KOMŞU HAKKI
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
Hutbemiz komşularımıza karşı vazifelerimize dairdir.
Son ve kurtarıcı, hayatı bütünüyle kucaklayan İslâm dini, komşu haklarına çok önem vermiştir. Bu husustaki emir ve yasaklara başka hiçbir sistemde rastlamak mümkün değildir.
Yüce dinimiz İslâm, tencereden çıkan yemek kokusuyla bile komşunun rahatsız edilmesine razı değildir.
Komşularla iyi geçinmek Müslüman olmanın alâmeti sayılmış, komşu hakkına riayet etmeyenlerin tam bir mü'min olamayacakları beyan edilmiştir.
Bu sebeple kalbi îman nuruyla nurlanmış, hayatı Kur'ân terbiyesiyle bezenmiş her Müslüman, yakından uzağa doğru komşularına iyilik etmek ve onlara hayırlı bir komşu olmak mecburiyetindedir.
Aile fertlerinden sonra insanın en yakın çevresi komşularıdır. İnsanlar komşularla birarada yaşamaya, alışveriş yapmaya muhtaç yaratılmışlardır.
Şerefli bir şekilde yaşamak için çok şeylere muhtaç olan insan, tek başına bunları tedarik etmeye muktedir olmadığından, ebnayı cinsiyle teşrîk-i mesaî etmeye mecburdur.
Komşuların karşılıklı anlayış ve sabır içinde birbirlerine samimî hürmet, merhamet ve sevgi göstermeleri, yardımlaşmaları Allah'ın emridir. Kendine itimat edilmeyen insan kâmil bir mü'min olamaz.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) üç defa tekrar edip yeminle ifade ettiği hadîs-i şerifte, "Vallahi mü'min olamaz, vallahi mü'min olamaz, vallahi mü'min olamaz!" buyurunca, "Kim mü'min olamaz yâ Resûlallah?" diye soruldu.
Efendimiz cevap verdiler: "Komşusu şerrinden emin olmayan kimse!"
Hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki: İnsanın iyi bir Müslüman olması kuvvetli bir îmana sahip olmaya, o da komşularına hayırlı olmaya bağlıdır. Birbirlerine zararlı komşulann îmanları da, her iki hayatları da tehlikededir.
Her iki hayatımızı kurtaracak sağlam ve sarsılmaz bir îmanı kazanmaya çalışmak, hayatta en mühim vazifemizdir.
Aziz Mü'minler!
Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'inde komşu hakkını Allah hakkı, ana-baba ve akraba hakkı gibi kudsî sayarak şöyle buyurmuştur
"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın! Anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve eliniz altında bulunan kimselere iyilik edin!.." (Nisa, 4/36)
Ayet-i celîlenin de ifadesinden anlaşıldığı gibi, komşu denildiği zaman ev, dükkân, tarla, bağ, bahçe komşuları, iş ve mesaî arkadaşları, otobüs ve dolmuşta koltuk ve yol arkadaşları bütünüyle aklımıza gelmelidir.
Evimizin ve iş yerimizin etrafında bulunan herkes komşumuzdur. Müslim, gayri müslim herkes dâhildir.
Hatta evimizin sağından solundan ve her tarafından 40'ar evin komşu sayıldığı Hz. Âişe validemiz ve diğer sahabîler tarafından bildirilmiştir.
Müslüman yakın uzak bütün Müslümanlarla îman bağıyla bağlıdır. Resûl-i Ekrem (sav) dünya ve âhiret saadetimizi temin edecek mübarek sözlerinden birinde bakınız ne buyuruyor:
"Allah'a ve âhiret gününe îman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah katında dostların en iyisi, arkadaşına iyi davranan, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davranandır. Cebrail Aleyhisselâm bana komşuyu o kadar tavsiye etti ki, onu mirasçı yapacak zannettim."
"Yanındaki komşusu açken tok yatan kimse, mü'min-i kâmil değildir. Komşusu kötülüklerinden emin olmayan kimse cennete giremez!"
İşte Muhterem Müslümanlar!
Bizim hasretini çektiğimiz mes'ûd ve huzurlu hayatın, içtimaî adaletin, hakikî medeniyetin, gerçek kardeşlik ve sevginin hayat düsturlarından bâzıları bunlardır.
Şahsî hayatımıza, içtimaî hayatımıza Allah ve Resûlü'nün emir ve yasaklan hâkim olmalıdır. Mülk Allah'ındır, insanlar O'nun kullarıdır.
Onların her iki hayatlarını en güzel ve âdil şekilde tanzim ve tedvir edecek olan da Allah'ın emir ve yasaklandır. Allah'ın kitabı ve Resûlü'nün sünnetidir.
Kâinatın Efendisi, Hz. Ebû Zer'e hitaben, "Yâ Ebâ Zer! Çorbanı pişirince suyunu çok koy! Komşularından muhtaç olanlara da bir pay ayır!" buyurmuşlardır.
İşte bizim sosyal adalet anlayışımız budur. Dünyada eşi ve benzeri yoktur.
Eshâb-ı Kiram (r. anhüm) bir kadından bahsedip dediler:
"Yâ Resûlallah! Felân kadın gündüzü oruçla, geceyi namazla geçirir. Fakat komşularıyla iyi geçinmez, kavgacıdır. Bu kadın hakkında ne buyurursunuz?"
Cevaben, "O kadın cehennemdedir!" buyurdular.
Görülüyor ki îman, ibadet, ahlâk beraber yürümezse kişiyi kurtaramıyor.
"Ben tok olayım da başkası açlıktan ölürse ölsün!" diyecek kadar vicdanı katı, "Sen çalış, ben yiyeyim!" diyecek kadar insafsız insanlar, toplum hayatımız için en zararlı mahlûklardır.
Radyo ve televizyonun sesini lüzumundan fazla açan veya düğün yapıyorum diyerek 7 mahalleyi rahatsız eden; komşuların hastasını, sağlamını, sükûnete çok muhtaç yaşlılarını düşünmeden dünya ve anketlerine zarar veren Müslüman, komşularına eziyet ve zulmetmektedir. Gerçek Müslüman bu kadar hissiz ve mes'ûliyetsiz olamaz.
Araba, tren, uçak, gemi yolculuklarında koltuk arkadaşını sigara dumanı teneffüs etmek zorunda bırakan, ona böylelikle azap çektiren Müslümanın cennete giden yolu tıkalıdır. Açılması için bu zulüm ve zararlardan vazgeçmesi şarttır.
Komşularımıza iyilik ve ikramda bulunmak, selâmlaşmak, ziyaretlerine gitmek, yardımlanna koşmak, güleryüzlü davranmak, hediyeleşmek, dâvetine icabet etmek, cenazelerine iştirak etmek, taziye yapmak, zarar ve kötülük dokunacak hareketlerden sakınmak, ayıp ve kusurlarını araştırmamak, ırz ve namuslarına göz dikmemek, dinî ve dünyevî işlerinde yol göstermek başlıca vazifelerimizdir.
Hülâsa: Her şeyin en güzeli, İslâm'ın çizdiği dairede mevcuttur. İnsanlık hak, adalet, huzur ve saadet, ne arıyorsa ancak îman hakikatlan dairesinde bulacaktır.
Zira selâmet ve emniyet yalnız İslâmiyet'te ve îmandadır.
Aziz Kardeşlerim!
Son tavsiyemiz şudur:
"Fânî, kısa, faydasız ömrünüzü bakî, uzun, faydalı, meyvedar yapmak, az bir ömürde sonsuz hayatı kazanmak isterseniz, Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. O'nun nzası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikalan seneler hükmüne geçer."