Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur, hadisinin sıhhati nedir?

Tarih: 14.04.2015 - 00:52 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mezheplere göre, abdest, gusül ve teyemmüma başlarken besmele çekmenin hükmü nedir, bu hükmü verirken dayandıkları deliller nelerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur." [Ebû Dâvud, Tahâret 48, (101, 102); İbnu Mâce, Tahâret 41, (399); Tirmizî, Tahâret 20; Ahmed b. Hanbel, 2/418]

Ahmet ibni Hanbel ve Ebu Davud hadisin zayıf olduğunu bildirmişlerdir.

Hanefi, Maliki ve Şafii Mezheplerine göre, abdeste, gusül ve teyemmüme başlarken besmele çekmek sünnettir. Besmele çeken sevap alır, ama çekmeyenin abdestine bir zararı olmaz ve abdest geçerlidir.

Hanbelî mezhebine göre ise, abdeste, gusül ve teyemmüme başlarken besmele çekmek farzdır. Besmeleyi bilerek terk edenin abdesti olmaz. Ancak, “besmele” çekmesini bilmeyen veya bildiği halde unutan kimsenin aldığı abdest geçerlidir. (bk. Cezırî, el-Mezahibü’l-Erbaa, Abdest ve Gusül Bölümü)

Aliyyü'l-Karî'nin naklettiğine göre bu hadis-i şerifteki “yoktur” anlamına gelen “lâ” üç anlama gelebilir:

- Hakiki manasında kullanıldığı zaman, bir şeyin yok olduğunu ifade der.

- Mecazen, bir şeyin sahih olmadığından dolayı nazar-i itibara almaya değmediği anlamına gelir.

- Yine mecazen o şeyin "kâmil olmadığı" manasını da ifade eder.

Bu hadiste “Abdesti olmayanın namazı yoktur.” cümlesinde “lâ” kelimesi, hakiki manasında kullanılmıştır ki, abdesti olmayan kimsenin gerçekte namazı da yoktur. "Besmele çekmeyenin abdesti yoktur." cümlesinde ise, mecazi anlamda kullanılmıştır ki, “Abdeste başlarken besmele çekmeyenin abdesti kamil değildir.” demektir.

Nitekim, “Mescide komşu olanın mescid dışında namazı yoktur.” (Suyûtî, Cami'u's-sağîr, 2/210) cümlesinde de aynı durum söz konusudur. Çünkü evi camiye/mescide bitişik olan kişinin evinde kıldığı namaz, tam ve kamil olmasa da geçerlidir, sahihtir.

Bununla beraber besmele ile ilgili cümledeki “lâ” kelimesi üzerinde alimler arasında görüş farkları vardır:

Zahirîlere, İshâk'a ve Ahmed b. Hanbel'e göre, kasden besmele çekilmeyen abdest sahih değildir, yeniden alınması gerekir.

Şafîlere, İmam Malik'e ve Hanefilere göre ise, besmele çekmeyenin abdestinin kemali yoktur; fakat sahihtir, geçerlidir.

Besmele çekmenin farz olduğunu söyleyen alimlerin delili, bu ve bunu destekleyen diğer hadislerdir.

Sünnet olduğunu söyleyen alimlerin delilleri ise, Dârakutnî ve Beyhakî'nin naklettiği şu hadis-i şeriftir:

“Kim besmeleyle abdest alırsa, bütün vücudunu temizlemiş olur, kim de besmelesiz abdest alırsa, sadece abdest organlarını temizlemiş olur.” (Aynî, el-Binaye, 1/136-137; Zeylâî, Nasbu'r-râye, 1/7)

Her ne kadar bu rivayetin senedinde geçen Abdullah b. el-Hakan ez-Zahirî hakkında bazı söylentiler varsa da aynı hadis yine Dârakutnî ve Beyhakî tarafından başka senetlerle rivayet edilerek kuvvet kazanmıştır. (bk. Aynî, el-Binaye, 1/137)

İbn Seyyidi'n-Nâs'ın Tirmizî'de bu hadis üzerinde yaptığı açıklamaya göre “Abdeste başlarken besmele çekmeyen kimsenin abdesti yoktur.” ifadesini bazı raviler, “Besmele çekmeyenin abdesti kâmil değildir." şeklinde rivayet etmişlerdir ki, eğer bu rivayet sabitse, bu ikinci görüşün doğruluğunu isbat etmiş olur.

İmam Tahâvî, Resûlullah (asm)'in “Allah'ın ismi olan selâm kelimesini abdestsiz ağzına almayı çirkin gördüğünü ve selamı abdestli olarak almayı arzu ettiğini" ifade eden hadisi delil getirerek, abdest için besmelenin şart olmayıp sünnet olduğunu söylemiştir. (Hadis için bk. Ebu Davud, Tahare 8; Nesai, Tahare 6; İbn Mace, Tahare 27)

Menhel yazarının açıklamasına göre “Besmelesiz abdest olmaz.” hadisinin besmeleyi kasden terk edenlere; tercümesini verdiğimiz Darakutnî ile Beyhakî'nin rivayet ettikleri hadisin de besmeleyi unutarak terk edenlere ait olduğunu kabul ettiğimiz zaman, hadisler arasında bir çelişki kalmaz.

İmam Nevevi’nin açıklamasına göre besmelenin, abdestin geçerlilik şartı olmayıp mükemmel olmasının şartı olduğunun en büyük delili,

 “Besmeleyle başlamayan hiçbir önemli iş tam değildir.” (Süyûtî, Câmiü's-Sağîr, 2/97)

hadis-i şerifidir. Çünkü bu hadiste besmeleyle başlanmayan işin sahih olmadığı değil, kâmil olmadığı ifâde edilmektedir. (bk. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 1/ 189-191)

Şunu da ifade edelim ki, herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir. Meselâ içki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak, onları meşrû saymak anlamına geleceği için haram kabul edilmiştir.

Abdest almak, dua okumak gibi ibadetlerle yenilmesi helâl olan gıdaları yemek, aynı mahiyetteki şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnet, oturma, kalkma ve yürüme gibi işlerde ise mubahtır. Necâset mahallerinde besmele çekmek mekruh sayılmıştır.(bk. Tahtâvî, Hâşiye alâ Merâkı’l-felâh, s. 2-3)

Besmele, kâinatı yaratan ve idare eden en yüce varlığın adını, Kur’ân-ı Kerîm’de bu ad yerine en çok kullanılan ve doksan dokuz esmâ-i hüsnâ dizisinde ikinci sırayı alan “Rahmân” ile hemen onun ardından gelen “Rahîm” isimlerini toplamış kutsal bir metindir. “Esirgeyen-bağışlayan, lütuf, merhamet ve ihsanını eksiltmeyen” anlamındaki rahmân ve rahîm isimleri ilâhî rahmet ve koruyuculuğun bütün âlemi kucakladığını ifade etmektedir.

Kur’an ve hadis metinlerinde Yüce Yaratıcı'ya nisbet edilen bütün isim ve sıfatları bir bakıma özet halinde ihtiva eden besmele, Müslümanların hem inanç hem ibadet hem de günlük hayatlarında büyük bir yer tutmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun