Kıyamet bize çok mu yakın?
"Ben size, kıyâmet şu iki parmak kadar yakınlaşmış olduğu bir zamanda peygamber gönderildim."
- Bu hadisi sahih midir; nasıl anlamalıyız?
Değerli kardeşimiz,
Hz. Câbir (ra) anlatıyor:
: كان رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، إِذَا خَطَب احْمرَّتْ عيْنَاهُ ، وعَلا صوْتُهُ ، وَاشْتَدَّ غَضَبهُ ، حتَّى كَأَنَّهُ مُنْذِرُ جَيْشٍ يَقُولُ :
«صَبَّحَكُمْ ومَسَّاكُمْ » وَيقُولُ : « بُعِثْتُ أَنَا والسَّاعةُ كَهَاتيْن »
وَيَقْرنُ بين أُصْبُعَيْهِ ، السبَابَةِ ، وَالْوُسْطَى ، وَيَقُولُ:
« أَمَّا بَعْدُ ، فَإِنَّ خَيرَ الْحَديثَ كِتَابُ اللَّه ، وخَيْرَ الْهَدْى هدْيُ مُحمِّد صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدثَاتُهَا وكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلالَةٌ »
« ثُمَّ يقُولُ : « أَنَا أَوْلَى بُكُلِّ مُؤْمِن مِنْ نَفْسِهِ . مَنْ تَرَك مَالا فَلأهْلِهِ ، وَمَنْ تَرَكَ دَيْناً أَوْ ضَيَاعاً، فَإِليَّ وعَلَيَّ
"Resûlullah (asm) hutbe verdi mi gözleri kızarır, sesi yükselir, öfkesi artardı. Sanki bir orduya "Düşmanınız akşama veya sabaha size baskın yapacak!" diye tehlikeyi haber veren komutan gibi (fevkalde ciddî bir edâ ile):
"Ben size, kıyamet şu iki parmak kadar yakınlaşmış olduğu bir zamanda peygamber gönderildim." der ve şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yaklaştırarak gösterir, sözlerine şöyle devam ederdi:
"Emmâ bâd! Bilesiniz, sözlerin en hayırlısı Kitabullah'tır. En güzel yol da Muhammed'in yoludur,. İşlerin en şerlisi de sonradan ihdâs edilenlerdir. Her bid'at dalâlettir." Ayrıca şunları da söylerdi:
"Ben her mümine kendi nefsinden daha yakınım. Nitekim kim bir mal bırakırsa bu ailesi içindir. Kim bir borç veya (bakıma muhtaç) horanta bırakırsa bu bana aittir ve benim üzerimedir." [Müslim, Cuma 43, (867); Nesâî, İydeyn 22, (3, 188, 189).]
AÇIKLAMA:
1. Bu rivâyet, hutbe sırasında Resûlullah (asm)'ın hutbede işlediği mevzuya göre tavır aldığını ifade etmektedir. Mevzu ciddi meseleleri ihtiva ediyor, hatırlatmalarda bulunuyorsa akşama veya sabaha her şeyi mahvetmek, hayata son vermek üzere gelecek düşman baskınını haber veren bir komutanın ciddiyetini takınıyor, yüzü kızarıyor, sesinin tonu artıyor vs.
Şüphesiz, mevzuya uygun bir tavrın takınılması, zoraki, yapmacık bir hal değil, tabii bir durum, anlatılan meselelerin ehemmiyetini rûhen yaşamanın, yakînî bir imanla tasdikin neticesidir. Bu hal, muhakkak ki muhatap üzerinde hâsıl olması arzulanan te'sirin tahakkukunda rol oynar. Böylece (asm), hatiplik san'atının esaslarını da vazetmiş olmaktadır.
2. Şurası muhakkak ki Resûlullah (asm)'ın hadiste tasvir edilen hali, her hutbesine mahsus değildir. İnzâr (sakındırma) ve tehdîd mevzularını işleme zamanlarına mahsustur.
3. Resûlullah (asm)'ın şehadet parmağı ile orta parmağını yan yana getirerek göstermesi, bunların yakınlığına telmihan, kıyametin yakınlığını ifade için olabileceği gibi, bu ikisi arasında üçüncü bir parmak bulunmaması sebebiyle, kendisi ile kıyamet arasında başka bir peygamberin olmayacağına işaret maksadıyla da olabilir.
Resûlullah (asm)'tan günümüze kadar, şu kadar zamanın geçmesi, hadiste ifade edilen kıyamet yakınlığını cerhetmez, çünkü dünyanın ömrüne nisbet edilince bu müddet gerçekten çok az bir şey olur. Resûlullah (asm) kıyametin yakınlığını başka hadislerde de ele almıştır. Bunlardan biri şöyle:
"Dünyanın ömrü yedi basamaktır, ben yedinci basamakta gönderildim."
Bir diğeri de şöyle:
"İsrâfil (as)'i gördüm, sûru kapmış, üfürmek için kendisine izin verilmesini bekliyor."
Kur'ân-ı Kerîm'de de:
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ "Kıyamet saati yaklaştı, ay ikiye ayrıldı." (bk. Kamer, 54/1) buyrulmuştur.
4. Hz. Peygamber (asm)'in müminlere nefislerinden daha yakın olması Kur'ânî bir vecibedir. Her mümin, Resûl-i Ekrem (asm)'i nefsinden malından, yakınlarından, ticaretinden vs. her şeyden daha çok sevmekle mükelleftir, ilâhî emirdir, mümin ve Müslüman olmanın bir gereğidir. Bir âyette meâlen şöyle buyurulur:
"Der ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korkageldiğiniz bir ticaret ve hoşunuza gitmekte olan meskenler size Allah'tan, onun peygamberinden ve onun yolundaki bir cihaddan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez." (Tevbe, 9/24).
5. Ölen kimsenin borcunun Resûlullah (asm) üzerine olması, ihtilaf edilmiş bir husustur. Çünkü, bir kısım hadisler, Resûlullah (asm)'ın, bir ara borçlanmayı yasakladığını ve hatta borçlu ölenlerin cenaze namazına bile katılmadığını belirtir. Bu hadis ise, borçlunun borcunu üzerine aldığını beyan etmektedir. Âlimler yasağın iktisâdî darlığın hakim olduğu fetihler öncesi devreye ait olduğunu, fetihlerden sonra servete kavuşulması ile Resûlullah (asm)'ın, fakirlerin borçlarını ödediğini belirtir.
Münakaşa edilen diğer bir kısım: Borçlu ölenin borcunu ödemek, Resûlullah (asm)'ın şahsıyla ilgili bir hususîyeti midir, yani hasâisten midir, yoksa devlet başkanlığı vasfının bir gereği midir? Eğer hasâisten ise Resûlullah (asm)'tan sonra, borçluların borcunu ödeyivermek devlete terettüp eden bir vazife olmaz. Bilakis, devlet başkanlığının gereği ise, İslâm devletine, borçluların borcunu ödeyivermek kaçınılması mümkün olmayan bir vecîbe olur.
Biz burada münakaşanın detayına girmeden, devlet hazinesinin harcama kalemlerini sayan âyet-i kerîmede, bir kalemi de وَالْغَارمِينَ gârimîn yani "borçlular" teşkil ettiğini belirtmek isteriz. (bk. Tevbe, 9/60).
Şu halde hadis, rivayetteki "ödeme işi"nin hasâisten addedilmediği takdirde, en azından imkân olduğu hâllerde borçlunun borcunu ödeme işini devlete vecibe kılar. Hasâîs'ten addedilme halinde devlet, zengin bile olsa, borçluyu borçtan kurtarma işinden sorumlu olmaz.
Özetle:
- Haramdan sakındırma, şeriata muhalif bir hareketi kınama gibi sebeplerle kızmak, sesi yükselterek konuşmak câizdir.
- Peygamberimiz (asm) ile kıyamet arasındaki zamanda başka bir peygamber gelmeyecektir.
- Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünnetiyle meşgul olmak, en hayırlı amellerden sayılır.
- Bid’atlarla mücadele etmenin yolu, Kur’an ve Sünnet’i öğrenmek ve hayata uygulamaktan ibarettir ve Müslümanlar için bir görevdir.
- Yetimlere ve kimsesiz çocuklara beytülmalden yardım etmek gerekir.
- Miras haktır ve helaldir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 172)
* * *
Müstevrid İbnu Seddad el-Fihrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (asm):
"Ben kıyametin kopacağı aynı saatte gönderildim. Ancak, şunun şunu geçmesi gibi ben kıyamet saatini geçip biraz evvel geldim!" buyurdular ve orta parmağı ile şehadet parmağını gösterdiler." [Tirmizî, Fiten 39, (2214).]
1. Kadı İyaz, "Bu hadisten murad kıyametin kopma zamanının pek yakın olduğunu ifade etmektir." der.
2. Şehadet parmağıyla orta parmağı yanyana getirip "şu ikisi gibi" demiş olması, farklı yorumlara sebep olmuştur:
* Kıyas uzunluk yönüyle yapılmıştır; orta, biraz uzundur.
* İkisi arasında bir başka parmak olmadığı gibi, kıyamet'le O'nun arasında başka peygamber yoktur.
* Kıyamet hadisesinin pek yakın olduğu ifade edilmiştir.
* Peygamberliğin gelişi, kıyametin gelişine, orta parmağın uzunluğu nisbetinde az bir önceliğe sahiptir.
* Resulullah'ın daveti kıyamet anına kadar devam edecek, birbirinden ayrılmayacak, tıpkı o iki parmak birbirinden ayrılmadığı gibi.
3. Kurtubî, et-Tezkire'de şunları söyler: "Hadisin manası kıyamet hadisesinin yakınlığını ifade eder. Bu hadisle, مَا المَسْئُولُ عَنْهَا بِأعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ "Kıyametin ne zaman kopacağını, sorulan, sorandan daha iyi bilmiyor." hadisi arasında münafat yoktur. Zira sadedinde olduğumuz hadisten murad Resulullah'la kıyamet arasında başka bir peygamberin olmadığını beyandır. Tıpkı şehadet parmağı ile orta parmak arasında bir başka parmak olmadığı gibi. Bu beyandan kıyametin vaktini bilme manası çıkmaz. Fakat hadisin siyakından kıyametin yakınlığı anlaşılır. Alâmetleri ise, şu ayette ifade edildiği üzere peşi peşine gelmektedir:
فقد جاء اشراطُها... "Hâlâ onlar o saatten ve onun kendilerine ansızın geleceğinden başkasını mı bekliyorlar? İşte onun alâmetleri gelmiştir. Öyleyse bu, onlara geldiği vakit düşünüp ibret almaları kendilerine ne ifade verecek?" (Muhammed, 47/18).
Dahhak, ayette gelmeye başladığı haber verilmiş olan alâmetlerden birincisinin Nübüvvet-i Muhammediye'nin gönderilmesi olduğunu söylemiştir.
Ayetten de anlaşılacağı üzere, alâmetlerin daha önce gelmesi insanları ikaz ve irşaddır; gafletten tenbihtir, tövbeye teşvik, ahirete hazırlıktır. Kıyametin yakın olduğu hususunda Peygamber Efendimizin (asm) pek sık olan hatırlatmaları da aynı maksada müteveccihtir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- HZ. OSMAN MÜSLÜMANLARIN SAFINDA
- "Ben ve kıyamet günü şu iki parmak gibi yaratıldık." hadisini açıklar mısınız?
- Sünnetin önemi nedir, izah eder misiniz?
- Yemekten sonra parmakları yalamak sünnet midir?
- Hz. Osman nasıl Müslüman olmuştur?
- Şüphesiz Allah, gökleri bir parmak üzerinde, yerleri de bir parmak üzerinde taşır, anlamında bir hadis var mıdır?
- Muhkem ve müteşabih kavramları sadece Kur'an ayetleri için mi geçerlidir?
- Jesus'u, çok seviyorum, Muhammed'den, İslam’dan, Müslümanlardan tiksiniyorum?
- Hz. Ebu Bekir'in "Kur'an bize yeter" dediği söyleniyor. Buna göre hadislere gerek yok mudur?
- HİCRETİN BEŞİNCİ SENESİNİN MÜHİM DİĞER BAZI HÂDİSELERİ