Ölümler konusunda sebep ve kader ilişkisi nasıl değerlendirilir; ecel, kader, katil?
- Bir nedenle ölen kimse, o neden olmasaydı, ölmeyecek miydi?
- Mesela şu anda bir Amerika-Irak savaşı var. Bu savaşta Amerika bombalıyor, insanlar ölüyor, Bush'u suçlu buluyoruz...
- Eğer bu savaş olmasaydı, bu insanlar gene ölecek miydi?
- Yani insanlar vakti geldiğinde öldüyse o zaman Bush suçlu mu veya Filistin-İsrail savaşı veya Hitler'in II. Dünya savaşında yaptıkları. Yani bu savaşlar olmasaydı, bu insanlar gene ölecekler miydi?
- Veya Doğu'da askerlerimizin teröristlerle yaptığı mücadele?
- O zaman öleceklerse bunların sucu var mı?
- Televizyon izleyemez oldum, haberlerde karısını bıçakladı veya bir çok haber çıkıyor...
- Bunlar öleceklerse neden bunlar oluyor diye içim içimi yiyor, işin içinden çıkamaz bir duruma geldim?!.
Değerli kardeşimiz,
Sizin bu sorunuzu evet veya hayır şeklinde cevaplamak yanlış olur. Çünkü evet dersek Cebriyeci olur insanın iradesini reddetmiş, hayır dersek Mutezileci olur, kaderi inkâr etmiş oluruz.
Zaten ortada bir cenaze var. Bu nedenle kısaca açıklamayı uygun ggörüyoruz:
Soru: "Madem filan adamın ölmesi, filan vakitte mukadderdir. Cüz'i ihtiyarıyla tüfek atan adamın ne kabahati var, atmasaydı yine ölecekti?" sözüne karşı ne dersiniz?
Kader, sebeble müsebbebe bir taalluku var. Yani, şu müsebbeb, şu sebeble vukua gelecek. Öyle ise denilmesin ki: "Madem filan adamın ölmesi, filan vakitte mukadderdir. Cüz'-i ihtiyarıyla tüfek atan adamın ne kabahati var, atmasaydı yine ölecekti?"
Sual: Niçin denilmesin?
Elcevab: Çünki kader, onun ölmesini onun tüfeğiyle tayin etmiştir. Eğer onun tüfek atmamasını farzetsen, o vakit kaderin adem-i taallukunu farzediyorsun. O vakit ölmesini ne ile hükmedeceksin? Ya Cebrî gibi sebebe ayrı, müsebbebe ayrı birer kader tasavvur etsen veyahut Mutezile gibi kaderi inkâr etsen, Ehl-i Sünnet ve Cemaati bırakıp fırka-i dâlleye girersin. Öyle ise, biz ehl-i hak deriz ki: "Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul." Cebrî der: "Atmasaydı yine ölecekti." Mu'tezile der: "Atmasaydı ölmeyecekti." (Sözler, s.467)
Yani, Cenâb-ı Hak bu âlemde hikmetiyle, her müsebbebi bir sebebe bağlamıştır. Bu hakikat, kaderin sebeble müsebbebe bir taalluk ettiği, şeklinde ifâde edilmiştir. Meselâ, bir çocuk müsebbeb, anne ve babası ise sebebdir. Cenâb-ı Hak o çocuğun yaratılmasını o anne ve babadan takdir etmiştir. İşte Cebriye, sebeble müsebbebe ayrı birer kader tevehhüm etmekte, yâni ebeveyn ile çocuğu ayrı ayrı nazara almaktadır. Bunun neticesi olarak, dünyaya gelmiş bulunan bir çocuk için, madem ki onun kaderi dünyaya gelmektir. Ebeveyni olmasa da o çocuk dünyaya gelirdi, gibi hatalı bir fikre sapmaktadır.
Mutezile ise sebeblere te'sir vererek, ebeveyni olmasaydı o çocuk dünyaya gelmezdi, gibi yine bâtıl bir fikir ileri sürmektedir. Ehl-i Sünnet âlimleri, kaderin sebeble müsebbebe bir baktığını ve sebeblerin yokluğu farzedildiğinde, müsebbeb için bir şey söylenemeyeceğini ifâde etmişlerdir. Yâni, yukarıdaki misâl için, "Eğer söz konusu ebeveyn olmasaydı çocuk dünyaya gelir miydi?" sorusuna Ehl-i sünnet âlimlerinin cevabı, "Ne olacağı bizce meçhuldür." şeklindedir. Zira, ortada bir vak'a vardır. Söz konusu çocuk, o ebeveynden dünyaya gelmiştir. Ebeveynin yokluğu farzedilince, çocuğun dünyaya gelip gelmeyeceğine nasıl hükmedilecektir? Cenâb-ı Hakk'ın o çocuğu bir başka ebeveynden dünyaya gönderip göndermeyeceği hakkında bir tahmin yürütülemez.
İşte, bu misâl gibi, bir adamın ateş etmesiyle diğerinin ölmesi hâdisesinde de kader, sebeble müsebbebe bir bakmaktadır. Ortada bir öldürme hâdisesi vardır ve bu hâdise daha meydana gelmeden Cenâb-ı Hak tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, kader, birinin ateş etmesiyle diğerinin ölmesi, şeklindedir. Adamın ateş etmediği farzedilince, mevcut hâdisenin bir tarafı, yâni sebeb yönü, yok kabul edilmektedir. Bu durumda karşı taraf hakkında hiçbir şey söylenemez. Öldürme olayında katilin kabahati Cenâb-ı Hakk'ın yasakladığı öldürme fiiline teşebbüs etmesi ve ölüme sebeb olmasıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Öldürülen veya intihar eden kişiler ecelleriyle mi ölmüş oluyorlar?
- İlim maluma tabi ise, Hızır’ın çocuğu öldürmesi nasıl açıklanabilir?
- Genç yaşta ölen bir kişi, ihtiyarken ölen bir insana göre avantajsız mı? Namaz, Allah'ın kullarına bir nasibi midir, yoksa kulun kendi iradesi ile midir?
- Küçük yaşta ölen bir insan cennetliktir. Belki yaşasaydı ateist olabilirdi. Bebekken ölmesi avantajlı değil mi?
- Cehennemde bir kafir, "Allah'ım bazılarını çocuk yaşta öldürdün, beni de çocuk yaşta öldürseydin de cennette gitseydim." diyemez mi? Veya cennette bir mümin, "Allah'ım beni daha fazla yaşatsaydın da cennetteki derecem daha yüksek olsaydı." diyemez mi?..
- "... De ki: Siz evlerinizde dahi olsaydınız haklarında ölüm takdir edilenler, mutlaka düşüp ölecekleri yerlere doğru çıkacaklardı..."(Âl-i İmran, 3/154) âyeti açıklar mısınız?
- Kaderin fiillerimiz üzerindeki etkisi nedir? Doğduğumuzdan itibaren Cenab-ı Allah bizim ne yapacağımızı, cennete mi, cehenneme mi gideceğimizi biliyor. Hayatımız boyunca neler yapacağımız belli?..
- "İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, dış görünüşe göre, cennet ehline yaraşır hayırlı işler yaparlar; halbuki kendileri cehennemliktir." Bu hadisi açıklar mısınız?
- ALIN YAZISI
- Eğer İsrafil, Mikail, Cebrail ve Hamele-i Arş'ın aralarında ben de bulunsam ve sana dua etsem, gene senin için yazılan kadınla evlenirdin, anlamına gelen hadis sahih midir?