Ahmed b. Hanbel'in bir milyon hadis ezberlediği doğru mudur, hadis ilmindeki yeri nedir?
Değerli kardeşimiz,
Ahmed b. Hanbel'in Hadis İlmindeki Yeri:
Ahmed b. Hanbel'in hayatını dolduran yegâne meşgale hadis olmuştur. Hayatını hadise göre tanzim etmiş, yazdığı her hadis ile mutlaka amel ettiğini söylemiş, kendisinden istenen fetvaları da hadise dayanarak vermiştir. Örnek davranışlarıyla İbn Hanbel'in takdirini kazanmış olan muhaddis ve zâhid Abdülvehhâb b. Abdülhakem el-Verrâk ona altmış bin fetva sorulduğunu, hepsini de “Haddesenâ” ve “Ahberenâ” diyerek hadislerle cevaplandırdığını söylemiştir.
Ebû Zür'a er-Râzi’nin birlikte yaptıkları müzakerelerde tesbit ettiğine göre Ahmed b. Hanbel mükerrerleriyle birlikte yedi yüz bin (veya bir milyon) rivayeti ezbere bilmekteydi. Oğlu Abdullah da onun bir milyon rivayet derlediğini ve yazdığı her rivayeti ezberlemeyi prensip edindiğini söylemektedir. Kuvvetli hâfızasıyla tanınan Ebû Zür'a, onun hıfzının kendisininkinden çok daha sağlam olduğunu çeşitli örnekler vererek itiraf etmiştir.
Ahmed b. Hanbel'e göre, fakih sayılabilmek için iyi bir muhaddis olmak, en az dört yüz bin rivayeti ezbere bilmek ve sıhhatinden emin olunmayan rivayetlerle fetva vermekten kaçınmak gerekir. İshak b. Hânî,
“Fetva verme hususunda pek cüretkâr davrananlarınız, ateşe atılmakta en cüretkâr olanlarınızdır.”
mealindeki hadis hakkında görüşünü almak istediği zaman, hadisteki tehdide muhatap olan kimselerin, duymadığı rivayetlerle fetva verenler olduğunu söylemiştir. Hadis kitaplarına sahip olmayı onların içindeki rivayetlerle amel etmek için yeterli görmemiş, ayrıca bu rivayetlerin mahiyetini bilmek gerektiğini ifade etmiştir. Oğlu Abdullah kendisine böyle birinin durumunu sorduğu zaman, zayıf bir hadisle değersiz bir rivayeti, kuvvetli bir senedle çürük bir senedi ayıramayanların kitaplardaki hadislerle amel edebilmek için bu sahalarda otorite olan âlimlere danışması gerektiğini belirtmiştir.
İmam Şâfii, Iraklılar'la yaptığı bir münakaşada ele aldıkları konuya dair hiçbir hadis hatırlayamadığını söyleyince, ona aynı konuda üç hadis okuyan talebesi İbn Hanbel'e sahih hadisleri kendisinden daha iyi bildiğini itiraf etmiş ve kendi kanaat ve fetvalarının aksine sahih bir hadise rastlarsa haber vermesini istemiştir. (Zehebî, Zehebî. A’lâm’ün-nübelâ XI, 213.)
Ahmed b. Hanbel'in sahih hadisleri iyi bilmesine rağmen el-Müsned'de zayıf hadislerin bulunması, eserine malzeme toplarken kabul ettiği şartlardan kaynaklanmaktadır. Hadis münekkitlerince yalancı olduğu ileri sürülen kimselerden kesinlikle hadis almamış, bunun yanında doğru sözlülüğü ve dindarlığı ile bilinen râvilerin rivayetlerini Kabul etmekte bir mahzur görmemiştir. Yalancı olmamak kaydıyla rivayet şartlarının tamamı kendinde bulunmayan bazı râvilerden hadis almasının sebebi, herkesin aradığını bulabileceği büyük bir hadis külliyatı meydana getirme arzusuyla yakından ilgilidir.
Vefatından bir müddet önce oğlu Abdullah'tan el-Müsned'deki zayıf bir hadisi çıkarmasını istemesi, eserini şartlarına uymayan rivayetlerden tamamen ayıklayamadığı kanaatini uyandırmaktadır. Ayrıca ondan, hem kendisinin hem de yakın arkadaşlarının helâl ve harama, sünnet ve ahkâma dair rivayetleri kabul ederken son derece titiz davrandıkları, fakat bir hüküm getirmeyen, sadece faziletli amellere teşvik eden. ayrıca Hz. Peygamber (asv)'e isnad edilmeyen haberlerde aynı titizliği göstermedikleri rivayet edilmektedir. (Hatîb, el-Kifâye, s. 134.)
Gerek Ahmed b. Hanbel'in gerekse aynı kanaatte olan bazı muhaddislerin zikredilen konularda müsamahakâr davranmaları, buna benzer rivayetleri başka tariklerle takviye edebilecekleri düşüncesinden ileri gelmektedir. Şurası da unutulmamalıdır ki Ahmed b. Hanbel zamanında hadisler “Sahih” ve “Zayıf” diye iki kısımda ele alınmakta ve zayıf terimi, daha sonra ortaya çıkan hasen rivayetleri de kapsamaktaydı. Onun faziletli ameller konusunda delil olabileceğini söylediği zayıf hadisler bugünkü anlamda zayıf rivayetler değil, en azından hasen rivayetlerdir. Kıyasa tercih ettiği zayıf hadisler de aynı şekilde hasen rivayetlerdir. Hasta yatağında bile eserini zayıf rivayetlerden arındırmaya çalışması ve pek güvenilmeyen râvilerden alınmaları sebebiyle garîb sayılan hadislerin yazılmasına karşı çıkması, onun bu kabil rivayetlere karşı müsamahakâr davranmadığının delilidir.
Nitekim üçüncü tabakaya mensup hadis münekkitlerinin en titizi olarak Yahya b. Maîn ile Ahmed b. Hanbel kabul edilmektedir. İbn Sa'd, İdî, Ebû Hatim er-Râzi. Nesâî ve İbn Hibbân gibi hadis münekkitlerinin onun bu sahada otorite ve güvenilir bir râvi, hadisin hem fıkhını hem de tefsirini bilen bir hafız olduğunu söylemeleri hadisteki yerini belirtmeye kâfidir. Rivayet ettiği hadisten elde edilecek hükümleri bilmek, ancak büyük muhaddislerde görülen bir özelliktir. Hadis hafızı Salih Cezerî, kendilerine yetiştiği muhaddisler içinde hadislerin fıkhını en iyi onun bildiğini belirtmektedir. Diğer taraftan pek az muhaddisin söz sahibi olduğu ilel konusundaki görüşlerini ihtiva eden ve bu sahanın ilk eserlerinden biri olan Kitâbü'l-'İlel ve ma'rifeti'r-ricâl'i de bunu ispat etmektedir.
Ahmed b. Hanbel'in hadis rivayetinde üstün bir yere sahip olmasının çeşitli sebepleri vardır. Rivayet edeceği hadisleri ezberinde olduğu halde mutlaka kitaba bakarak okuması, bazı hadisler arasındaki fark sadece “Ve”, “Ev”. “Ti”, “Bi”, “İleyhi”, “Aleyhi” gibi şeklî farklardan ibaret bile olsa, bunları büyük bir titizlikle aynen rivayet etmesi, rivayetlerde âlî isnad aramanın Seleften kalma bir sünnet olduğunu söyleyerek âlî rivayetlere büyük önem vermesi, hadislerin mâna olarak rivayetine taraftar olmaması, bir hadisi ihtiva ettiği hükümlere göre ilgili bablarda parça parça rivayet etmeyi uygun görmemesi, kendisine bir hadisteki nâdir (garîb) bir kelimenin sorulması üzerine, bunun garibi bilenlere sorulmasını tavsiye ederek Peygamber (asv) buyruğu hakkında zan ile konuşamayacağını söylemesi, onun hadis rivayetinde ne kadar titiz davrandığını göstermektedir.
Ebû Zür'a ile hadis müzakere ettiği sırada, nafile ibadete pek düşkün olduğu halde, farzların dışında hiçbir namaz kılmaması, hadis ile uğraşmayı daha büyük ibadet saydığını göstermektedir. Bu sebeple olmalıdır ki ücretle hadis rivayet etmeye cevaz veren bazı muhaddislere karşılık o böyle kimselerin rivayetlerinin kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir. Yatsı namazını mescidde kıldıktan sonra, derin ilmine ve geniş hadis bilgisine hayran olduğu hocası Vekf b. Cerrah ile birlikte onun evine kadar yürüyerek bazı hadisleri müzakere ederlerdi. Bir gece bu müzakere kapının önünde sabah namazına kadar devam etmiş, her ikisi de vaktin nasıl geçtiğini farketmemişlerdi. Çünkü bu sırada Ahmed b. Hanbel Vefk’in bir hocasından onun duymadığı rivayetleri nakletmişti.
Hapishanede veya evinde göz hapsinde bulunduğu zamanların dışında hadis rivayetini bırakmamıştır. Halife Mütevekkil'in oğlu Mu'tezz'e özel olarak hadis okutmasını istemesi, hadis rivayetinde yöneticilere imtiyaz tanımaya karşı olan Ahmed b. Hanbel'i zor durumda bırakmış, bir hadisi baştan sona rivayet etmemeye daha önce yemin etmiş olduğunu söyleyerek halifenin isteğini geri çevirmiş ve bu sebeple vefatından sekiz yıl kadar önce aile fertlerinin dışındakilere hadis rivayetini terketmiştir. (M. Yaşar Kandemir, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989: 2/79-80.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- AHMED B. HANBEL
- Nureddin Heysemi kimdir, eserleri nelerdir?
- Buhari'nin 17. 000 hadisi hiç ara vermeden okuması nasıl mümkün olur?
- MÜKSİRÛN
- MUALLAK HADİS
- Ölüye Kur'an okuma
- Ölünün arkasından Kur'an okunur mu?
- HANBELÎ MEZHEBİ
- Hemmam hakkında şüpheye düşülebilir mi?
- Hz. Muaviye devrinde hadis rivayet etmek neden engellenmiştir?