Resulullah’ın (asm) Mina’da da bir hutbe okumasından sonra kurban kesimi yerine gidilip kurbanlar kesildi. Bütün Müslümanlar tıraş olup ihramdan çıktılar; Kabe’ye gidip tavaf-ı ifada yaptılar (buna ziyaret tavafı da denir; haccın rüknü olan tavaf budur).

Sonraki teşrik günlerinde Mina’ya gidilerek cemreler tamamlandı.

Beşinci günü sabah namazından önce veda tavafının yapılmasıyla hac ibadeti tamamlanmış oldu.(6)

İşte ayette “Hac, bilinen aylardadır.” buyurularak genel bir ifade ile anılan hac ibadetinin yerine getirilme vakti, bizzat Hz. Peygamber’in (asm) bu uygulamasıyla tam olarak tayin ve tespit edilmiş oldu, bugüne kadarki bütün uygulamalar da bu şekilde sürdürüldü.

Bu sebeple ayette geçen “Hac, bilinen aylardadır.” şeklindeki mutlak ifadeye bakarak, bu ibadetin belirtilen iki ay on günlük müddet içinde başka günlerde de ifa edilebileceğini veya bazı güçlükleri azaltmak ya da ortadan kaldırmak için bu süre içinde farklı zamanlara yayılabileceğini düşünmek, bizzat Hz. Peygamber (asm) ile Hulefâ-yi Râşidîn’in ve bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün Müslüman bilginlerin görüşlerine ve 1400 seneyi aşkın bir süredir yürütülen uygulamaya aykırıdır. Doğabilecek güçlükleri ortadan kaldırmak için yeterli imkânların mevcut olduğu bugünkü şartlarda böyle bir değişiklik gereksizdir, yanlıştır. Ayrıca yapılacak değişikliğin, bu ibadetin -önemini ve değerini bir ölçüde ifade ettiğimiz- dinî, ahlaki, sosyal, siyasî işlevini de zayıflatacağında kuşku yoktur.

Kaynaklar:

1) Müslim, Hac 310; Ebu Davuıd, Menasik 77; Nesai, Menasik 220; Ahmed, 3/318, 337, 366, 387.
2) Hac Suresi, 22/27.
3) Razi, Mefatih, Hac 27. Ayetin tefsiri.
4) Buhari, Ezan, 18.
5) Bakara 2/197.
6) Detaylı bilgi ve kaynaklar için bk. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/119-196.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 85
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun