İşitme engellilerde şer'i mes'uliyet var mı? Böyle kimselerin işiten insanlar gibi mes'ul olmadığı söyleniyor?

İşitme engellilerde şer'i mes'uliyet var mı? Böyle kimselerin işiten insanlar gibi mes'ul olmadığı söyleniyor?
Tarih: 12.08.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İslam’da teklif-i malayutak / kişinin gücünün üstünde bir yükümlülük yoktur. Bu sebeple, özürlü insanların sorumluluğu da kendi güçleri dahilinde olmaktadır. Konuşamayan bir insandan namazda fatiha okumasını isteyemezsiniz.

Ancak, anne-babası mümkün olduğunca işitme engelli çocuklarına okuma yazmayı öğretmeli, dini bilgilerini kitaptan öğrenmesini sağlamalıdır. Özellikle namaz, oruç gibi ibadetleri bir şekilde yerine getirmesine çaba sarf etmelidirler. Bunlar yapılmadığı takdirde, kendisinin değil anne-babasının, ailesinin sorumluluğu olacaktır.

Ayrıca, günümüzde farklı metotlar kullanılarak, işitme engelli bireyler için yapılan din eğitimi hizmetleri neticesinde Kur'an'ı okuyabildikleri gibi sure ve duaları da ezberleyip, işaret diliyle çeviri yapılan hutbeleri de dinleyebilmektedirler.

Özetlersek, herkesin sorumluluğu, kendi gücüyle, yapabilme kapasitesiyle orantılıdır. İşitme engellisi de yapabileceği her şeyden sorumludur. Zaten bu durum, ibadet etmeye engel bir durum değildir. Yalnız işitme yoluyla öğrenmesinde problem vardır. Bunu da ailesinin desteğiyle -sınırlı da olsa, asgari bilgileri kendilerin uygun olan yollarla öğrenerek- çözmesi mümkündür. Bu imkânın kıtlığı nispetinde sorumluluğu da azalır.

- İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, iman; dil ile ikrar, kalp ile tasdikten ibarettir. Dil problemi olanın kalp ile tasdik etmesi yeterlidir. Aslında, kalp ile tasdik bir anlamda yeterli olabilir. Nitekim, İmam Maturidî bu görüştedir. (bk. Şerhu’t-Tahaviye, 2/275-şamile)

Böyle bir iman kişiyi Allah katında mümin yapar. Fakat, kişinin dünyada bir mümin olarak muamele görmesi için, diliyle de bu imanının varlığını ilan etmelidir. Sadece diliyle ikrar edip de kalbiyle iman etmeyen münafık olur, dünyada mümin muamelesi görse de ahirette kâfir muamelesi görecektir. Nitekim Peygamberimiz (a.s.m) bazı münafıklara hitaben “Ey kalplarine iman girmeyen, yalnız dilleriyle iman eden topluluk!” diye buyurmuştur. (krş Bakıllanî, el-İnsaf, 1/18-şamile). Kur’an’da da buna benzer ifadeler vardır.

Ayrıca  Malikî, Şafii ve Hanbelîlere göre, amel etmek de -temel esası olmasa da- imanın tamamlayıcı bir unsurudur. Bunlara göre mükemmel bir imanın tam tarifi şöyledir: Dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve organlarla amel etmektir. (bk.Şerhu’t-Tahaviye,2/275-şamile)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun