“Allah kötü kadere uğratmasın.” sözü yanlış mıdır? Kader hakkında söylenmesi doğru olmayan başka sözler var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
“Allah (c.c), kötü kadere uğratmasın!..” ifadesi, zannediyoruz çok az kullanılan ve çok âmice olan bir ifadedir. Bunun niçin, ne manada kullanıldığını, onu kullananlardan öğrenmek en uygunudur.
Bununla beraber, bir iki ihtimali şöyle açıklamak mümkündür:
a. Bu söz evlilik konusunda kullanılmış olabilir. Bundan kastedilen şudur: “Allah -filancanın- kaderini falanca kötü adam ile birleştirmesin; o kötü adamla evlenmesin inşallah!”
b. Diğer bir ihtimal, bu ifadenin genel olarak hayatın hoş olmayan herhangi bir safhasını seslendirmeye yönelik olabilir. Mesela, birisi ticarette zarar etse, insanlar onun hakkında acılarını seslendirdiği zaman “Allah kötü kadere uğratmasın! = Allah kimsenin başına böylesine bir sıkıntıyı vermesin!” diyebilirler.
Bu ifade çok hoş olmamakla beraber, -art niyetle söyleyenler hariç- bunun bir günah olacağını düşünmüyoruz. Çünkü;
İslam’a göre hayır gibi şer de Allah’ın takdiriyledir. Şer kötü demektir. Fakat bu kötülük, kişinin özel hayatıyla ilgili olduğu için kötü/şer oluyor.
Allah’ın takdir ettiği bir husus binlerce konuyla ilişkisi vardır. Kader, bütün bu konuların sonuçlarına birden bakar. Bu sebeple, kaderin yarattığı şer de bir çok cihetle hayırdır. Küçük bir şerrin/kötülüğün olmaması için o şer yaratılmazsa, ona bağlı olarak meydana gelen onlarca hayırların var olmasına engel olunmuş olur. “Güzellik tarafı çok olan bir iş, az bir kötülük için terk edilmez.” manasında ilmî bir kural vardır. Örneğin, yolda giden bir kişinin yağmura tutulmaması için -o gün- yağmur yağdırılmazsa, binlerce kişinin mağdur olması söz konusu olur.
Kaderle ilgili sözlerin listesini vermemiz zor iştir. Prensip olarak Allah’a, onun takdirine itiraz ve tenkit manasına gelen her söz, dinî bir risk taşımaktadır. Bediüzzaman Hazretlerinin o veciz ifadesiyle:
“Kadere itiraz eden başını örse vurur kırar, rahmeti tenkit eden rahmetten mahrum kalır.” (bk. Lem'alar, İkinci Lem'a)
Evet, Allah’a güvenmek, onun sonsuz adalet, hikmet ve rahmetine güvenmek, imanın bir gereğidir. Bu konuyla ilgili olarak,
“Çok defa da hoşlanmadığın şeyler sizin için hayırlı olabilir. Çok defa hoşlandığınız şeyler sizin için kötü olabilir.” (Bakara, 2/216)
mealindeki ayette alınması gereken çok dersler vardır. Demek ki, feleğin çarkını çeviren kanun-u İlahî, kişilerin hatırı için -o pek geniş kader kanunu- değiştirilmez.
Kaderle ilgili -samimi Müslümanlar tarafından- kullanılan bazı hoş olmayan ifadelerin hüsnü tevil yolunu gösteren Bediüzzaman Hazretlerinin kendisine sorulan bir soru ve verdiği cevap özetle (mealen) şöyledir:
"Soru: Felekten, zamandan şikayet edenler, dolayısıyla kaderden şikâyet etmiş olmazlar mı?"
"Cevap: Hayır! Çünkü, dünyanın gidişatından şikâyetçi olan adam şunu demek istiyor: Allah’ın sonsuz hikmetiyle donattığı bu evrenin çarkları benim heva ve hevesime uygun dönmüyor. Benim şahsî arzularım, Allah’ın sonsuz ilmiyle nakşolunan feleğin davranış ve devrandan tam nasibini almıyorlar. Yani Allah bu kâinatı takdir ederken, kıyamete kadar -hikmet pergeliyle- feleğin çarklarını döndürürken, benim şahsî heveslerime uygun gelmeyen çok şeylerle karşılaşıyorum. Benim isteklerim her konuda ilahî hikmetin istekleriyle çakışmıyor...” (Kastamonu, s. 220)
Bu konunun anlaşılmasını sağlayan güzel bir ifade de Niyazi-i Mısrî’nin şu bedtidir:
“Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim,
Bir devasız derde düştüm, ah ki Lokman bî haber.”(Gönlüm, ölümsüz olmamı, Allah ise ölmemi istiyor.
Öyle devasız bir derde düştüm ki, Hz. Lokman bile ona derman bulamaz).
Bunları yazmamızın sebebi, zahiren çirkin görünen bazı sözlerden dolayı insanları hemen tekfir etmeye yeltenmemenin gereğine işaret etmektir. Yoksa, bilerek kadere zulüm isnat edenler, iyi bilsinler ki, bu tenkitleri doğrudan Allah’a gider ve çok tehlikeli bir yol izlenmiş olur... Sağlam imana sahip olan kimse “Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.” der, iman şuuru pencerelerinden seyreder, -insanların elinin karışmadığı yerlerdeki- dünyanın gidişatına itiraz parmağını geri çeker ve “Lütfün da hoş, kahrın da hoş!..” diyecek seviyeye terfi eder...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Peygamber Efendimiz şu an ümmetini görebiliyor mudur?
- Birisi bizi överken nasıl davranmalıyız?
- Duha ve İnşirah surelerinde geçen, "Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.", "Ve ancak Rabbine yönel." gibi ifadelerinde, Rabbimin bana hitap ettiğini düşünebilir miyim?
- Peygamberimiz Efendimiz secdeyi eksik yapan kimseye "Sen namaz kılmadın!.." demiştir. Buna göre tadil-i erkana uymayanın namazı kabul olur mu?
- Namaz kılanlardan değildik, yoksula yedirmezdik... (Müddessir, 74/40-44) anlamındaki ayetleri nasıl anlamalıyız?
- Cemaatle kılınan namazlarda okunan surelerin uzunluğu ne kadar olmalıdır? Uzun okunabilir mi?
- Anneye, doğurmasaydın demek günah mı?
- "Kahpe felek!" gibi bir ifadeyi kullanmak doğru mudur?
- Psikolojik çöküntü içindeyim, ne yapmalıyım?
- Kadere rıza ile kazaya rıza aynı anlama mı gelmektedir?