Allah kulunu affettiğinde adaletsizlik olmuyor mu?
- Allah in merhamet etmesi ile adaleti arasında nasıl bir uyum var?
- Mesela şöyle hadise var, bir kadın fahişse iken köpeğe su vermesi ile bütün günahları affedilmiş. O zaman herkes istediği günahı islesin ve ufak yardımlarda içten gelerek bulunsun.
- Bu diğer edepli insanlara karsı bir haksızlık olmaz mı?
- Diğer insanların edebini korurken ya da amel kazanmaya çalışırken diğer insanların ufak şekilde affedilmiş olması ibadetle uğraşan insanlara haksızlık olmaz mı?
Değerli kardeşimiz,
Öyle anlaşılıyor ki, adalet kavramı çok iyi anlaşılmamıştır. Bu kavramı birkaç madde halinde açıklamakta fayda vardır:
a) Adalet eşitlik demek değil, yerine göre hakkı ikame etmektir.
Mesela; aç olana yemek, susuz olana su vermek adalettir. Her ikisine eşit seviyede yalnız su veya yemek vermek adaletsizliktir. Çünkü bu paylaşımda söz konusu kişilerden birinin hakkı verilmemiş olur.
b) Adalet, birinin hakkını vermektir. Bir kimsenin hakkını zayi etmek haksızlıktır.
Bu açıdan bakıldığında, böceklerden insana kadar açık bir eşitsizlik içinde yaratılan varlıkların bu durumu, bir adaletsizlik değildir. Çünkü, burada hiç kimsenin daha önce var olan bir hakkı zayi olmamıştır. “Mülkün sahibi mülkünde dilediği şekilde tasarruf etme hakkına sahiptir.” kaidesi bu konuyu yeterince açıklar.
c) Adalet, bir konu bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, eşitliği değil, dengeyi sağlayan bir unsur olduğu görülür.
Buna göre adalet, bütün canlıların aynı şekle sahip olması değil, farklı şekillere sahip olan her canlı türünün kendi bünyesinde dengeli olmasıdır. Mesela, bir filin kulağı ile bir farenin kulakları aynı büyüklükte olsaydı -bünyelerin boyutuyla uyuşmadığından dengesiz olduğu için- adaletsizlik olurdu.
d) Adalet mekanizması, konunun unsurlarına yarar veya az zarar sağlayan bir ölçü birimidir.
Buna göre, adalet iki kısma ayrılır:
Birincisi: Hakiki adalet.
Bu adalet, herkesin/her şeyin hakkının tastamam verilmesidir. Bütün canlıların yaratılış gayelerine uygun, farklı yapılara ve farklı hayat şartlarına sahip kılınması, hakiki adalettir. Bu hakikate göre, bir insanın bir sinek gibi uçmaması, bir tavşan kadar koşmaması, bir deve gibi yük taşıyamaması, adaletsizlik sayılmaz, sayılamaz...
İkincisi: İzafi adalet.
Bu adaletin tatbikatında zararın az olması yeterli bir hak ölçüsüdür. Mesela, bütün insanların zengin veya fakir olmaları durumunda, mevcut sosyal ve ekonomik hayatın varlığından söz edilemezdi. Zira, herkes aynı seviyede fakir olsaydı, -yoksulluktan ötürü- hiç kimse kimseye yardım edemezdi. Herkes “yardıma muhtaç dede” olurdu. Eğer bütün insanlar aynı seviyede zengin olsalardı, bu takdirde -varlıktan ötürü- hiç kimse başkasına yardımcı olmazdı. Manzara: “Sen ağa, ben ağa, ineği kim sağa?” masalına döner.
- İşte sosyal hayatın şartları, adalet-i mahza denilen hakiki adalete imkân vermediği için, adalet-i izafiye doğrultusunda insanların bir kısmı zengin, bir kısmı fakir yaratılmıştır. Örneğin, fakirler zenginlerin parasına; zenginler de fakirlerin iş-gücüne muhtaçtır. Bu karşılıklı ihtiyaç, karşılıklı yardımlaşmayı zorunlu hale getirmiştir.
“Senin Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Halbuki bu dünya hayatında onların maişetlerini aralarında taksim eden, bir kısmının diğer kısmını çalıştırması için, kimini kimine üstün (kimini fakir, kimini zengin) kılan biziz. Senin Rabbinin rahmeti ise, onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” (Zuhruf, 43/32)
mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.
e) Adalet, afla çelişmez.
Adalet, bir kimsenin hak ettiği (ceza veya mükâfat olarak) karşılığın verilmesidir. Bir kimseye hak ettiği cezayı vermemek, bir lütuftur, bir ikramdır. Affetmek, adaleti zedelemediği gibi, başkasının hakkını da zayi etmez. Sorudaki misali esas alırsak; Allah’ın iffetsiz bir kadını, yaptığı bir iyilikten dolayı affetmesi, Allah’ın sonsuz rahmetinin şanına yakışan bir tavırdır. Kul hakkıyla ilgisi olmayan böyle bir suçun Allah tarafından affedilmesi, adaletten daha üstün, daha güzel olan bir lütuftur, bir ikramdır.
- Bu kadının aynı konumunda olan başka bir kadına ceza vermesi, affetmemesi, bir haksızlık değildir. Çünkü haksızlık, adaletsizlik bir hakkın zayi olmasıyla ortaya çıkar. Bu ceza alan kadının bir hakkı zayi olmamış, hak ettiği cezayı almıştır.
Bu iki olayı sorudaki gibi yorumlamak, adalet kavramının doğru anlaşılmadığının göstergesidir.
Evet, affetmek, bir ikramdır. İkramda eşitlik şart olmadığı gibi, birine ikram yapmak, diğerine de yapılmayı gerektirmez.
Örneğin, iki arkadaşımızdan birine bin lira versek, diğerine hiç vermezsek, yahut onun yarısı kadar 500 lira versek, ona haksızlık etmiş olmayız...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Tanrının sevilmeye, görülmeye, bilinmeye ihtiyacı mı var ki varlıkları yarattı?
- Kur'an'a göre Allah, insan ayrımı yapar mı yapmaz mı?
- Allah niçin kullarını bir yaratmadı; kimini iki başlı, kimini kör, kimini topal olarak yarattı?
- Hayvanların kesilip yenilmesine Allah'ın rahmeti nasıl izin veriyor?
- Rızık konusunda neden kimilerini üstün yaratılmıştır?..
- Allah bu dünyayı neden adalet üzerine yaratmadı, tam tersi savaş ve adaletsizlik üzerine yarattı?
- Adalet-i izafiye için ayet ve hadis var mı?
- Allah, insanı neden şeytandan üstün yarattı; hikmeti nedir?
- Emanet ve adaletin gerçek sorumluları kimlerdir?
- Sorular herkese eşit olur, ancak şartların eşit olmaması nasıl açıklanabilir?